90'lı yıllarda Avrupa Birliği'ne karşı tutum böyle bir şeydi; safları karıştıran ve sonra yeniden derleyen bir mihenk taşı...

Son 10 yıla damgasını vuran süreç "askeri vesayetle ve darbecilikle hesaplaşma süreci" idi ve bu süreç de benzer bir şekilde yeni saflaşmaları, yeni ittifakları ya da karşıtlıkları beraberinde getirdi.
Şimdi, girdiğimiz yeni süreçte de siyasi yelpazede önemli değişikliklere tanık olacağız. Eski saflaşmalar dağılacak, yeni saflaşmalar oluşacak; dostlar, düşmanlar, kalıcı ittifaklar, yeni yol arkadaşlıkları, her şey yeniden oluşacak...

BDP ve PKK'da ayrışmalar

Tablonun netleşmesi belli bir zaman alacak olsa da, yeni saflaşmanın ilk işaretleri gelmeye başladı bile.
Müzakere sürecinden en fazla etkilenecek olanların başında elbette PKK ve BDP geliyor.

PKK-BDP blokunda farklı eğilimlerin varlığı zaten öteden beri biliniyor. Silahlı mücadelenin miadını doldurduğu ya da doldurmadığı; AK Parti'ye düşmanlık derecesinde muhalifliğin doğru olup olmadığı; yapılan reformları desteklemek ya da köstek olmak gibi birçok temel konuda sık sık ortaya çıkan farklı eğilimlerin şimdi hızla şiddetlenmesi ve kendi içinde çatışmalara kadar varması beklenmelidir.

Ben bu sürecin PKK'yı parçalayacağını; gerek PKK'nın, gerekse BDP'nin ana gövdesinin şiddetin bitmesi yönünde irade koyacağını ama silahtan asla vazgeçmeyecek grupçukların da gittikçe marjinalleşerek varlığını sürdüreceğini düşünüyorum.

İşçi Partisi-ulusalcı kanat ittifakı

Yeni süreçten yoğun etkilenecek siyasi oluşumlardan biri de CHP olacak gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu'nun İmralı görüşmeleri konusunda aldığı destekleyici tutumun CHP içindeki ulusalcı kanadı hırçınlaştırması ve şu ana kadar iyi-kötü sürdürülebilen "bir çatı altında iki parti" tablosunun sürmesini imkansız hale getirmesi muhtemel. Yeni süreç, CHP içindeki ulusalcı kanadı İşçi Partisi'ne doğru sürükleyip bu iki blokun iç içe geçmesiyle (belki de siyasi bir bütünleşme içine girmesiyle) sonuçlanabilir.

AK Parti ve muhafazakârlar...

Müzakere sürecinin AK Parti'de ve diğer muhafazakâr mahfillerde de belli bir dalgalanmaya yol açması beklenmelidir.

Şu anda göründüğü kadarıyla bu cenahta İmralı sürecine iki ayrı tür karşı çıkış var. Karşı çıkışlardan biri, esas olarak müzakerenin zamanlaması ile ilgili. Müzakerenin ancak PKK'nın iradesi tamamıyla çökertildikten sonra başladığı takdirde başarılı olabileceğini savunan bu kesim; şu anda "zamanın gelmediğini" ve müzakerenin terör örgütünün toparlanması için fırsat olacağını savunuyor.

İkinci karşı çıkış ise daha kökten. "Devlet terörle pazarlık yapmaz" deyip başka bir şey demeyen; her türlü müzakereyi ve her türlü demokratik reformu terör örgütüne taviz ve vatana ihanet olarak gören bir anlayış bu.
Ben zaman içinde bu iki tür karşı çıkışın birbirinden ayrışacağını; zamanlamaya itiraz edenlerin -artık süreç başladığına göre- barış ihtimalini engelleyici bir rol oynamak istemeyip pasif beklemeye geçeceğini; müzakerelere ilke olarak karşı olanların ise AK Parti içinde gizli muhalif bir grup olarak dolaylı engelleme çabalarını sürdüreceğini tahmin ediyorum.