Gülay GÖKTÜRK
Bir grup durmadan "Bu yolsuzluktur ve başka da bir şey değildir" diyor.Diğer grup ise, "Bu komplodur ve başka da bir şey değildir" diye bağırıp duruyor.
"Yolsuzluktur" diyen, başka bir şey demeyenler...
"Yolsuzluktur, başka da bir şey değildir" diyenler meselenin yolsuzluk dışında herhangi bir başka yönüne işaret etmeyi "yolsuzluğun üstünü kapatma çabası" olarak değerlendiriyor.
Peki ne yapacağız yani?
"Yolsuzlukların hesabı sorulsun, üstü kapatılmasın"lafı dışında bir laf etmeyeceğiz; analiz yapmayacağız, bu yolsuzluk operasyonunun arka planına, hedefine, amacına, anlamına hiç bakmayacağız.
Gözümüzün önünde cereyan eden siyasi hesaplaşmayı görmezden gelip "tüyü bitmemiş yetim hakkı" diyecek başka bir şey demeyeceğiz.
Bu operasyonu yürüten yargı mensuplarının bir anda bir yerlerden düğmeye basılmış gibi harekete geçişlerinden, acayip davranışlarından, militan tutumlarından, verdikleri "kesin taraflı" görüntüden hiç endişe duymayacağız.
Operasyon dalgalarının düzenlenişinin arka planındaki siyasi hesaplara, Erdoğan'a yönelik çember daraltma stratejisine takılmayacağız. Bu stratejiyle, hükümetin dış politikasından rahatsız olan İsrail'in ve Neo-con'ların nicedir pompaladıkları "Erdoğan'sız Türkiye" hedefi arasındaki bağlantıyı yok sayacağız.
Bu operasyonlarla hedef alınan iş adamlarının hepsinin de 3. köprü gibi, 3. havaalanı gibi, Kanal İstanbul gibi 21. yüzyılın en önemli projelerinin yüklenicileri oluşu dikkatimizi çekmeyecek.
Bu operasyon yüzünden, Irak Kürdistan'ıyla petrol anlaşması sonucu gelecek milyarlarca doların Halkbank'ta, yani Türkiye'de kalma imkanını kaybettiğimizi; operasyon yüzünden Neçirvan Barzani'nin bir Amerikan bankasıyla anlaştığını kafaya takmayacağız. Amerikan kongresinde bir grubun nicedir, Halkbank aleyhine lobi yaptığını da hatırlamayacağız.
Sanki her şey çok normal, yargı tamamen tarafsız ve çok sıradan bir yolsuzluk soruşturmasıyla karşı karşıyaymışız gibi davranacağız.
"Komplodur" diyen, başka bir şey demeyenler
"Komplodur" diyenler ise meşru hükümete karşı açık bir darbe girişiminin olduğu bir ortamda yolsuzluktan bahsetmeyi meseleyi karartmak olarak niteliyor.
Peki ne yapmamızı istiyor?
Onların "yolsuzluklarla elbette mücadele edilecektir" sözünü yeterli garanti kabul edecek, bu sözle yetinecek, ötesini kurcalamayacağız.
Yolsuzluk soruşturmasının önünü kesme girişimleri karşısında sessiz kalacağız.
Siyasi bir komployla karşı karşıya iseler başvurdukları her yol mubahtır, Adli Kolluk Yönetmeliği'ni değiştirmelerini de, soruşturmayı yürüten savcıyı görevden almalarını da, yarın öbür gün Danıştay Kanunu'nu değiştirerek bu kurumun yetkilerini kısmalarını da, HSYK'yı zapturapt altına alma çabalarını da hoş göreceğiz.
Son günlerde bazıları tarafından açıkça savunulduğu gibi "Ortada bir kriz hali, sürekli ilan edilmemiş bir sıkıyönetim, bir olağanüstü hal olduğuna göre" bu kadar kusur kadı kızında da bulunur deyip yapılan hukuk ihlallerini normal karşılayacağız. "Darbe girişimi söz konusuyla her şey teferruattır" deyip yapılanları sineye çekeceğiz.
Sonunda belki hükümet otonom yapıları tasfiye edecek ama ya bu arada "hukuk devleti" de, "hukukun üstünlüğü" de tasfiye edilmiş olursa?
Bir ihtimal daha var
İşte karşı karşıya bırakılmaya çalışıldığımız ikilem bu...
Oysa üçüncü bir ihtimal daha var: Yolsuzluğun ve komplonun birlikte olması...
Yolsuzluğun varlığının komplonun varlığını ortadan kaldırmayacağını, her ikisinin bir arada olduğunu ve hükümetin her ikisiyle birden mücadele etmek dışında başka seçeneği olmadığını savunmak...
Ama bu noktada bir şeyin altını çizmek gerekiyor:
Meselenin iki yönü var demek, iki yön de aynı önemdedir anlamına gelmez. Her ikisi farklı nitelikle, farklı vadede, farklı önemler arz eden konular ve elbette her birey, kendi değerler hiyerarşisine ve kendi ahlakına göre bir önem sıralaması yapıyor, yapacak...
Eminim, bu ülkede yaşayan herkes meselenin iki yönünü de gayet güzel görüyor ve değerlendiriyor. Ve sandık başına gittiğinde bu iki yönden hangisini daha önemli gördüğüne göre kararını verecek.
Yarın bu konuda biraz spekülasyon yapacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015