Gülay GÖKTÜRK
Doğrusu ben zihnen çoktan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonrasına kaymış vaziyetteyim. O yüzden de adayların izleyecekleri seçim stratejisi, seçtikleri sloganlar ya da basın karşısında görücüye çıktıkları zaman gösterdikleri performans beni pek ilgilendirmiyor.
“Nasıl bir cumhurbaşkanı” tartışması da şu noktada artık havanda su dövmek haline gelmiş durumda. Herkes fikrini söyledi. Artık “Nasıl bir cumhurbaşkanı” sorusunun cevabını bundan sonraki pratiği izleyerek göreceğiz ve bu deneyim üzerinde tartışarak orta vadede nasıl bir anayasal sistem seçeceğimize karar vereceğiz.
O zaman ne kalıyor geriye?
Bir; Erdoğan Çankaya’ya çıktıktan sonra AK Parti içinde yaşanacaklar; ikincisi ise bu seçimden sonra ortaya çıkacak siyasi tablo ışığında muhalefetin durumu...
Erdoğan sonrasının AK Partisi üzerinde şimdiye kadar epey tartışma yapıldı, seçim sonrasında daha da yoğun bir biçimde devam edecek.
Muhalefet partilerinin durumu ise çok önemli değişimlerin yaşandığı ilginç bir alan...
Düşüşe geçenler, umutsuz vakalar ve yükselenler
Siyaseti gözlemleyen herkes gibi ben de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin CHP’ye hiç yaramayacağını, seçim sonrasında partinin ciddi bir sarsıntı yaşayacağını ve muhtemel yenilginin faturasının Kılıçdaroğlu’na çıkarılacağını düşünüyorum. Ne var ki, parti içindeki mevcut güçler dengesi Kılıçdaroğlu sonrası dönem için de iyimser olmamıza pek imkan tanımıyor.
Yeni bir “merkez parti” yaratma çalışmaları ise (kulislerde konuşulan isimlere baktığımızda) tam olarak umutsuz bir vaka olarak görünüyor. Ahı gitmiş vahı kalmış; çoğu siyasi dinozora dönmüş; en önemlisi de şimdiye kadar hep siyasi çizgi mücadeleleri ile değil siyasi boşluk anlarında öne çıkma becerileri ve fırsatçılıklarıyla tanınan bu isimlerden ne köy olur ne kasaba...
Ama öte yandan, muhalefet kanadında yıldızı parlayan ve Köşk seçimi sonrasında daha da parlaması beklenen bir parti var: BDP-HDP.
Geleceğin ana muhalefeti
CHP’nin, 30 Mart’ın ardından Köşk seçimlerinden de başarısızlıkla çıkmasının, özellikle seçilen çatı adayın hayal kırıklığı yaratmasının, CHP’li olan ya da olmayan genişçe bir muhalif kesim açısından HDP’yi “ilgi odağı” haline getirdiğini gözlemleyeceğiz.
Özellikle HDP Köşk seçimlerinden beklenenin üstünde bir oy oranı ile çıkarsa, CHP iç kavgalarıyla daha da güçten düşer ve “umut” olmaktan tamamen çıkarken, HDP muhalif çevrelerin yeni adresi olabilir.
Şu anda HDP’ye baktığımızda hem çözüm sürecinin kazasız belasız ilerlemesinde olumlu rol oynayan hem de AK Parti’ye karşı yapıcı muhalefet yürütmeye aday bir parti görüyoruz.
Eğer HDP bu çizgisini geliştirerek sürdürebilirse marjda kalmış bir parti olmaktan çıkıp, iktidarla ve sistemle mücadele isteyen ama bunun sorumlu ve yapıcı bir tutumla ve Türkiye’nin istikrarına sahip çıkarak yapılmasına önem veren kitlelerin desteğini kazanarak ana muhalefet partisi konumuna yükselebilir.
Bu aynı zamanda, siyasette yıllardır şikayet edilen “muhalefet boşluğu”nun dolması demektir. Şimdiye kadar Meclis’teki partilerin AK Parti’ye muhalefeti hep eski statükoyu savunmak, değişimi durdurmaya ve AK Parti’yi geriye çekmeye çalışmak şeklinde oldu. Eğer HDP tanımlamaya çalıştığım türden bir partiye dönüşebilirse, bu aynı zamanda AK Parti’nin tarihinde ilk defa muhalifi tarafından geriye değil, ileriye doğru çekilmesi anlamına gelecektir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015