Gürbüz ÖZALTINLI
Son yazıda, yaklaşan seçimlerle ilgili öngörüler geliştirmeye çalışırken yaygın toplumsal zihniyet yapımızın otoriter olduğunu ifade etmiştim. Bu zihniyet dünyasının penceresinden bakıldığında; uyumlu, iyi işleyen, güvenli bir ilişkiler sisteminin ilk ve en değerli unsurunun etkin bir otoritenin varlığı olduğunu; bunun diğer bütün ihtiyaçların önünde görüldüğünü öne sürmüştüm. Yine aynı pencereden, uzlaşma; gücün paylaşımı gibi yöntemlerin zaaf olarak okunduğunu söylemiştim. Bu zihniyet yapısının aktüel şartları nasıl anlamlandıracağı sorusunun seçim sonuçlarıyla ilgili önemi üzerineydi yazdıklarım.
Kanımca, bu zihniyet kodlarının hakkıyla tartışılması seçimlerden de daha önemli. Aramızdaki ilişkilere ve hakikat dediğimiz şeye yaklaşırken hangi akıl ve duygu dinamikleriyle tutum aldığımızı bilmek, sadece kendimizi tanımamızı sağlamaz; aynı zamanda bulduğumuzu zannettiğimiz hakikatin de sandığımızdan çok daha zengin katları; farklı köşeleri; ciddi muğlaklıkları olduğunu fark etmemize kapı aralayabilir. Hakikat bizim dışımızdaki bir nesnellik olduğu kadar, bakan öznenin, (yani bizim) algı ve anlamlandırma araçlarımızın da kurduğu bir şeydir. Hakikatin hiçbir zaman tümüyle, eksiksiz bilinemeyeceği önermesi de esasen bunu ifade eder.
O halde… Nedir bu otoriter zihniyet dediğimiz düşünce yönelimi? Nasıl tanıyacağız, neresinden yakalayacağız onu? Gözden geçirmeye, yüzleşmeye, değiştirmeye ihtiyaç duyacak mıyız? Bunları tartışmak gerekir…
Ampirik düzeyde edindiğim mütevazı tezlerim var bu çerçevede.
Bunları önem sırasına göre değil; serbest çağrışım dağınıklığı içinde tartışmak istiyorum.
Otoriter zihniyet yapısında gözlediğim önemli bir özellik, bu yapının merhamet duygusuna oldukça kapalı bir iç dünyaya yaslandığıdır. “İyilikten maraz doğar”; “acırsan acınacak duruma düşersin” mottolarıyla özetlenebilecek bir akıl/duygu bileşiminin içinden bakılır hayata ve ilişkilere. Elbette mağduriyetlere dair bir hassasiyet hiç yok değildir. Ancak önemli olan düzenin sağlanması, otoritenin zayıflamamasıdır. Otoritenin riske girmemesi için mağduriyet yaratma ihtimali belirdiğinde öncelik mağduru korumaya değil; otoritenin bekasına verilmelidir. Öte yandan otorite-mağdur karşılaştırmasında genellikle sorumluluk otoritede değil mağdurda aranır. Mağdurun öyle davranmaması durumunda böyle bir mağduriyetle karşılaşmayacağı düşünülür. Apolojiler hep otorite lehine işler. Üstüne titrenen, korumaya alınan, sıradan, herhangi bir özne değil; bütün öznelerin selametinden sorumlu olan otoritedir. Biraz abartmayı göze alarak şunu söyleyebiliriz: Çağdaş Ceza Hukuku’nun temel ilkesi “bir masumun, özgürlüğünden mahrum kalması; binlerce suçlunun özgür olmasından daha kötüdür” der. Otoriter düşünce bunun tam tersine savrulur. “Kurunun yanında yaşın da yanabileceği” bizim sivil zihniyetimizin koro halinde tekrarlanan mottosudur. Bir suçlu dışarıda kalacağına çok sayıda mağdurun içeriye girmesi göze alınabilir… (Nitekim günlük tartışmalarımın içinde 15 Temmuz gerekçe gösterilerek bu cümlenin aynen kurulduğunu duydu benim kulaklarım)
Benim bu “merhametsizlik” durumu olarak nitelediğim zihniyet kodları her zaman en açık sözlerle dile dökülmez elbette. Biz onu, “ama” larından; mazeret bulma iştahından; çoğu kere de görmezlikten gelmelerinden ve susuşlarından tanırız. Herhangi bir insan hakkı ihlali çok göz önünde olmamışsa zaten gündeme getirilmez; fazlaca gündeme oturmuşsa yarım ağızla, en kısık sesle itiraz edilir (gibi yapılır)…
Söylemek gerekir mi bilmem; bu, baştan beri belirttiğim gibi bir “zihniyet” sorunudur bu ülkede. Siyaset sorunu değildir. Yani siyaseten hangi tarafta olduğunuza göre değişmez bu tutumlar. Otorite kimin otoritesiyse o tarafın davranışı budur. Laikler ya da muhafazakârlar ya da milliyetçiler… Kimsenin bu zihniyetin dışında olduğunu kolayca iddia edebileceği bir tarihsel pratikten gelmiyoruz. Siciller ortada. Dün “ikna odalarını”kurup başörtülüleri üniversitelere sokmayanlar bugün hayat tarzlarına saldırıldığını söylüyor. O ikna odalarından şikâyet edenler, bugün “subliminal mesaj” gibi uydurulmuş kavramlara dayanan iddianamelerle ceza yağdırılmasını makul buluyor…
Böylelikle “merhametsizliği” konuşurken söz kendiliğinden bizi otoriter zihniyetin ilkesizliğine; iki yüzlülüğüne getiriyor.
Evet bu ilkesizlik otoriter düşüncede sıradan bir sapma; zaman zaman içine düşülen geçici bir durum değildir. İlkesizlik ve çifte standart otoriter düşüncenin yapısal bir unsurudur. Çünkü otoriter düşüncede “kendine benzemeyeni tehdit olarak kabul eden” yapısal bir kod vardır. Yabancı dizgin altında tutulmalıdır. Çünkü o, adı üstünde bizim benimsediğimiz; kendimizden saydığımız otoriteye yabancıdır. Otoriter düşünce, bu yüzden yabancıyı kendi eşiti olarak görmez.
Evet, otoriter düşünce ayrımcıdır.
Kimliklere göre ayırır insanları. Laikse dindarı, dindarsa laiki; Türkse Kürt’ü, Çingene’yi, Kürtse Türk’ü, Sünni’yse Alevi’yi, Alevi ise Sünni’yi, Erkekse kadını, heteroseksüelse homoseksüeli vs. … Kısacası otoriter zihniyet hangi kimlik aidiyetinin içinden bakıyorsa, ötekini ayırır ve tekinsiz bulur…
Merhametsizlik kavramına dönerek bitireyim. Bu anlattıklarıma birçok kişi “empati eksikliği” gibi daha fiyakalı kavramlarla yaklaşıyor. Ben çok hayattan, durumu çok daha içinden anlattığına inandığım “merhamet” kavramını tercih ediyorum. Empati filan gibi, nötr, yumuşatıcı, mesafeli kavramların otoriter düşünceye hiç hak etmediği bir “anlayış”sunduğunu düşünüyorum. Sert ve hakiki sözlere ihtiyacımız var. Merhamet; bir başkasının düştüğü kötü duruma üzülme; başkasının acısına duyarlılık olarak tanımlanıyor sözlüklerde. Merhametsizlik bence çok daha yakışıyor bu zihniyete… Çünkü bu erdemden yoksun…
Serbest çağrışıma devam edeceğim…
Otoriter zihniyeti kurcalamaya çalışacağım.
Hadsizlik sayılmayacaksa, herkese de kendi içini ve çevresini bu gözle soruşturmasını öneririm…
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023