Hakan AKSAY
Rusya’nın ilk kez eski Sovyet coğrafyası dışında bir askerî harekâta girişmesi, üstelik bu adımı Ortadoğu gibi “kaynayan bir kazan”ın içine dalarak 4.5 yıldır kanlı bir krizin içindeki Suriye’de atması dünyayı yerinden oynattı.
İlk şaşkınlığı atlatanlar kendilerince tepki vermeye çalışıyor.
Rusya’nın “zamanlama” ve “siyasi-askerî hamle yapma” ustalığından hayranlıkla söz edenler az değil. Hatta kimilerine göre, neredeyse Suriye krizinin gidişatı belli oldu ve Rusya’nın karşısındaki herkes şimdiden yenildi.
Kötümser yorumların bir kısmı, Moskova ve Şam yönetimlerinin karşısında yer alanlara ait ve Suriye hamlesinden dolayı Rusya lideri Vladimir Putin’e yönelik eleştirilerle birlikte gündeme getiriliyor.
“Suriye operasyonu Moskova için ikinci bir Afganistan’ın başlangıcı” olabileceğini bir “dilek” gibi ifade edenler var.
Ama aynı cümleyi memnuniyetle değil kaygıyla telaffuz eden daha tarafsız çevreleri ve bu arada Rusya içindeki bazı yorumcuları da es geçmeyelim.
Rusya’nın tavrının ayrıntılarını ve gerçekten de tarihî önem taşıyan bu harekâta başlama nedenleri ile amaçlarını bir sonraki yazıda ele alacağım.
Ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim:
Kremlin’in Suriye savaşına dâhil olmasıyla birlikte pek çok şey artık eskisi gibi olmayacak: Suriye de, Ortadoğu da, Rusya’nın uluslararası güçler dengesindeki konumu da...
Ortadoğu’daki birçok devlet ve siyasi, etnik, dinsel güç derinden etkilenecek; kimisi kârlı çıkacak bu gelişmeden, kimisi de zararlı... Ciddi ölçüde etkilenecekler arasında Türkiye’nin de Kürtlerin de olacağını rahatlıkla iddia edebiliriz.
Ve hiç kuşkusuz Türkiye-Rusya ilişkileri de yakın tarihinin en şiddetli sarsıntısını geçirme riskiyle karşı karşıya.
Moskova-Ankara hattında yüksek gerilim
Daha şimdiden Richter ölçeğine göre, Ankara-Moskova hattındaki kıpırdanmaların şiddeti hızla büyüyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hemen her gün verdiği demeçlerle Putin’i hizaya getirmeye çalışıyor. Bazen “üzüntüsünü” dile getiriyor, bazen “Rusya büyük hata yapıyor, hemen tutumunu değiştirmeli” diye uyarılarda bulunuyor.
Erdoğan’ın “üzüntüsünü” ve uyarılarını iletmek ve “Putin’i ikna etmek” için 23 Eylül’de düzenlediği Moskova ziyareti – cami açılışında bir konuşma yapması dışında – bir başarı getirmemişti.
Dün ortaya çıkan Rus jetlerinin Türkiye hava sahasına izinsiz girmesi olayı karşısında (Moskova bunu kabullendi ve “yanlışlıkla” olduğunu bildirdi), Başbakan Ahmet Davutoğlu da 2012’de sertleştirilen “angajman kuralları”nı hatırlatarak “bir daha olursa uçağınızı indiririz” demeye getirdi. Elbette NATO yöneticilerinin uzak alkışları eşliğinde...
22 Haziran 2012’de Suriye tarafından düşürülen Türk uçağıyla ilgili olarak sessiz kalan Erdoğan yönetimi, Rusya’nın aynı hatayı tekrarlaması durumunda gerçekten de Rus uçaklarını vurabilir mi? (Bu soruyu “Tarih ‘eğer’ bağlacını asla kabul etmez” diyen ciddi uzmanların şimşeklerini üzerime çekmemek için cevapsız bırakıyorum.)
Tam da burada Türk-Rus ilişkilerinin nereden geldiğini ve hangi aşamada olduğunu kısaca aktarmakta yarar olabilir.
Erdoğan-Putin dostluğu: ‘O eski halinden eser yok şimdi’
Ankara-Moskova hattında çok eskilere gitmeyelim. Burada ne Osmanlı-Rus harplerine, ne “soğuk savaş” dönemine, ne de iki başkentin birbirine karşı “Çeçen ve Kürt kartlarını kullandığı”, Orta Asya ve Kafkasya’da acımasız bir rekabetin egemen olduğu 90’lı yıllara döneceğiz.
Putin’in başa gelmesiyle birlikte dış politikasını enerji ihracatına bağlı olarak yeniden düzenleyen Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerde dönüm noktası 5-6 Aralık 2004’e denk gelir. Yani, tarihte ilk kez Rusya’nın bir numaralı liderinin Türkiye’ye yaptığı ziyarete. Putin’in bu ziyaretinden itibaren iki ülke arasında önceki 15-20 yıl içinde ağırlıklı olarak ticari-ekonomik bağlar üzerinden giden işbirliği, siyasi ve diplomatik düzleme de taşındı. Ve sonrasında büyük bir hızla gelişti. Üst düzey siyasi temaslar, gelişen ticaret, enerjiden turizme kadar bir dizi konudaki atılım, kültürel ve insani ilişkilerdeki gelişmeler... İki ülke neredeyse her açıdan birbirine çok yaklaşmış gibiydi.
En çok da Putin ile Erdoğan arasındaki “sıkı dostluk”tan bahsedilir oldu. 2004’ten sonra sık sık bir araya gelen ve telefonlaşan iki liderin “vücut dilleri” ve aralarındaki benzerlikler üzerine tonla yazı yazıldı.
Her şey neredeyse pespembeydi...
Ta ki 2011’e kadar...
Daha sonra iki lider ve iki devlet arasında soğuk rüzgârlar esmeye başladı. Erdoğan giderek artan sıklıkla Putin’i doğrudan hedef alıp eleştirmeye, hatta “paylamaya”, Putin ise onu bazen görmezden gelerek veya görüşme önerisini karşılıksız bırakarak, bazen de dolaylı anlatımlarla uyararak cevap vermeye başladı.
(Burada kısa bir parantez arasında da olsa, şipşak yorumculara ve yeni yetme “Rusya uzmanları”na bir çift söz etmek isterim. Yıllardır ne zaman iki ülkenin liderleri bir araya gelse bu “renkli papağanlar”, ezberlerindeki iki kalıbı haykırmaya başlıyor:“Türkiye ve Rusya ilişkilerinde bahar havasııı... İlişkiler geçmişte hiçbir zaman olmadığı kadaaarr...” ve “İki ülkenin karşılıklı yıllık ticaret hacminin yakında 100 milyar dolara ulaşması hedeflenmektediiirr...” Daha yaratıcı olmaya çalışanlar da var tabii. Geçenlerde bir Milliyet’ten bir gazeteci, Moskova’ya gittiğinde Kızıl Meydan’da aniden – geçmişi 18. Yüzyıl’a, Çariçe II. Katerina’ya kadar uzanan – alışveriş merkezini fark edivermiş; önce müze sandığı bu tarihî mekânın “100 yılın üstünde”geçmişe sahip olduğunu saptayarak “Aaa, Kızıl Meydan’da, Lenin’in mozolesi karşısında AVM vaaarr” tadında bir yazı döktürmüş. Ne diyelim!..)
Temel sorun: Suriye politikası
Rusya’nın Suriye politikasında ana çizgi değişmedi. Ama Libya olaylarından sonra (2011) ve özellikle son aylarda daha aktifleşti.
Erdoğan yönetimi ise “kardeşim Esad”dan “diktatör Esed”aşamasına geçtiğinde yolunu 180 derece değiştiriverdi. Üstelik bölgeyi yeterince araştırıp bilmeden, bu tür risklere girmek için gereken diplomatik ve entelektüel bagaja sahip olmadan. Sonunda Suriye, iki ülkeyi birbirinden giderek ayırırken birine artan prestij ve ağırlık diğerine ise adım adım derinleşen bir hezimet getiriyordu.
Bu arada 10 Ekim 2012'de Moskova-Şam uçağının zorla Ankara'ya indirilmesi ve 18 Temmuz 2014'te Erdoğan'ın herhangi bir kanıt göstermeye gerek duymadan “Malezya uçağını Rusya düşürdü” demesi gibi, Kremlin’in o zamanlar sineye çektiği “tatsızlıklar” da yaşandı.
Yine de genel olarak tarafların, güçlü ticari-ekonomik ilişkiler ve büyük enerji projeleri adına anlaşmazlıkların ikili ilişkileri berbat etmesine izin vermemeye özen gösterdikleri söylenebilir.
Bu arada Ukrayna ve Kırım sorununda Ankara “Batı cephesinde” yer alsa da, Moskova’ya karşı eleştirilerinin dozunu sertleştirmemeye dikkat etti.
Batı’nın Rusya’ya karşı yaptırımlarının ve karşılıklı ekonomik sorunların yoğunlaşmasına paralel olarak ikili ticaret zayıflamaya başladı. İlk telaffuz edildiği 2010 yılında “birkaç yıl içinde ulaşılması” hedefi konulan “100 milyar dolarlık yıllık ticaret hacmi”ne ne zaman erişileceği konusunda durmadan ertelemelere gidildi. En son 2023 tarihine atılan bu hedef, fiilen etkisiz ve başarısız bir slogana dönüştü.
Öte yandan Rus turistlerinin önemli bölümünün yurtdışına çıkmaktan vazgeçmesine bağlı olarak Türk turizmi ciddi darbe aldı.
Enerji alanında da sıkıntılar çıktı. 20 milyar dolarlık Akkuyu Nükleer Santrali hakkında birçok usulsüzlük iddiası gündeme geldi. Yine de yoluna devam eden projenin başlangıçta belirlendiği gibi 2020 yılında değil, 2023’te tamamlanacağı ilan edildi.
Ve her şeyden önemlisi, 30 yıldır ilişkilerin lokomotifi olarak görülen doğalgaz ticaretinde ciddi sorunlar gündeme geldi. Moskova, Avrupa’ya gaz ihracatındaki en önemli hatlarından biri olarak tasarladığı Güney Akım’ın suya düşmesinden sonra, Ankara’ya “Türk Akımı”nı önerdi. Bu, gerçekten önemli bir fırsattı ve her iki ülkenin kazanacağı bir platforma dönüşebilirdi. Ancak Ankara’nın ağırdan alması, daha çok mevcut doğalgaz ticaretine ilişkin indirim talebinde ısrarcı olması, Moskova’nın ise “Türk Akımı gibi tarihî bir fırsatı anlamayan” partnerine kızarak indirimi fiilen bu projenin onaylanmasına bağlaması sonucu gerilim arttı.
Bu arada Türkiye’nin Suriye politikası ve AKP iktidarının IŞİD’e destek vermesi Kremlin’in giderek artan tepkisini çekiyordu. Geçmişinde radikal islamcılardan çok çeken ve terörizmin Kuzey Kafkasya başta olmak üzere Müslüman nüfusun yoğun olduğu yerlere sıçramasından korkan Rusya yönetiminin tedirginliği artıyordu.
Moskova da 1 Kasım’ı bekliyor
7 Haziran seçimlerinin sonuçları Moskova’yı şaşırttı. Kremlin, yıllardan sonra ilk kez “AKP’siz Türkiye”nin mümkün olabileceğini gördü. Türkiye’nin uluslararası etkisinin giderek azaldığını ise zaten uzun süredir izliyordu.
Belki de Suriye’de atmaya hazırlandığı adımlardan enerji işbirliğine kadar bir dizi konuda eskisi kadar sabırlı olmasının şart olmadığını hissetti.
Putin Suriye konusunda düğmeye basarken, “Erdoğan faktörü” neredeyse en son düşüneceği meselelerden biri haline gelmişti.
Türk Akımı ile ilgili olarak da Rus yetkililer birkaç kez (en son geçen cumartesi Enerji Bakanı Aleksandr Novak’ın ağzından), neredeyse AKP’nin gözüne sokacak kadar kalın çizgilerle “Hele bir 1 Kasım seçimlerini bekleyelim” türünden açıklamalar yaptılar. Tabii “hükümet kurulması sürecine bağlı doğal aşamaların haliyle zaman alacağını” kibarca ekleyerek.
Şimdi Esad yönetimine destek veren kapsamlı bir askerî harekâta girişen Moskova, elbette bu adımın Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin başarısız Suriye politikasının tümüyle çöküşünü getireceğini de hesaplıyordu.
İki ülke arasındaki gerilimin daha da artması ihtimali güçlü. Riskler büyük. Her şeyden önce savaştan söz ediyoruz; plana-hesaba sığmayan bir sürü gelişme olabilir.
Yalnızca “dışarda” değil, aynı zamanda ve daha çok “içerde” sıkışan Erdoğan iktidarının öngörülmez adımlar atması da imkânsız değil.
Rusya, Türkiye’nin en önemli ticaret ortaklarından biri. Enerji ithalatının büyük bölümünü karşıladığı ülke. “Bağımlılık” çift yönlü tabii. Aynı ölçüde olmasa bile, Rusya da Türkiye’ye bağımlı. İki ülke de birbirinden kolay kolay vazgeçemez.
Ancak Türkiye-Rusya ilişkilerinde tehlikeli bir aşamadan geçildiği gün gibi aşikâr.
Bir sonraki yazıda Rusya’nın Suriye’ye neden girdiğini ve amaçlarını yorumlamaya çalışacağım.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda
17.07.2025 - Zindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı
26.06.2025 - Rusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir
22.06.2025 - Putin’in İstanbul görüşmeleri önerisi ile İmamoğlu davasının ilgisi ne?
11.05.2025 - Savaşın 80. yıldönümünde herkes samimi bir cevap versin: Yetmedi mi?
10.05.2025 - Taksim Meydanı’yla konuştum dün
13.04.2025 - İyimserlik ve kötümserlik üzerine ya da altı ay sonra her şey bitecekse
29.03.2025 - CHP ve DEM operasyonları: Amaç Rusya usulü “sistem içi muhalefet” mi?
20.03.2025 - Trump’ın kafasındaki raflar: Çin, Avrupa, Ukrayna, Rusya, popülist sağ…
6.03.2025 - Ukrayna’da savaştan ve ateşkes sürecinden çıkan 8 ders
20.02.2025
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
Murat
Yutkuna yutkuna, gözlerim dolu dolu okuyabildim. Insanin ici burkuluyor, aciyor. Ellerin dert görmesin degerli insan!