Hasan Bülent KAHRAMAN
Ben tamamen farklı bir açıdan yaklaşayım, müsaade ederseniz. Eğer bir dünyada savaşlar ve ölümler canlı yayınlarla "gömülü" kameralarla izleniyorsa ve bu yetmemiş gibi hegemon bir ülkenin yönetimi bir insanın öldürülmesini, oturmuş "canlı" yayından demeyeyim de doğru Türkçeyle "canlı canlı" izliyorsa diyeyim, yeryüzünün bir başka köşesinde bir seçim kampanyasının kaset skandallarıyla örülmesi neredeyse kaçınılmazdır. Başka bir şey düşünülemez çünkü, dünya bendenizin öteden beri kullandığı bir kavramla "sosyal pornografi"ye batmış demektir.
Usama bin Ladin'le MHP'li siyaetçilere ait mahrem görüntülerin bir arada zikredilmesi, bu ikisinin birbirine müşabih tutulması çok uzlaşmaz iki unsur gibi görünüyorsa o takdirde içimize dönüp gündelik medyanın hal-i pür melaline bakalım. Medyamızda insanların "dikizlenmediği" ve bunların çarşaf çarşaf yayınlanmadığı bir tek gün var mı? Eğer bir tek gün bile medya kimin kiminle ne yaptığını yazmadan duramıyorsa, kimin "hamile kaldığını" "irdelemeden" yapamıyorsa, insanların hadsiz hudutsuz ve utanç veren tüketim çılgınlığını "modernleşmek" diye göstermekten kendisini alamıyorsa ve bütün bunları haykırır bir edayla yapmaktan kaçınmıyorsa işte bu sosyal pornografidir ve zaten MHP kasetlerinin veya o meyanda başka bir adımın atılması değil atılmaması gariptir, şaşırtıcıdır. Velhasılı kelam, Cinsellik, Görsellik, Pornografi isimli kitabımda yazdığım gibi, Türkiye tepeden tırnağa (sosyal) pornografi batağında gömülmüştür ve çırpınıp durmaktadır.
Pornografi denince akla gelen ilk unsur görüntüdür. Pornografinin görselliği masum bir bakma ediminden türemez. Bilinçli, hedefini arayan, ona yönelmiş, gözetlenenin haberdar olmadığı, buna mukabil gözetleyenin de icabında kaçamak ama tekrar edeyim ne yaptığını bilir bir edayla sürdürdüğü "röntgencilik"tir pornografi.
Şimdi bu tarife girer mi girmez mi MHP'lilere ait olduğu söylenen görüntüler, onları izleyenler, okuyan ve düşünen karar versin. Ve elbette bu tıpatıp Baykal kasetkomplosu için de geçerlidir. Böyle bir durumda, bu şartlarda görüntünün öznesi olan kişilerin özel hayat-genel hayat tartışmasına maruz bırakılması da aynı şekilde pornografiyi oluşturan bir başka kurucu ögedir. Şu tanım bağlamında hangi "genel hayat"tan kim söz edebilir? Görüntüde yer alanların ahlaki bir noktada muhakeme edilmesi, içine girilmiş eylemin "doğruluğunun" sorgulanması ayrı bir husustur, onun filme alınması, kaydedilmesi başka. Zaten bir yanlış işten doğru bir işin çıktığı da ne görülmüştür ne de bilinir.
Niye böyle, niye Türkiye'de siyaset bu kadar dar bir alana sıkıştı? Pazartesi günü de buna bir ölçüde değinmiştim. Türkiye yerleşik/ geleneksel toplum ve onun kurallarıyla yeni toplum ve kuralları arasındaki çelişkiyi yaşıyor. İçinde yaşadığımız dönemin evrensel alameti farikası olan sınırsızlık ve onun bilinçli kısıtlaması olan özgürlük, bunları sağlayan teknolojik değişim toplumun yenilikçilerini de gelenekçilerini de eşit ölçüde tedirgin ediyor. Hele yenileşmeyi muhafazakâr olduğunu söyleyen kadrolar sağlıyorsa bu çelişkinin, bu tedirginliğin yaşanması doğaldır. Bugün üstünde konuştuğumuz internet yasakları (olsun olmasın, böyle bir tartışmanın açılması dahi) gene gelip aynı noktaya bağlanabilir. Tekrar edeyim: Türkiye liberaller için fazla devletçi, devletçiler için fazla liberal bir toplum olarak algılanıyor. Biz bu algının doğurduğu sıkıntıları yaşıyoruz ama liberallik çizgisinde kurulan koalisyonun kendi içinde yaşadığı buhranları gözden ırak tutmanın imkânı yok.
Bu belki de en eski hastalığımız. Demokrasi bize "geldikten" sonra bir tür kısıtlama rejimi olarak işletildi. 1950'lerin sorunu buydu. Sol, özgürlük getirsin diye bize taşındı ama özgürlüklerin önündeki en büyük engellerden birisi oldu. Şimdi liberalizmden söz ediyoruz, üstelik bunu besleyen, diri tutan bir de teknoloji var ama onu da özgürlüğü kısıtlamanın bir aracı olarak kullanıyoruz. Kısacası özgürlük araçları bir türlü özgürlük üretmiyor bizde.
Bana göre Kürt sorunu da, Anayasa sorunu da, nihayet kaset sorunu da budur. Hele pornografiyi demokrasi, ahlak ve özgürlük üçgeninde tartışmaya başladığımıza göre kaset işi haydi haydi böyledir.
Sözüm bulaşanlara...
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.08.2025
17.07.2025
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024