Hasan Bülent KAHRAMAN
Avrupa bugün Türkiye'de ne ifade ediyor? Hâlâ kimliğimizin "kurucu" elemanı olarak görülebilir mi? Dolayısıyla şu bizim geleneksel Doğu-Batı sorunumuz devam ediyor mu? Bir dönem, her türlü entelektüel ihtiyacımıza cevap veren, neredeyse "kurtulursak ne tartışırız" diye düşündüğümüz "medeniyet buhranı" bugün de sürüyor mu?
Bu soruların hepsine olumsuz, dolayısıyla Türkiye bakımından olumlu bir cevap verebilirim. Yani, Avrupa, bir varlık olarak Türkiye için elbette şu veya bu düzeyde bir anlama sahiptir. Türkiye'nin objektif ve nötr ilişkiler bakımından Avrupa'yı yok saymasının bir anlamı yok. Politik, diplomatik ve ekonomik ilişkilerin bugün de düğüm noktasını Avrupa meydana getiriyor. Bununla birlikte "bilinç", dolayısıylakültür düzeyinde Avrupa toplumunun büyük bir kesimi için fazla bir anlam taşımıyor.
Taşıyamaz da. Avrupalılaşmak, Batılılaşmak Türkiye'de uzun bir serüvendir. Tanzimat'a kadar inen köklerini biliyoruz. Doruk noktasını Cumhuriyet dönemi, hatta 1940'lar meydana getirir. Onun da kendine özgü koşulları vardır. Fakat 1980'lerden sonra rüzgâr farklı esmeye başlamıştır. 2000'lerde ise Avrupa düşüncesi denen, muğlak olmasına rağmen bazı manalar ihtiva ve ifade eden kavramda meydana gelen değişiklikler "dışarıdan", Türkiye'nin özgüvenini kazanması ve modernleşmesini çok farklı bir model üstüne oturtması"içeriden", Avrupa- Türkiye ilişkisini bilinç düzeyinde alt üst veya ters yüz etmiştir.
Avrupa düşüncesi, evvela Avrupa'da ve bilhassa Amerika'da, Oryantalizmsonrası, koloniyalizm sonrası çalışmalarla mahkûm etmiştir. Hellen uygarlığından sürüp gelen, demokrasinin beşiği, yüksek bir kültürün yaratıcısı olarak görülen Avrupa'nın bir sömürgeleştirici güç olarak neler ifade ettiğinin ortaya dökülmesi çok şeyi yerli yerine oturtmuştur. Türkiye'de baştan beri Avrupa karşıtı çevrelerin çok severek kullandığı Spengler'in Batı'nın Çöküşü kitabından çok daha ileri giden bir eleştiridir bu ve post modern ve yapısalcılık sonrası düşünce akımlarının bu tek parça, su katılmamış Avrupa "gerçeği" nin çözümlenip anlaşılmasında çok büyük katkısı olmuştur.
İkincisi, Türkiye'deki model değişikliğidir. Bu her şeyden daha önemlidir. Bütün Cumhuriyet tarihinin kültürel ve sosyo-kültürel bakımdan en önemli dönemecinden geçiyoruz. Avrupalı olarak, Avrupalıya benzeyerek kendisi olan bir yerlilik düşüncesi, modernleşme düşüncesi 1980 sonrasında adım adım saha dışına itilmektedir. Türkiye'de bugün o modelin en önemli kurucu unsuru olan sekülarizmin tanımında ve uygulamasında meydana gelen değişikliklerden sonra modernleşmenin hakiki manada "yerel" biçimleri söz konusudur artık. O da kimliğin kendisine ait özelliklerinin yeniden keşfini doğuruyor.
Bu nedir? Muhtemelen Türkiye'nin ilk özgün burjuvazisinin ortaya çıkmasıyla birlikte (henüz olmuş bitmiş değildir, bir nüve, bilemediniz bir filiz halindedir) ülkenin kendi bilincini araması (evet, araması, bulunmuş değildir o bilinç henüz) ve hızla bir senteze yönelmesidir. Etrafımızda gördüğümüz estetiğin tek kelimeyle "kiç" olarak nitelendirilecek yapısının altında yatan en önemli neden budur: senteze giden yoldaki çocukluk hastalıkları.
Kiç kötüdür ama sosyolojik olarak ifade ettiği anlam önemlidir. Bugünkü Türkiye'de bir "durum" olarak bir gerçekliğe tekabül ediyor ve çok önemli bir özelliği var: Türkiye, Avrupa'yı artık içine sindirdiği, bilincine yerleşmiş, neredeyse"doğal" öğe olarak görüyor. Avrupa düşüncesi, modernleşmenin kaynağı olan bütün o materyalizmi, sekülarizmi ve pozitivizmiyle bilincinde çok somut olarak mevcuttur. Ama artık ne bir hedeftir ne de diğer unsurları örtecek şekilde öne çıkan bir faktör. Şimdi olması gereken oluyor: o faktörler birer yöntem olarak ele alınıyor. Birer ereksel (teleolojik)gerçeklik olarak değil.
Avrupa'nın konumu bu Türkiye'de. Dolayısıyla Doğu-Batı türünden, medeniyet "inkırazı" türünden sorunlar da aşılmış oluyor. Ne bir umursamazlıktır söz konusu olan, ne bir küstahlık ne de bir şımarıklık. Sadece taşların yerine oturması diyelim. Toplumsal dönüşümün bir üst kademesine geçiş.
Bu durumdan rahatsızlık duyanlar vardır ve öyle anlaşılıyor ki, "kriz" onlar için geçerlidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024