Hilâl KAPLAN
Çözüm sürecinden önceki iki yıl boyunca şunu duyduk:
'Erdoğan, başkan olmak istediği için Kürtlerle savaşıyor. Kafasındaki çözüm daha fazla ölüm, daha fazla hapis. Bilin ki savaş ortamında demokrasiden bahsedilemez.'
Süreç başladığından beri ise şunu duyuyoruz:
'Erdoğan, başkan olmak istediği için Kürtlerle barışıyor. Kafasındaki çözüm barış falan değil, kendi iktidarını güçlendirmek, otoriterleşmek. Bilin ki demokrasi gelmeden barış olmaz.'
***
Suriye'deki krizin ilk zamanlarında, hükümet Esed'i sadece eleştirmekle yetinirken ve diyaloğun yolları binlerce ölü tarafından kapanmamışken, şunu duyuyorduk:
'Ortadoğu'da gerektiğinde silahını konuşturmazsan rezil olursun. 'İnsanlar ölüyor' demekle olmaz. Engellemek için ne yapacaksan, onu yap.'
İlerleyen dönemde, hükümetin tavrı ve söylemi sertleşti. Uluslararası kamuoyunda sözü daha gür duyulmaya ve muhalif gruplar için çekim merkezi olmaya başladı. O zaman da daha önce Suriye'ye müdahale çağrısı yapan aynı kişiler şuna benzer cümleler kurdular:
'Suriye'nin bu kadar iç işlerine girersen, Suriye de senin iç işlerine girebilir. Suriye meselesine baştan bu kadar angaje olmayacaktık.'
***
Yine Suriye. Tavır netleştiği andan itibaren, şunu söylediler:
'Türkiye, özellikle Arap dünyasında Amerika'nın bölgedeki bir taşeronu gibi algılanıyor. Onun güdümünde hareket ettiği, öncü kuvvet olarak müdahale ettirilebileceği konuşuluyor.'
Amerika'nın tezleriyle Türkiye'ninkiler taban tabana zıt çıktığındaysa şunu:
'İster beğenin, ister beğenmeyin, Amerika hâlâ en büyük güç olmaya devam ediyor. Onun tezleriyle bu kadar çelişirseniz, yalnız kalmaya mahkûmsunuz.'
Ya taşeronsun, ya yalnız… Devam edelim.
***
TÜPRAŞ'ta inceleme yapıldığı için 'Gezi'ye verdiği destekten ötürü KOÇ'a gözdağı veriliyor. Sermaye, iktidar eliyle sindiriliyor' dediler. Zira onlar, sermayeyle el ele iktidarları sindirip tepelemeye alışkındı.
Aynı günlerde Maliye Bakanı 'Senede 50.000 inceleme yaptırıyoruz. Gezi olayları oldu diye hiç kimse büyük mükelleflere vergi incelemelerimizi durdurmamızı bekleyemez' dedi. Yine aynı günlerde KOÇ'un sahibi olduğu TOFAŞ'a verilecek 739 milyon lira teşvik bakanlık tarafından onaylandı.
KOÇ için gözyaşları döken demokrasi âşıkları buna cevap veremedi, henüz…
***
Ak Parti hükümeti, başörtüsü meselesi üzerinden açılan kapatma davasından bu yana bu hususta pek adım atamadı. O zaman şöyle dendi:
'Başörtüsünü seçim malzemesi yaptılar. Samimi olsalardı, şimdiye kadar çoktan çözmüşlerdi.'
Yeni demokrasi paketinde kamuda başörtüsü serbestliğine ilişkin madde olacağı duyurulduğundaysa:
'Bunlar hep kendine Müslüman. Ya Aleviler, ya azınlıklar?'
Cemevlerine statü verileceği açıklandı. Ruhban Okulu'nun açılması gündeme alındı. Tek parti rejiminin mallarını gasbettiği azınlıklara 2,5 milyar dolarlık gayri menkul iade edidi. Gerisinin de davalar sonuçlandıkça peyder pey verileceği ilan edildi.
'Diktatörlüğe giden yolu iyi niyet adımlarıyla süslüyorlar.'
***
Mevcut durumda, azınlıkların hakları noktasında 'Agop'un mallarını mı savunacağız?', Alevi hakları noktasında 'Bi' düşüneyim', Kürtlerin hakları noktasında 'Anadilde savunma ülkeyi böler' mertebesinde bir anamuhalefet var.
MHP'nin Türklük kimliği dışında Alevi, Kürt, Ermeni, vb. diğer gruplara hak tanıması bir yana, bölücülüğe kapı aralayacağı teziyle o grupları 'tanıması' bile söz konusu değil.
BDP desen, baraj %7'ye çekilse ve onu geçse bile ömür billah %10'u bulamayacağı aşikâr.
Yani, Ak Parti'nin memleketin demokratikleştirilmesi açısından alternatifsizliği malum. Bu hususta hiçbir iş yapmıyor da değil. Hataları ve eksikleri de yok değil. Ancak yukarıda örneklerini sıraladığım türden her yapılanı -kendi argümanlarıyla çelişme pahasına- karalama refleksi bir muhalefet biçimi değildir. Olsa olsa bir enaniyet ve düşmanlık emaresidir. İnsan, kendisiyle bunca çelişmekten ve üstelik bunu kamuoyunun gözü önünde yapmaktan biraz olsun utanmalıdır.
Hükümeti pedagojik bir dille daha fazla reform yapmaya teşvik ve hatta tahrik eden her yazarı 'yandaş'lıkla suçlamalarının sebebi de, kendilerini 'her imkân ve şerait içinde' hükümete düşman olarak konumlandırmaları olabilir.
Kendi çapında iyi işlere de imza atmış, bazı kırılma noktalarında doğru yerde durduğu olmuş bu isimler, yıllar sonra bugünün tarihi yazılırken, ne barış ne de demokratikleşme sürecinde anılmayacak. Buna da üzülüyorum doğrusu…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları




































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019