Hilâl KAPLAN

twitter meselesi: korkma, titre!
23.03.2014
2014

 Önce bir haber. Aralık 2012 tarihli. Dünyaca ünlü (internet korsanı) 'hacker' hareketi anonymous'un hesabının kapatıldığına ilişkin.

Peki, neden kapatılmış? İngiltere'nin en demokrat partilerinden İşçi Partisi üyesi bir milletvekiliyle, Türkiye'yi twitter'ı askıya aldığı için yerden yere vuran Times'ın bir kadın muhabirinin başvurusu üzerine.

twitter'ın hesabını askıya aldığı anonymous'a yaptığı açıklama da aynen şu: 'Başka insanların özel ve mahrem bilgilerini ifşa edemezsiniz.'

Ne gada da pişkin, hayata ilişkin, değil mi?

Üç aydır, mahremiyet kelimesinin tüm içeriğinin, sanal içeriklerle yerin dibine gömüldüğü bir memlekette yaşıyoruz. İşin başını da sahte hesaplardan yayın yapan ne idüğü belirsiz, IP'leri de nedense hep yurt dışında çıkan adresler çekiyor. Ancak twitter yönetimi, Türkiye mahkemelerinden çıkan kararların hiçbirisini tanımıyor. Üzerinden milyarlarca dolar kazandığı bir ülkenin mahkeme kararlarını kale almıyor. Ondan sonra da bütün tartışmayı ifade özgürlüğüne kitlemeyi başarıyor. Elbette bu noktada ulusal ve uluslararası mahfillerin twitter.inc'e (bu 'inc' eki önemli çünkü twitter bir özgürlük savaşçısı değil, kâr odaklı bir şirket) kayıtsız şartsız desteğini görmezden gelemeyiz.

Bu yüzden, geçtiğimiz üç gün içinde en başta ABD'nin milyarlarca dolar kâr eden kendi ülkesinin şirketinin hakkını savunmasına şaşırmamak gerekir. Baktığınızda twitter'dan en çok kullanıcı bilgisi isteyen ABD; sonra Fransa, İngiltere, Rusya ve Japonya gibi ülkeler. twitter, bilgileri en başta FBI, CIA ve NSA ile paylaşıyor. Bu ülkelerin mahkeme kararlarını tanıyor. İş Türkiye'ye gelince bir muhatap bile gösterilmiyor. Ve ABD yönetimi endişe ediyor. Oldu ve gözlerimiz dolduysa devam edelim.

Montajlanmış olup olmadığı belli olmayan ve yasa dışı yollarla elde edilen ses kayıtları, görüntülü kayıtlar, sahte isimli hesaplardan yayılan iftiralar, hakaretler, yalanlar… Kısaca son üç ayda toplu bir karakter suikasti çetesince rehin alınmış bir gündemi yaşamaya mecbur bırakıldık. Ancak kişisel hak ve özgürlükler ile özel yaşamın gizliliği kapsamında yaşanan ihlaller kadar önemli olan mevzunun millî güvenliği ilgilendiren boyutuydu.

Bu noktada da Batı'nın duruşunun iki yüzlülüğü had safhada. Örneğin yasa dışı yollarla dinlenmiş kriptolu telefonların kayıtlarını yayınlayan gazetelere, polis marifetiyle hükümetin baskın yaptırdığını hayal edin. Neden mi? Millî güvenliği tehdit ettiğini düşündüğü haberler yayınladığı için, Cameron'ın başında olduğu İngiliz hükümeti Guardian gazetesini bastırdı ve Snowden dosyalarını İngiliz istihbarat kurumu GHCQ mensuplarının müşahadesi altında imha ettirdi. Haberi yayınlayan Guardian muhabiri David Miranda da Heathrow havaalanında dokuz saat boyunca alıkonuldu ve sorguya çekildi.

Baskın öncesi Cameron, Guardian'ı 'millî güvenliğe zarar vermek'le suçlayıp 'toplumsal sorumluluk gösterilmediği takdirde, hükümetimizin geride durması ve adım atmaması zor' diyerek tehdit etmişti.

Ama Türkiye'de, kişilerin hakkında hem jüri üyeliği hem de hâkimlik yapan bu kayıtlar, çarşaf çarşaf gazetelerimizde yer alıyor, TV'lerde konuşuluyor. Hatta yabancı basın da kendi ülkesi için yapamadığı yayınlara, Türkiye aleyhine olduğu için keyifle imza atıyor. Ve meselenin sosyal medyaya ilişkin 'yasa dışı' boyutunda adım attığı için Başbakan otoriter, Başbakan tehditkâr :(

Ancak hakikatlerin algıyı yönetenler tarafından yutulduğu bir dünyada, hükümetin çok daha dikkatli ve ince diplomasi yoluyla hareket etmesi gerekirdi. Örneğin Yalçın Akdoğan, 'koruma tedbiri'nin siyasî değil, hukukî bir karar olduğunu söylese de, bir mitingde Başbakan'ın ilgili sözlerinden saatler sonra mahkeme kararının uygulanması tam tersi bir algıya yol açtı. Zaten otoriter bir rejimle yönetildiğimiz yalanını yaymaya hazır bunca kişi ve kurum varken, söz konusu tablo onlara hiç emek sarfetmeden amaçlarına ulaşma imkânı sağladı. Bazı illerde köylere kadar internet erişimi sağlayan, ilkokul çocuklarına 'tabletli eğitim' verme hayallari kuran bir hükümetin internetten korktuğu yazıldı. Çin-İran banzetmeleri havada uçuştu, Kuzey Kore olmamıza ramak kaldı, vs.

Ne var ki, twitter'ı tamamen askıya almanın hâlâ yanlış bir karar olduğunu düşünsem de, daha ilk günden twitter.inc'in Türkiye'de kendisini temsilen bir avukat tayin edip Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ile masaya oturması, ikinci gün de mahkeme kararları doğrultusunda bazı hesapların kaldırıldığı haberinin gelmesi, bu işlerin biraz da 'zorla' yaptırılması gerektiği tezini doğruluyor.

Öyleyse sahte isimlerin ve bot hesapların ardına sığınarak, yalan, hakaret ve iftira üretmekten başka bir işe yaramayanlar için gelsin: Korkma, titre!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar