İlker DEMİR

DEVLETİNKİ BARIŞ SÜRECİ Mİ?
26.10.2024
399

Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasında söyledikleri Türkiye’deki politik atmosferi allak bullak etti.

Bahçeli özetle dedi ki:

“Öcalan meclise gelsin, Dem toplantısında, ‘terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın!’”

Sonra müebbet hapsi alanların Umut Hakkı’ndan söz etti ve şöyle sürdürdü:

"Herkes ittifak halindeyse, değil elimizi, gövdemizi taşın altına koymaya hazırız. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın."

Türkiye yönetiminden ziyade devletin dünya ve Orta Doğu’daki ekonomik, siyasi ve askeri pozisyonunu bilmeyenler için bu açıklama şok ediciydi ama açıklayanın Bahçeli olması ironik bir şoktu.

Halk dahil tüm zihinler buz kesti.

Halkta sık söylenen bir deyişle olmaz olmuş, “katır doğurmuştu!”

Ama bu Bahçeli, dönemeçlerde keskin semazenliğiyle ünlüydü de bu açıklama onun yiyeceği bir lokma olacağına kimse ihtimal vermiyordu.

Olmaz oldu.

Kuşku şarttı, hele böyle “terör”den politik rant edinen Bahçeli bu denli işin içindeyse bin kez Çapanoğlu aranmalıydı.

Zaten Türkiye siyaseti bu aramaya çok müsaitti.

Kürt hakları teslimi söz konusu olduğunda atılacak mini adımı bile “emperyalizm yine böl yönet  peşinde” diyen “su uyur onlar uyumaz” TC modernistleri ve TC solu zaten hep nöbetteydi.

Ne ki bu kez TC modernistleri az biraz hazırlıklıydı, kibirli bir burnu büyüklükle “cesetlerimizi çiğnemeden olmaz!” deyip sloganla geçiştirmeden daha eşit rekabetçi bir duruş sergilediler.

Belli ki mevcut siyasi konjonktürü onlar da analiz etmişti, Kürt sorunu çözülmek zorundaydı ve çözümü kendi tarzlarıyla halletmeye giriştiler.

Mevcut konjonktürden vazife çıkarıp ön alma veya öngörü girişimiydi.

Bin küsür yıllık devlet aklı devredeydi.

Belli ki bu “çözüm” bir devlet kararıydı ve devlet çözümcülerinin hedefi, manevraları  az çok aynı olsa da hedefin sonu farklıydı, iktidarda olmaktı.

O halde başa baş diye diş mücadele vardı.

Her iki halde de devletleri kazanacaktı ama onlarda iktidar için her yol mubahtı.

Her ikisi de birbirine hodri meydan dedi, çözme gerilimi nereye evrilir bilinmez, kararlılıkları girişimleri birbirinden hararetliydi,

Öyle değil mi, Öcalan’ı mecliste konuşturmak az uz bir şey miydi?

Ya diğeri?

Kürtlere devlet vaadi..

Duyana breh breh dedirtti.

Sonra Demirtaş ve devamında hep demokrasinin yollarının döşendiği Diyarbakır ve devamı.

“Yollar yürümekle aşınmazdı.”

Gel de “Neslin deden ceddin baban” şarkı sözlerini ve bir asırdır bir türlü yenisi söylenemeyen 10. Yıl marşını hatırlama!

“Söyleyene değil söyletene bak” denir ya, durum tam da öyleydi.

Bütün bunları kim söyletiyordu bunlara?

Bahçeli’nin ve Özel’in başına saksı mı düşmüştü?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar