Kemal CAN
Korona krizi, krizin devamına dair tartışmalar, saat saat değişen durum epey uzun sürecek bir gündem. Defalarca ve belki aynı temaların üzerinden tekrar tekrar geçerek konuşacağımız aktif bir başlık olacağına şüphe yok. Bu yüzden bazı küçük fasılalarla başka mevzulara değinmek, dimağı canlı tutmak için faydalı. Bu gerilimli günleri akıl sağlığını koruyarak geçmek için, eski rutinlere veya alışılmış tekrarlara başvurmayı ısrarla öneriyorlar. Durum aynıymış, şimdilik pek bir şey değişmemiş gibi yapıp yavaş adaptasyon, tıpkı salgını zamana yaymak gibi faydalı olur deniyor. Bu nedenle, ayın ikinci birikim yazısında baskın gündemin –gerçi çok da uzağında sayılmaz ama- biraz dışına, pek sevilen siyasi tartışma rutinlerine dönmeyi deneyeceğim. Önce meselenin korona gündemi ile yakın ilişkisine kısaca temas edip sonra hızla uzaklaşalım. Mevzu, geçtiğimiz haftalarda yine korona krizi çerçevesinden mülhem Soylu’nun istifası etrafındaki siyasi senaryolar. Malum hadisenin sonrasında, hem bu olayın neden cereyan ettiği hem de nasıl sonuçlar yaratabileceği hakkında etraflıca konuşuldu. Olay korona gündemi dahilinde olmakla birlikte, ne evveliyatı ne de sonrası hakkında ileri sürülenler bu konuyla sınırlıydı. Hatta tartışmalar, popüler siyasi analizlerin kadim başlığı “sağda yeni oluşum” iddialarına kadar ilerledi. Bu yazıda, akut bir gelişme ile yeniden tetiklenen siyasi öngörüler için bir takım soru başlıkları ve bazı yeni tartışmalar önereceğim.
Soylu hadisesinin tetiklediği tartışmaların en çarpıcı varsayımı; Türkiye’nin siyaset gündeminde -açık veya örtülü biçimde- mevcut iktidar kombinasyonunun devamına dönük bir post-Erdoğan döneminden bahsedilebileceği, hatta bunun üzerine hesapların yapıldığı ya da yapılabileceği fikri. Hem Soylu’yu istifaya götürdüğü iddia edilen iktidar içi çekişmelere dair hikayelerde hem de bu gelişmenin kimin gücünü pekiştirdiği değerlendirmelerinde, belirsiz bir gelecek üzerine öngörüler ileri sürülüyor. O zaman ilk soruyu bu varsayım için kurabiliriz: Yakınlaşmış veya olgunlaşmış, işlemeye başlamış bir Post-Erdoğan dinamiği sahiden var mı? Aslında on yıldır ama referandumu başlangıç tarihi alırsak dört yıldır, şahsileş(tiril)miş merkez, tüm siyasi alanı biçimlendiriyor. İster mutlak güce kavuşmuş tek adam sisteminden bahsedilsin isterse dengesiz bir koalisyonun desteğine muhtaç güçsüzleşmiş lider tespiti yapılsın, siyasetin mevcut ve olası biçimlenişi Erdoğan’ın şahsi pozisyonundan çok uzaklaşarak açıklanamıyor. Hatta bu merkezi pozisyonu “Erdoğanizm” şeklinde kavramsallaştırma önerileri de mevcut. Öyleyse yeni sorumuz, kurumsallaşmış olsun veya olmasın, güçlenmiş ya da zayıflamış olsun, böylesi merkezi bir siyasi rolün –içeriden veya dışarıdan- alternatif adaylarla doldurulabilir olduğunu düşünebilir miyiz? Mevcut iktidar yapısı –bazı revizyonlarla- korunarak oluşabilecek post-Erdoğan dönemi gerçekçi bir olasılık mı? Bu başlık hemen iki alt soruyu da çağırıyor elbette: Bu varsayıma (sorulara) pozitif yaklaşmanın, liderliğin merkezi rolü açısından ve taban dinamikleri bakımından verebileceği cevaplar nelerdir?
Türkiye sağında liderlik meselesi ve aktörlerin siyasetteki şahsi ağırlıkları konusu, gündelik gelişmeler penceresinden konuşulurken biraz sorunlu hale geliyor. Genel olarak bütün partilerin ama özel olarak sağ partilerin fazlasıyla lider merkezli oldukları, popüler analizlere kolayca giren gelenekselleşmiş bir kabul sayılabilir. Ancak -geçmişte daha belirgin olan- lider isimleriyle taraftarlık tanımlamasının yaygınlığına rağmen, sağ seçmen kitlesinde kişilere değil sonuç alabilecek dalgalara dönük ilginin hep daha etkili olduğunu düşünenlerdenim. Genellikle aktörler de o dalgaların üzerine yakışıp yakışmadıklarına veya sörf yeteneklerine göre ilgi görüyor. Sağ seçmen reflekslerindeki pragmatizm etkisinin, bütün ideolojik hassasiyetlerden daha güçlü olduğunun çok sayıda işareti ve yaşanmış örneği mevcut. Üzerine binebileceği kuvvetli bir dalga olmadan, kişisel vasıflarıyla (popülaritesiyle) bir hareket yaratabilmiş siyasi aktör pek hatırlamıyorum. Sadece popülerlikten siyasi sonuç çıkmayacağının ise çok sayıda –bazıları hazin- örnekleri var. Burak Bilgehan Özpek’in medyascope yayınında (https://www.youtube.com/watch?v=6z1egeFC4Ns) dile getirdiği görüş dikkat çekici: “Şimdiye kadar Erdoğan’a karşı çıkışlar elit düzeydeydi. Erdoğan halkla kurduğu ilişkiyi kullanarak bunları bertaraf edebildi. İlk defa Erdoğan’ın halkla kurduğu ilişkinin arasına (Soylu kastediliyor) bir siyasetçi girebiliyor.” Aynı yayında Murat Yetkin de “ittifaklı denklemde Soylu’nun kullanabileceği bir tabanı oluştu” değerlendirmesi yapıyor.
Mevcut dengede liderlik perspektifi açısından oluşabilecek gelişmeler üzerine kafa yorulması gereken bu tezler, “sağ seçmen aktör değil dalgayı bekler” fikrimden dolayı yeni bir soruyu daha tetikliyor: Soylu veya bir başkası ya da parti dışına çıkarak tahkimata başlamış alternatif adaylar için, Erdoğan’ın liderliğine –şimdilik potansiyel seviyesinde olsa bile- alternatifi destekleyecek bir dalgadan söz edebilir miyiz? Elbette paralel bir diğer soru, mevcut iktidarın devamını sağlayan siyasi desteğin, aktör odaklı bir tazelenme ihtiyacı, arayışı veya böyle bir istidadı var mı? Sağ popülizmin yükselişiyle, dünyanın bambaşka coğrafyalarında benzer aktörlerin boy göstermesi, meseleye kuvvetli bir dalga görüntüsü kazandırıyor olabilir. Süreklileşmiş, uzun ve derin krizli bir konjonktürün, bu dalganın otoriter versiyonlarını beslemesi de güçlü olasılık. Fakat Türkiye’deki kişiselleştirilmiş iktidar konseptinin müracaat ettiği sağ popülist yöntemler, ne başlangıcında ne de bugün bir yükseliş stratejisinden kaynaklanıyor. Erdoğan iktidarının destekçileri tarafından da kabul görmüş, kısmen de dahil olunmuş bir savunma refleksinin mahsulü. Çeşitli gerekçelerle mevcut iktidarın devamı konusunda en kararlı tutumu sergileyenler bile, yeni bir yükselişten çok, mevcudun tahkimatını daha hayati bulduklarını açıkça gösteriyorlar. Ayrıca “liderlik” tartışması, “reisin” yanındakiler (çevresi) ve üzerinde etkili olanlar konusunu aşabilmiş –böyle bir niyet de yok- değil. Çünkü şu anda yürürlükte olan tasarım, zaten iki yenilenme yaşamış üçüncü sürüm bir iktidar kombinasyonu. Bu versiyon, uygun bir lider bulunduğunda devam edebilecek bir tasarım olmadığı gibi fazlasıyla kişiye özel kötü bir terzilik ürünü.
İktidarın Post-Erdoğan yeni sürümünü zorlaştıran unsurların, tasarımdan ve liderin vasıflarından gelen tarafları yanında, çok önemli bir başka noktayı da Menderes Çınar “100. Yılında TBMM” yazısında (100. Yılında TBMM) işaret ediyor: “Yükselen popülist lider siyaseti, popülist liderin milletin yalnızca ve ta kendisi olduğunu iddia etmesi bakımından mutlakiyetçilik eğilimli bir siyasettir. O kadar ki popülist lider siyaseti, sadece toplumun farklı kesimlerini ve onların temsilini gereksizleştirmez, bizzat kendisinin ‘otantik’, ‘gerçek’ toplum saydığı toplum kesimlerinin temsilini de gereksiz bulur.” Bir süredir bu kesimlerin insiyaki olarak bunu sezdikleri ve mevcut iktidarla kurdukları destek ilişkisini, geleceğe doğru bir temsil ihtiyacından, yakın tehlikelere karşı geçici korunma refleksine çevirdiklerine dair kuvvetli şüpheler taşıyorum. Yıl başında yine burada yazdığım “AKP’de taban kaymıyor, tavan uzaklaşıyor” başlığında (AKP'de Taban Kaymıyor Tavan Uzaklaşıyor) tartışmaya çalıştığım üzere, mevcut iktidarın hala yeterli güçte görünen desteğinin, niteliksel bir değişim geçirmeye başladığı fikrim devam ediyor. Türkiye’nin yakın gelecekteki siyasi biçimlenişinde önemli ağırlığı olacağı ve bu anlamda hesaba katılmadan ilerlenmesi mümkün olmayan iktidar tabanı, sürüm tazeleme ile devam konusunda fazla hevesli durmuyor. Yapılan araştırmalarda, özellikle bu bloktaki nispi tercih katılığına rağmen dikkat çeken güven, memnuniyet ve beklenti değişimleri bunu destekliyor. Özetle, iktidar içindeki çekişmelere ilişkin güncel durumdan geleceğe (sonraya) dair sonuçlar çıkartmak için daha fazla soruya cevap bulma ihtiyaç var. Hatta konunun bugünü açıklayan taraflarına dikkatli bakınca bir geleceksizlik hali daha öne çıkmıyor mu?
Birikim
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları






















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
15.12.2025
1.12.2025
23.11.2025
16.11.2025
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025