Mahmut ÖVÜR
AK Parti'nin kuruluşundan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan'la eski Cumhurbaşkanı Gül arasında birbirini besleyen bir ilişki vardı. İlk başlarda kendi içlerinde yaşadıkları rekabet ve gerilim dışarıya yansımadı. Siyasette örnek ikili olarak gösteriliyorlardı. Şimdi geriye dönüp yaşananlara bakınca, bunun pek de göründüğü gibi olmadığı anlaşılıyor. Gül'ün 2003'te başbakanlık koltuğunu bıraktığı günlere kadar uzanan adı konmamış gizli bir rekabetten, farklı siyasi yaklaşımdan söz etmek mümkün.
Hatta daha o günlerde bazı araştırmacıların Gül'e "Başbakanlıkta kalmalısınız" önerisi getirdiği bile söyleniyor. 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili de çok şey yazılıp söylendi. Ama asıl kırılma 2014'te cumhurbaşkanlığı seçimine gidilirken yaşandı. O günlerde bugünkü adıyla FETÖ'nün 7 Şubat 2012 MİT darbesi ve şike operasyonu karşısında aldıkları tutum, ayrılık zillerinin çaldığını gösteriyordu.
Gezi kalkışmasında Gül'ün "mesajı aldık" yaklaşımı ise kopuşun ilk işaretiydi. Sonra bu makas giderek daha da açıldı. En serti 17-25 Aralık darbesinden sonra yaşandı. FETÖ'nün dinlemeleriyle ilgili Başbakan Erdoğan şöyle diyordu: "Başbakanlık makamına ve evimize dinleme cihazı koymuşlar. Hatta Cumhurbaşkanımızı bile dinlemişler." Gül'ün buna cevabı sadece Erdoğan'da değil AK Parti tabanında da hayal kırıklığı yarattı: "Bizim utanılacak bir şeyimiz yok ki dinlesinler."
Gerilim giderek yükseliyordu. O günlerde en çok merak edilen, Gül'ün siyasete dönüp dönmeyeceğiydi. Aslında bu sorunun cevabı çok önceden belliydi. Daha Mayıs 2011'de Cumhurbaşkanı Gül'le gittiğimiz Sırbistan'da Tuna Nehri üzerinde bir yat gezisine çıkmış ve yalnız kaldığımızda şu soruyu sormuştum: "Bakanlık, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yaptınız. 2014'ten sonra ne yapacaksınız?" Gül'ün cevabı çok kısaydı: "Bu yaşta evde mi oturacağım..."
Buna Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrılırken eşi Hayrünnisa Gül'ün şu açıklamasını da eklemek gerekiyor: "Fazla susmayacağım; asıl intifadayı ben başlatacağım." İpler kopmuştu. Gül yeni bir siyasi yolculuğun işaretini vermiş ama nasıl yapacağını açıklamamıştı. Gül'ü iyi tanıyanlar, açıklamamasının nedenini siyaset tarzına bağlıyorlardı. Onlara göre Gül, risk üslenmeyen, kolayı seven bir insandı. En uygun zamanı, AK Parti'yi kaybetmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıpranacağı zamanı bekleyecekti. İşte o zaman hiç gelmedi. Birkaç seçim geçti, kuşatmalar, kalkışmalar, FETÖ'nün küresel tezgâhları ve 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi yaşandı ama o zaman gelmedi, gelmeyecekti de...
Çünkü karşısında sürekli kendisini yenileyen ve siyaset üreten bir siyasi aktör vardı. Bu yüzden de bu süreçlerde ters açıklamalarıyla kendini göstermeye çalışan Gül, beklediği ilgiyi görmedi. Hatta 16 Nisan referandumunda AK Parti'nin davetini kabul etmeyip "hayır" cephesinde yer alması bile işe yaramadı. Zamanlaması kötüydü, mesajı umut vermiyordu. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "hayırdır" dedirten çıkışı da öyle...
Türkiye'nin bölgesel ve küresel çapta öne çıktığı, FETÖ ve PKK gibi terör yapılarına karşı haklı bir mücadele yürüttüğü ve Kudüs siyasetiyle ilgi odağı olduğu bir zamanda KHK üzerinden siyaset yapması toplumun hissiyatıyla örtüşmüyordu. Ama bu çıkışın bir farkı oldu. Bugüne kadar kapalı kapılar arkasında yürütülen siyasi mücadeleyi açığa çıkardı.
Artık geri adım zor görünüyor. Bütün bunlar muhalefetin adayı olmak ya da yeni bir parti için mi yoksa AK Parti'yle pazarlık yapmak için mi yapılıyor? Bu çalışmada kimler yer alıyor? Hayrünnisa Gül nasıl bir rol üstleniyor? Bunları da bir başka yazıda ele alalım.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2020
28.05.2019
6.05.2019
3.05.2019
2.05.2019
28.04.2019
21.04.2019
19.04.2019
18.04.2019
13.04.2019