Markar ESAYAN

Demokratik sakinlik...
25.10.2012
3348

 Bugün Taraf’ın dış haberler sayfasında okuyacağınız bir haber var. ABD’nin en prestijli dergilerinden biri olan New Yorker, son başyazısında başkanlık seçimlerinde hangi adayı destekleyeceğini ilan etti. O aday Obama. Çok sevdiğim bir dostumun kullandığı bir motto var, “Kendinden bahsetmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür” diye. İnsan olmak doğrudan siyasi bir durumdur. İnsan kendisini ilgilendiren her şey hakkında fikir üretir, tercih yapar ve taraf olur. Ama bunu yapmanın bir yöntemi ve ilkesi olması gerekir. Steril kalan statükoya hizmet eder. O ilkeyi anlamak üzere NewYorker’in başyazısına dönelim.

Gerekçesini açıklarken şöyle diyor dergi: “Başkan belki kaçınılmaz olarak en tutkulu destekçilerini hayal kırıklığına uğrattı. Hayal kırıklığının bir parçası ise ona bağladıkları olağanüstü umutlar nedeniyle doğdu. Kimileri gayet anlaşılır bir şekilde başarısız politikalarından (Guantanamo, iklim değişikliği ve bireysel silahlanma gibi) memnun değil, kimileri ise sürekli İHA’lara başvurulmasını ahlaki açıdan sorguluyor. Ancak ilerici, yetkin, mantıklı, saygın ve zaman zaman vizyon sahibi bir Başkan’ın yeniden seçilmesi son derece ciddi bir meseledir.”

Şimdi size soruyorum. Böyle bir başyazının bizde bir gazetede çıkmasının ihtimali nedir?

“Demokratik sakinlik” diye bir terim uydurmak istiyorum izninizle. Türkiye’de olmayan bir durumu anlatmak için kısa bir yol arıyorum. 12 Haziran 2011 seçimlerinden önce “Oyumu AK Parti’ye vereceğim çünkü” diye bir yazı yazmıştım. Tahmin edeceğiniz gibi olağanüstü tepkiler aldım o yazı üzerine. Hâlbuki o yazım, New Yorker’ın başyazısındaki mantıkla, övgüleri, eleştirileri ve beklentileri içeren bir makaleydi. 12 Eylül 2010 referandumu tüm gücümle desteklediğim bir değişimdi benim için. Bunun siyasi taşıyıcısı AK Parti’ydi (Evet AKP değil AK Parti, çünkü bana da Markar yerine Marker dediklerinde bundan pek hoşlanmıyorum) ve daha yol alabileceğine dair ciddi emareler o günlerde bugünkünden çok daha kuvvetliydi.

Yani, AK Parti’nin daha ilk gününden itibaren duvara toslayacağı ve “gerçek yüzünü göstereceği” günleri hesaba katarak önlem almak bana dürüstçe gelmiyordu. Veya yeminli bir AK Parti ve mütedeyyin kesim alerjili bir beyaz soylu gibi davranacak arızalarımı çoktan ayıklamıştım. Olguları masaya yatırarak bir görüş oluşturmak durumunda oldum. Tıpkı New Yorker’ın başyazısındaki eleştiriler ve olumlamalar gibi. Bunun sonucunda bir karar verirsiniz. Bu karar herkes için farklı farklı olabilir. Herkesin birbirinin fikrine saygı göstermesi, altında kötücül bir niyet aramaması bu kadar mı zordur? Buna bu öfke neden diye şaşırırken, demokratik sakinlik terimini de uydurmuş oluyordum.

Bu ülkede eleştirmek de, desteklemek de ölümüne bir sabit pozisyon gibi algılanıyor. Bu siyah ve beyazlardan müteşekkil tarihimizden getirdiğimiz bir kötü alışkanlık. Totaliter zihniyet de bunu canlı tutmak için elinden geleni yapıyor doğrusu. “Ya benimsin ya da kara toprağın” anlayışı bu. Hayır, benim iradem kimseye ait değil. Sadece hayat kalitemizi arttıracak en optimal tercihi yapmak durumundayım. Vatandaş olarak oyumu böyle değerlendiririm. Bir yazar olarak da, irademi hiçbir şeye değiştirmeyecek nesnel bir noktada durmalıyım. O nedenle, on yıllık bir iktidarın yaptığı yanlışları, tıpkı Van’ın 11 ayda yeniden kurulmasını takdir ederkenki gibi, eleştirmekle de mükellefim. Bu pozisyonu da kutsallaştırmıyor, analizlerimin yanılmaz olduğunu varsaymıyorum.

Ama yok, “Ya yeminli bir muhalif ya da şüphe duymayan bir destekçi olunacak” diyen bir iktidar-muhalefet yapısına sıkışmış durumdayız. Çünkü demokratik bir ülke ve halk değiliz daha. Bu nedenle demokratik sakinliğe, farklı görüşlere saygı gösterme erdemine de sahip değiliz.

Yazıya son verirken, beni rahatsız eden bir konuda fikrimi söylemek istiyorum. Murat Çetin’in “İkbal pervanelerinin kriterlerine ‘AB nefreti’ de girdi” başlıklı yazısı bu. Çetin, Taraf’ta yaşanan tartışmaya yönelik yazdığı bu yazıda isim vermese de, ikbal için pozisyon değiştirenleri eleştirirken “Bazı ‘genç’ arkadaşların, devleti ‘sivilleştirmek’ için yola çıkıp, yolda ‘rahatsızlanarak’ ceberut devletin kollarında şifa araması gibi bir şey bu” gibi cümleler kullanması beni üzdü doğrusu.

Yanlış anladıysam kendisine de düzeltme fırsatı doğmuş olur. Bu “gençler” Taraf’taki tartışmada yer alan arkadaşlarımız ise, çok büyük bir haksızlık yapılmış oluyor. Bu arkadaşlarım yıllardır bu gazeteyi birlikte çıkarttığımız dostlarım. Onlarla ne zorluklar yaşadığımızı, hâlâ ne zorluklar yaşadıklarını ben biliyorum. (Olgu). Fikir ayrılığı-tartışması tamam ama, tartışmaya baltayla girip yoksunlaştırmanın da bir faydası yok. Amacım kimseye ölçü vermek değil, bunlar benim görüşlerim.

Bu arada, evet, ben de Obama’yı destekliyorum. Oy hakkım olmasa da, ilkesel olarak. Öfkeli Romney taraftarları alttaki mail adresini kullanabilirler.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar