Markar ESAYAN

CERN ve Tanrı’dan bir parça
5.07.2012
4400

 Tübitak’ın kitaplarına uzun bir süre merak sarmıştım. Nasıl ki Beyaz Gölge dizisindeki Carver Lisesi öğrencilerine heveslenip 1.81’lik cüce boyumla dünya smaç şampiyonu olmaya karar verdiysem, Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi’ni okuduktan sonra da Picasso görmüş Evren gibi “Ne kadar basitmiş” diyerek bilim insanlarının Büyük Patlama’dan sonraki ilk saniyenin bir milyonda birinde neler olup bittiğini çözememiş olmalarına çok içerlemiş ve “Bu iş de bana düştü diyerek” kolları sıvamıştım.

“Bir Türk dünyaya, sekiz Türk güneş gezegenine bedeldi…”

Hızlı bir şekilde yol almam gerektiği için her şeyi baştan keşfetmeyeyim dedim. Bu nedenle Tübitak’ın kitaplarına vurdum kendimi. Lisede sürekli takdirle, teşekkürle geçtiğimi belgelerle kanıtlayamam çünkü hepsini taşınırken kaybettim. Ama kayıtlar istenirse bulunabilir. Ancak bulunursa en zayıf dersimin matematik olduğu görülecek, bir lahza kuşkuya düşülebilecektir. Bu sizi yanıltmasın, matematiği beceremediğimden ve “Benim sosyal zekâm güçlü canım” diye kendini avutanlardan olduğumdan değil, dersler bana basit geldiğindendi. Bir de zekâma çok güvendiğim için derslerden sadece dinleyerek geçiyordum ama matematik biraz çalışmak gerektiriyordu. Benim ise yapacak çok daha önemli işlerim vardı.

Deniyordu ki, “Saniyenin o bir milyonda birine kadar Standart Teori dedikleri anlaşılabilir ve hatta ispatlanabilir şekilde geliyoruz ama, o bir milyonda bir saniyeye ulaştığımızda, verili bütün fizik ve bilim kuralları geçerliliğini yitiriyor.” Evet hâlâ öyle, hatta orada bir kaos vardı. Bir tür anarşi. Bulanıklık ötesi bir bilinmezlik.

CERN’de 4-5 sigma kesinliğinde –kabul edelim oldukça yüksek gerçekleşen Higgs Bozonu, yani Tanrı Parçacığı’nı bulma başarısı, büyük bir buluş olabilir. İnsanlığın otomatik araba sileceği ve tükenmez kalemden sonra hayatımızı en çok değiştirecek en büyük buluşu dahi olabilir, bunu teslim etmeliyiz sanırım.

Neyse, ben sonra sıkıldım, planladığımdan daha çok zaman gerekiyordu ve başımda bendeki dehayı görüp nasihat verecek bir büyüğüm de yoktu. Yoksa, belki bir Hawking olamazdım ama bir İsmet Berkan olmam işten bile değildi. En azından şimdi siz de Hürriyet okurları gibi şanslı olur ve benim küçüklük anılarımı dinlemek yerine şu Higgs Bozonu nedir sarih bir şekilde anlardınız.

Büyük Patlama’nın bir saniyenin bir milyonda biri sonrasında atom altı parçacıkları ve atom, yani evreni oluşturan kütleli parçacıklar nasıl oluşmuşlardı? Tamam Einstein enerjinin maddeye, maddenin de enerjiye dönüştüğü teorisi çürütülememişti ama, Büyük Patlama’nın ilk saniyesinde evrenin tamamen enerjiden oluşan halinde, ne olmuştu da atom, yani kütlenin temel maddesi ortaya çıkmıştı?

Higgs Bozonu’na Tanrı Parçacığı denmesi de bundan. Çünkü Higgs ve arkadaşlarının iddiasına göre kütlesiz parçacıklar Higgs Bozonu içinden geçerken kütle kazanıyorlardı. İyi de, bunun mümkün olabilmesi için Higgs denen bozonun varolduğunu kanıtlamak gerekirdi.

İşte milyarlarca avroluk Cern deneyinin ve bunca yıllık emeğin en büyük amacı buydu. Cern’de kurulan laboratuarda karşılıklı salınan parçacıklar, ışık hızına yüzde 99.999 oranında yaklaşılarak çarpıştırılacak, kuramsal olarak elektron ve pozitronun yok olmasıyla Higgs Bozonu ortaya çıkarılacaktı. Bu oldu. Üstelik 126.5 GeV gibi düşük bir hızda başarıldı bu. Daha önce dev mıknatısların erimesiyle 450 GeV hızında başarısız olunmuştu. Bu şu demek: İnsanoğlunun sağlayabileceği bir hızda enerjiden kütle yaratabilir.

Kütlesiz bir şeyden, fotondan, madde yaratmak Tanrı’nın evreni yaratmasına eş koşuluyor. Böylelikle iş ateist-dindar tartışmasına indirgeniyor. Oysa bu doğru değil. E=MC2 orada yıllardır duruyor. Evet, henüz sadece Higgs Bozonu gözlemlendi. Bundan sonra fotondan madde elde etmeye çalışacaklar. Umarım başarılı olurlar, bu beni çok heyecanlandırıyor doğrusu.

Ama beni daha çok heyecanlandıran şey, Büyük Patlama’nın ilk saniyesinin bir milyonda birinde neler olduğu. Bunların hiçbiri inanca zararlı şeyler değil. Birileri bunu Tanrı’nın yokluğunu kanıtlama amacıyla yapıyorsa bile. Üstelik, yıllardır Tanrı’nın varlığını savunanlar, Tanrı’nın yokluğunu savunanlara niye düşman olsunlar ki? Eğer olmadığı kanıtlanırsa, herkes için faydalı olmaz mı bu bilgi? Belki de ortak bir yol bulunur. Belki de Yaratılış’ın ilk ayetlerinde o ilk saniyenin bir milyonda biri anlatılıyordur: “Tanrı'nın ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. Tanrı, ‘Işık olsun’ diye buyurdu ve ışık oldu.”

Belki de CERN deneyinde Tanrı’nın bir parçasının izi bulunmuştur.

Bu az şey mi?

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar