Mehmet YILDIZ

Erdoğan’ın Sosyal Mühendisliği, Mezhepçiliği ve Kızgınlığı
10.06.2013
2708

 Seçmenin % 50’sine varan büyük bir çoğunluğun oyunu aldıktan sonra Başbakan Erdoğan kendisini, duygularını, düşüncelerini çok önemsemeye başladı.

Elinde güç olan şahısların duyguları önemlidir, özellikle bu şahısların kızgınlıkları çok tehlikelidir. Liderlerin kişisel kızgınlıkları toplumsal felaketlere yol açabilir. Başbakan Erdoğan kızınca tedirgin olmak gerekir. Bir başbakandır o. Emrinde on binlerce polis var. Milyonlarca dolar harcayarak gaz bombaları ithal etmişler. Ellerinde coplar, sopalar, altlarında panzerler var polislerin. Nitekim Taksim’e huruç eylediler, göz çıkardılar, ağız-burun dağıttılar, tekmeleri altında ezdiler insanları, sopalarla vura vura öldürdüler insanları. Kanlı sopalarını protestocu gençlerin beyaz gömlekleriyle sildiler.

Başbakan Erdoğan’ı kızdırmak tehlikelidir çünkü Türkiye bir hukuk devleti değildir. Dünün işkencecileri polis müdürleridir, polisler, müdürler, valiler Başbakan Erdoğan’ın koruyucu kanatları altındadır. “Kimsenin kellesini vermem ben diyor!” Mert bir koruyucu, helal olsun!

Başbakan Erdoğan’ı kızdırmak tehlikelidir çünkü demokratik, adil bir hukuk sistemi yoktur; onun yerine bir kadı hukuku kurulmuştur. Yargıçların yerini alan kadılar sistemi kuran iktidardaki partiye çok müteşekkirdirler, yakın duruyorlar.

İktidardayken kızan liderler milyonlarca insanı öldürebilirler.

İktidardayken kızan liderleri birbirleriyle kıyaslarken siyasi eğilimlerini, ideolojilerini, dinlerini veya dinsizliklerini  bir tarafa bırakmamız lazım. Çünkü bu noktada önemli olan sadece kızgınlıklarıdır. Hareketi doğuran temel güç kızgınlıktır. Kızgınlık ortaktır. Farklı olan sadece kurbanlarının sayısıdır. Birilerinin kızgınlığı 50 milyon insanın, birilerinin kızgınlığı 50 bin insanın, birlerinin kızgınlığı da 50 insanın ölümüne sebep olabilir.

İdeolojileri ve dinleri itibariyle çok farklı olan kızgın liderleri gerçekçi olmayan bir siyasi homojenlik içinde eritmek doğru değildir. Liderlerdeki en sağlam, en saf, en önemli ortak özellik, motor güç yahut tarihin motoru kızgınlıktır. Siyasi abartmalar yaparak muhakememizi  zayıflatmamalıyız, kızgınlık paydasını veya motorunu gözden kaçırmamalıyız.

Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşa aslında savaşta kendilerini madara eden Ruslara ve müttefiklerine kızdılar. Gücü yetmedi onlara gelip Ermenilere kızdılar. Paşaların kızgınlığı Anadolu Ermenilerinin sonunu getirdi.

Sakallı Hırsız Nurettin Paşa ve Topal Osman Ağa Koçgirili Alevilere kızdılar. Bu kızgınlık Koçgirili Alevilerin imhasını sağladı.

Mustafa Kemal Paşa Dersimlilere çok kızdı. 1937’de Başbakan İnönü “Paşa hazretlerini kızdıran Dersimlileri terbiye ettik. Haydi imar işlerine başlayalım” dedi mecliste. Paşa hazretleri hem Dersimlilere hem de İnönü’ye kızdı. İnönü’yü görevinden aldı, Dersimlileri kırdı.

Stalin Kulaklara kızdı. Milyonlarca köylü yok oldu.

Hitler Avrupa devletlerine çok kızmıştı. Hitler Yahudilere de kızmıştı. Hitler Stalin’e de kızmaya başladı. Hitler milyonlarca insanı yok etti.

Mussolini komünistlere kızdı, Mao köylülere kızdı, ABD Vietnamlılara kızdı, Pol Pot gözlüklülere kızdı, ABD Allende’ye kızdı, Şah demokrasi isteyenlere kızdı, İmam Humeyni imansızlara kızdı, Saddam Hüseyin Kürtlere ve Şiilere kızdı.

Kenan Evren politikacılara kızdı. Kızgınlığını solculardan aldı. “Ne yani onlar beni bu kadar kızdırırken ben onları cezaevlerinde kapuska ile besleyecek miyim?” dedi daha da kızarak. Gitti mahkemelerde yalancı şahitlik yaparak 17  yaşındaki masum çocukların yaşını büyüttü ve boğarak öldürdü.

Başbakan Tansu Çiller Kürt işadamlarına kızdı. Kürt işadamları cesetleri Sapanca ölüm üçgeninde bulundu.

Mehmet Ağar solculara kızdı  polislere “Onları müdürlüklere, karakollara getirmeyin, sokakta halledin!” dedi.

Son günlerde Başbakan Erdoğan çok kızgın. Sarhoşlara kızıyor, meyhanecilere kızıyor, alkoliklere kızıyor, solculara kızıyor, Alevilere kızıyor, banklarda yan yana oturan gençlere kızıyor, kızlara kızgınlıkla “Kız mısın, kadın mısın?” diye soruyor, iffetsizlere kızıyor, namussuzlara kızıyor, imansızlara kızıyor. En çok da Beşar Esad’a kızıyor.

Beşar Esad da az değil, o da Tayyip Erdoğan’a kızıyor. Uçaklarını düşürüyor, şehirlerini bombalıyor.

O zaman da Erdoğan “Yapma, yapma eşim yanımda!” diyor.

Makul bir insan olmaktan çok uzak olan Beşar Esad bir ayağını öne atıp altındaki toprağı kazarak geri çekiyor. Bu hareketi üst üste yapıp duruyor. Ortalık toz duman, cehennemi bir toz bulutu, göz gözü görmüyor, sokaklar ölü dolu, ceset parçaları, evler yerle bir olmuş. Gencecik pilotlar kayboluyor.  

Erdoğan “Yapma, yapma eşim yanımda!” diyor.

Son protestolar sırasında İzmir’de eşinin yanında polis tarafından dövülen adam avazı çıktığı kadar bağırıyordu: “Yapmayın, yapmayın karım yanımda!”

Şark erkeklerinin başına gelebilecek en utanç verici olay karılarının gözleri önünde dayak yemektir. Şark erkekleri karılarının yanında kendisini döven polislere “Yapmayın, yapmayın karım yanımda!” diyerek yalvarmayı onur kırıcı bulmazlar, dayak yemeği onur kırıcı bulurlar.

Eşinin gözleri önünde Beşar Esad’dan dayak yiyen Başbakan Erdoğan kalktı acısından ABD’ye gitti. Başkan Obama’ya samimiyetinden ön ismiyle hitap ederek “Sevgili Hüseyin, sevgili Kenyalı çikolata renkli kardeşim gel Şu Sünni kardeşlerimiz üzerinde diktatörlük kuran Alevi Beşar Esad’ı birlikte halledelim!” dedi.

Obama her türlü yanlış anlamanın önüne geçmek için “Let’s set the record straight Recep” dedi. “Beni kardeşin ilan ederken, sinsilik yaparak beni Dersimli Alevi Kılıçdaroğlu’nu Sünnilere ‘Yazıklar olsun size, bir Alevinin genel başkanlığını kabul ediyorsunuz’ diyerek şikayet ettiğin gibi Hıristiyan beyaz çoğunluğa şikayet etmiyorsun değil mi?” dedi.

Başbakan Erdoğan ABD’den hayal kırıklığı içinde geri döndü.

Erdoğan yine “Yapma, yapma eşim yanımda!” demeye başladı.

Sonra gitti bütün hıncını alkoliklerden, rakıcılardan, çevrecilerden, özgürlükçü gençlerden, solculardan, Alevilerden, Çarşı grubundan aldı.

Fetullah Gülen Hocaefendi de alkoliklere, rakıcılara, çevrecilere, özgürlükçü gençlere, solculara, Alevilere, Çarşı grubuna kızmaya başladı. İkisi birlikte sosyal mühendislik projelerini açıklamaya başladılar. Ahlakı bozulmuş toplumu düzeltecekler. Herkesin yaşama biçimine müdahale etme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Kendilerini ahlaken ve entelektüel olarak herkesten üstün görüyorlar.

AKP’nin iki büyük gösteri yapma kararı iktidarın toplumun bir kesimine karşı savaş açması anlamına gelir. Toplumun bir kesimine, örneğin %30’una savaş açan bir Başbakan yasalarla ve toplumun genel rızasıyla sağlanmış olan tüm deontik gücünü kaybeder. Artık gerçek bir başbakan, herkesin başbakanı değildir. Bir diktatördür. Başbakan Erdoğan hızla bu yönde ilerliyor.

 

 

 

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar