Melih ALTINOK

Melih ALTINOK
Melih ALTINOK
Tüm Yazıları
Tanıyın bunları ve sakının evlatlarımızı
14.03.2014
2014

 Çarşamba günü, bir polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen henüz 15 yaşındaki

Berkin Elvan’ın cenaze töreni vardı. On binlerce insan, tüm Türkiye’nin

yüreğini yakan bu acı ölüm için sokağa çıktı.

Ne var ki asgari

vicdan sahibi her insan için aynı değerleri ifade eden Berkin’in 16

kilo kalmış bedeni, kimileri için yalnızca bir araçtı.

Önce yüreklerdeki acıyı dindirmeyi değil, adeta yangına çevirmeyi amaçlayan “taziyeler” yayınlandı.

Youtube’daki vaazlarından birinde “Tunceli

Alevileri dinsizdir” diyen Pensilvanya'daki, yayınladığı mesajında, ölü

çocuğumuzun dini, etnik kimliği umurumuzdaymış gibi, Berkin’in

Aleviliğini hatırlatıyordu.

Ardından adı, yakın geçmişteki faili meçhullerle, devletin halkın üzerindeki demir eliyle özdeşleşmiş bilmem kaçıncı cumhurbaşkanı taziyesinde “hunharlığı” keşfetti…

Gezide proleterliğe terfi eden, milyon dolarlık “çapulcu” iş adamı gerine gerine, iş yerlerini akşamki olası olaylar için “hazırlattığını” ilan etti. Reklam panolarına para harcamak yerine, 15 yaşında bir çocuğun birkaç kilo kalmış cansız bedenine gözünü dikti.

“Allah yardımcımız olsun” diye bitirdiği “öngörülü” mesajının

akşamında, 2 gencecik evladımızın ensesinde ölümün soluğu hissedildi.

Uludere’de katledilen

kaçakçı çocuklardan “katır” diye bahseden “Türkiye Türklerindir

gazetesinin” yazarı, çok şükür Berkin’in insan olduğunu yazabildi. 2004’te Diyarbakır’da Uğur

Kaymaz’ın körpecik bedeninden 13 kurşun çıktığı günün ertesinde “tribün

terörünü” işleyen Hürriyet de Berkin’i manşetten görmüştü.

Cenaze günü, yerini akşamın vandallığına bırakırken ekranlar da hareketlendi. “Ne yazık sokaktaki karışıklıklar bitiyor” diyen spikeri,

aykırı moderatör devraldı. Yabancılaştırma efektinin canını okuyup

ekranın gözüne bakarak eski bir bakanın Berkin’le ilgili mesajını

kınayan bu arkadaşı da tanıyorduk.

Nerden mi? Lice’de 12

yaşında top mermisiyle öldürülen Ceylan Önkol’un adını ağza almanın suç

sayıldığı zamanlardan. Bu haberi yapan bizlerin "Kürtçü, yandaş, ordu

düşmanı" ilan edildiği, cinayet hakkında tek satır haberin yapılmadığı

2009’lardan. Siyasal iktidara çakmaya yaramadığından, öldürülmüş yoksul Kürt  çocukları için henüz Taksim’e çıkılmadığı günlerden…

İşte şimdi Berkin ile ilgili saygısız bir mesaja kızan bu aykırı zat o zaman Ceylan Önkol’un hesabını soranlara, haberini yapanlara çakacağım derken Ceylanımızı şu ifadeyle anıyordu:

"Dayak yiyen kadınlar için en çok onlar gözyaşı döker, tekel işçileri adına en çok onlar dertlenir, sokakta leşi bulunan çocuğun ağıdını da onlar yakar... Tek dertleri demokratik, özgür bir ülkede yaşamaktır(!)"  Cihangir’in liberal çocukları, Birgün/06.04.2010

“İyi ya işte, şimdi anlamışlar hatalarını. Berkin’in acı sonu ölmüş vicdanlarını diriltmiş. Artık çocuklarımızın ölüsünü ayırmıyorlar mı” diyorsunuz?

Keşke…

Ama nerede. Berkin’in cenazesi dağıldıktan sonra o çok “arzu” edilen,

AVM’lerde su depolanarak beklenen karanlık yayıldı Türkiye’ye.

Bu

sefer de Okmeydanı’ndaki Vandallar 22 yaşındaki bir delikanlının canını

aldılar. Burak Karamanoğlu toprağa gitti. Tunceli’de de yine ekmek

peşindeki bir delikanlı, 30 yaşındaki  polis memuru Ahmet Küçüktağ, protestolar sırasında kalp krizi geçirip öldü.

Ve yukarıda saydığım tüm bu aktörlerin bir gün önce avaz avaz çıkan sesi kısılıverdi. Ne Burak var dillerinde ne de Ahmet. Bugünkü gazetelere, TV programlarına bir bakın, bu zatların sessizliğinin mottosu kulaklarınızı tırmalayacaktır.

“Bütün çocuk cenazeleri eşittir, ama bazıları daha eşittir!”

Aklım

bilincim yettiğince ölüleri çocuk, büyük, Kürt, Türk, Alevi, Sünni

diye ayırmadım. İstanbul’da molotofla yakılan Büşra Sarıkaya’yı da

yazdım, Ceylanımızı da… Gezinin kurbanları Ali İsmail’i de, Berkin’i de,

Burak’ı da… Hopa’daki eylemde kalp krizi geçiren Metin Lokumcu'yu da,

Tunceli’de ölen Ahmet’i de…  “Hayata dönüş katliamı”nı da, Tokat’ta

katledilen askerleri de. Cezaevindeki Güler Zere’yi de, nakil aracında

yanarak ölen “adli mahkumları da…”

Dün Yusuf Ziya Cömert’in Berkin için yazdığı yazısında dediği gibi “marifet değil bu” elbette. Özür

dilerim. Ama bu gürültüde, işitilen sesin cellada mı yoksa kurbana mı

ait olduğunu rahatça ayırabilelim diye hatırlatmalara mecburuz. Hem

bakarsınız belki mecbur kalır ve bir çift laf da Burak için, Ahmet için

ederler.

Ayırın, tanıyın bunları… ve kendinizi,  çocuklarımızı adalet ve vicdan makyajlı kinlerinden sakının.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar