Mesut YEĞEN
Mensubu olduğum Diyarbakır merkezli Kürt Çalışmaları Merkezi’nin (Kurdish Studies Center) düzenli aralıklarla ve uzun vadede Irak, Suriye ve diasporadaki Kürtleri de dahil ederek yapmayı planladığı Kürt Barometresi’nin ilkinin raporu yayımlandı. Sahası 2022 sonunda yapılan ancak sonuçları seçim ve deprem gündemi sebebiyle geçen hafta duyurulan rapor, Türkiye Kürtleriyle ilgili önemli bulgular içeriyor. Bir kısmına Vahap Coşkun’un geçen haftaki Perspektif yazısında işaret ettiği bulgular Kürt meselesinin üzerine oturduğu zeminde, meselenin taşıyıcılarında ve meseleyi tanımlayan motiflerde orta ya da uzun vadede aynı kalacakların, pekişeceklerin ve dönüşeceklerin olduğunu gösteriyor. Bulguların kendimce önemli bulduklarımdan bahsedeyim.
Demografi
Bulguların ilki demografiyle ilgili. Kürt Barometresi, Türkiye Kürtlerinin eskisine nazaran daha şehirli, daha eğitimli ve daha yerleşik olduğuna işaret ediyor. Kürtlerin büyük kısmı artık şehir merkezlerinde yaşıyor, eğitim seviyeleri yeni kuşaklarda hızla yükseliyor ve giderek daha büyük kısmı doğduğu şehirde yaşıyor. Kürtlük ve Kürt meselesi uzun vadede nasıl seyreder kesinkes bilmek mümkün değil elbette ama her ikisinin de epey bir müddet daha buralarda olmaya devam edeceği kesin göründüğünden, demografiyle ilgili bu veriden ilk etapta şuna çıkarmak mümkün: Kürtlüğün ve Kürt meselesinin taşıyıcıları daha şehirli, daha eğitimli ve daha yerleşik Kürtler, Kürt meselesinin cereyan edip evrildiği mekânlar da giderek daha fazla şehirler, Kürt şehirleri olacak. Bu durumda Kürtçe olarak Kürtlüğün giderek zayıflayacağını ya da Kürtçeyle bağı zayıflamış bir Kürtlük durumunun genişleyeceğini tahmin etmek zor değil. Kürt şehirlerinde hayat giderek daha fazla Türkçeleştiğinden, Kürt demografisindeki bu dönüşümün Kürtçe olarak Kürtlüğü zayıflatacağını ya da Kürtçeyle bağı zayıflamış bir Kürtlük halini genişleteceğini kestirebiliriz. Nitekim hem Kürt Barometresi hem de Kürt Çalışmaları Merkezi’nin önceki araştırmaları, Kürtçenin halen kuvvetli biçimde hayatta olduğunu ama yeni kuşaklara aktarımında büyük ölçekli firelerin olduğunu gösteriyor. Kürtlerin yaklaşık yüzde 40’ı Kürtçeyi ya hiç konuşamıyor ya da az konuşabiliyor.
Demografideki dönüşümün Kürt meselesinin uzun vadedeki seyrine etkisini kestirmek çok zor; çünkü Kürt meselesi demografinin yanı sıra siyasi, kültürel, tarihsel, diplomatik, askeri, psikolojik pek çok kaynaktan besleniyor. Böyle olmakla beraber, demografideki dönüşümün kısa vadede Kürt meselesinin önemli bir cüzü olarak siyasi davranışı etkilemesi muhtemel. Daha şehirli ve daha eğitimli bir nüfus kompozisyonunun, bilhassa daha şehirli ve daha eğitimli genç nüfus oranının büyümesinin kısa vadedeki sonuçlarından biri, izleri bugün de görülen ‘özerkleşme’ eğiliminin güçlenmesi olacağa benziyor. Nitekim, Barometre, 2007-2018 arasında etkili olan, Kürt seçmenlerin iki partide, Kürt partisinde ve AK Parti’de toplanma eğiliminin eğitimli genç nüfustan başlayarak zayıfladığını, bu kesimlerde hem parti tercihlerinin hem de siyasi-ideolojik eğilimlerin çeşitlendiğini gösteriyor. Öte yandan, bu özerkleşme eğilimi uzun vadede dünyadaki ve Türkiye’deki genel gidişata paralel olarak siyasete daha az angaje olmak eğilimini mi besler, yoksa Kürt meselesini tanımlama işinde yeni önerilerin önünü açacak angajmanlara mı vesile olur, bugünden kestirmek zor. Devletin süreklileşmiş tahakkümde ve Kürt kimliğini tanımamakta ısrar etmesi ve Kürt meselesinin bugünkü tanımlanma halinin uzun süredir devam edegelen meşruiyeti ‘yeni öneriler’ ihtimalini şimdilik zayıf kılıyor.
Ancak demografideki dönüşümün siyasi davranışı ve Kürt meselesinin yeniden tanımlanma işini etkilemesi daha muhtemel kısmı ‘yerleşiklikle’ ilgili. Kürt Barometresi’ne göre Kürtlerin sadece yüzde 18’i doğduğu şehirde yaşamıyor. Bu durum ekonomik ya da çatışmayla ilgili sebeplerle başka şehre göç etmenin, bir kopuş ya da ‘travma’ olarak başka şehre göçün Kürtlerin hayatındaki yerinin azaldığına işaret ediyor. 2013-2015’te Ulaş Tol ve Mehmet Ali Çalışkan’la yapıp Kürtler Ne İstiyor? (İletişim, 2016) başlığıyla kitaplaştırdığımız TÜBİTAK araştırmasında, Kürtlerin yarısına yakını çatışmalardan zarar gördüğünü beyan etmişken, Kürt Barometresi bu oranın yüzde 30’lar civarına gerilediğini gösteriyor. Kürt nüfusa çatışmalı sürece maruz kalmayan bir kuşağın eklenmiş ve çatışmalı sürecin geride kalmış ya da ‘unutulmuş’ olmasıyla ilgili bu durumun da siyasi davranışı etkilemesi ve Kürt meselesinin tanımlanmasında yenilenmeyi teşvik etmesi muhtemel. Bahsettiğim TÜBİTAK araştırması, çatışmalardan zarar görmüş olmakla siyasi davranış arasında güçlü bir korelasyon olduğunu, zarar görenlerin yüzde 70 kadarının HDP’ye oy verme eğiliminde olduğunu gösteriyordu. Çatışmalardan zarar görmüşlerin Kürt nüfus içerisindeki oranının düşmesi ve çatışma durumunun ‘geride kalıp, unutulması’ siyasi davranışı nasıl etkiler, kati olarak bilmek mümkün değil, lakin ‘özerkleşme’ eğilimini kuvvetlendirmesi muhtemel.
Yerleşiklik halinin pekişmesi siyasi davranışı olduğu gibi Kürt meselesinin çerçevelenme biçimini de etkileyebilir. Sonuçlarından biri aynı mekânda Kürt Kürde bir hayatı kalıcılaştırmak olacağından, demografik hareketliliğin azalması Kürtlerin daha fazla ve daha yoğun biçimde Kürtlük vasatında kalması anlamına gelebilir. Diğer bir deyişle, hayatın başka dinamikleri Kürtçe olarak Kürtlüğü zayıflatırken, Kürtlerde mobilitenin azalması Kürt Kürde olmak olarak Kürtlüğü kuvvetlendirebilir. Bu da Kürt meselesiyle Kürt kimliğinin süregitmesi arasındaki mevcut bağlantıyı daha da kuvvetlendirebilir. ‘Gidilebilir’ yerlerde ayrımcılığa maruz kalmak endişesiyle veya gidilebilir yerlerdeki imkânların eskisi gibi olmamasıyla ilgiliyse eğer, Kürtlerde mobilitenin azalması hem Kürtlüğe çekilmeyi hem de Kürt meselesinin ‘mahrumiyetle’ bağlantısını kuvvetlendiriyor olabilir.
Kimlik ve Talepler
Barometre’nin ‘Kürtlükten gurur duyma’, ‘kendini Kürt olarak görme düzeyi’ ve ‘anadilde eğitime ilişkin tutumlar’ değişkenleriyle oluşturduğu Kürt kimliğini sahiplenme endeksi, Kürtlerin üçte ikisinin Kürt kimliğini güçlü bir şekilde sahiplendiğine işaret ediyor. Belli ki, 2015’ten beri yürütülen Kürt kimliğini kriminalize etme ve süreklileşmiş tahakküm siyasetine rağmen Kürtlerin çok büyük kısmı kimliklerinden vazgeçmeye niyetli değil. Bunun da manası açık: 2015’te geri dönülen kriminalizasyon ve tahakküm siyaseti Kürt partisinin oyun kurucu olma rolüne son vermiş olmakla beraber, Kürt meselesinin esas zeminini oluşturan kimlik ve aidiyet sahasında durum değişmiş değil. Barometre’nin gösterdiği özetle şu: Kürtler Kürtlükten vazgeçmiyor, Kürtçeden uzaklaşmalarına rağmen.
Kürtçe eğitim talebine verilen destek de bu durumu teyit ediyor. Yukarı da sözünü ettiğim TÜBİTAK araştırması 2015’te Kürtlerin yüzde 80 kadarının Kürtçenin eğitim dili olmasını ya da öğretilmesini istediğini gösteriyordu. Barometre bu durumda önemli bir değişiklik olmadığını gösteriyor. Kürt partisinin Türkiye siyaseti üzerindeki etkisini minimize edebilen 2015 sonrası siyaset belli ki Kürtlerin Kürtlüğe sahip çıkma eğilimini azaltamamış. Barometre’nin gösterdiğine göre, bugün de Kürtlerin yüzde 80 kadarı Kürtçenin eğitim dili olmasını ya da öğretilmesini savunuyor. Kürtlerin yarıya yakını (yüzde 44) iki dilli eğitim talep ederken, yüzde 30 kadarı okullarda Kürtçenin öğretilmesini, yüzde 10 kadarı ise eğitimin hepten Kürtçe yapılmasını istiyor. Kürtlerin Kürt kimliğini kuvvetle sahiplenmesinin manası şu: Kürt partisinin Türkiye siyasetindeki etkisinin zayıflamasına karşın bu siyasetin hayat kaynağını oluşturan Kürt meselesi, daha doğrusu Kürt meselesinin esası, Kürtlüğün tanınması arzusu eski kuvvetinde olmaya devam ediyor.
Kürtlerin Kürtlüğe sahip çıkması bahsinde bir de önemli bir ‘ayrıntı’ var. Barometre muhafazakârlıkla Kürt kimliğini sürdürmek arasındaki ilişkinin dönüştüğünü gösteriyor. Kürtlük ve Kürtçe geçmişte aşiretlerin ve dini kurumların etkili olduğu yer ve kesimlerde güçlü, buna mukabil modernliğe ve sekülerliğe maruz kalan yer ve kesimlerde zayıflama eğilimindeyken, bulgular geleneksellik ve muhafazakârlıkla Kürtlüğü sürdürmek arasında eskisi kadar kuvvetli bir ilişkinin olmadığına işaret ediyor. Kürt kimliğini kuvvetli biçimde sahiplenme HDP seçmenlerinde yüzde 85 iken, AK Parti seçmeninde bu oran yüzde 48,9. Keza, Kürt kimliği en zayıf kesimler, Atatürkçülerle beraber kendisini muhafazakâr veya sağcı olarak tanımlayan Kürtler.
Siyasi Tercihler
Siyasi tercihlere mevcut manzara dondurulup bakıldığında ortaya çıkan resimle, zaman içinde bakıldığında ortaya çıkan resim arasında önemli bir fark var. Kürt Barometresi de Kürtlerin büyük kısmının siyasi tercihinin iki parti arasında bölündüğünü, büyük kısmının Kürt partisini, keza epey bir kısmının da AK Parti’yi desteklemeye devam ettiğini gösteriyor. Öte yandan Barometre, 2023 seçim sonuçlarınca teyit edilen bir başka olguya daha işaret ediyor. Kürtlerin bu iki partiye olan teveccühlerinde tedrici de olsa azalma, hem siyasi parti tercihi hem de siyasi kimlik itibarıyla başka adresler arama eğilimi var. Barometre, Kürt partisini ve AK Parti’yi destekleyen Kürtlerin arasına CHP’ye oy verenlerden, protestoculardan, kendisini Atatürkçü ya da liberal olarak tanımlayanlardan oluşan yeni bir grubun eklenmekte olduğunu gösteriyor.
Siyasi tercihler bahsinde diğer bir önemli bulgu Kürtlerin siyasetle olan ilgileriyle alakalı. Günlük siyaseti yakından izleme eğiliminin Kürtlerde de azaldığı anlaşılıyor. Siyasete ilgisizlik, kayıtsızlık, siyaset yoluyla bir şeylerin değişebileceğine duyulan inanç Kürtlerde de zayıflıyor. Anlaşılan bu.
Siyasi tercihler bahsinde atlanmaması gereken bir bulgu da Selahattin Demirtaş’la ilgili. Barometre bulguları Demirtaş’ın Kürtlerdeki yerinin özel olmaya devam ettiğini gösteriyor. En beğenilen siyasi lider sorusuna verilen cevaplar Demirtaş’ın Kürt olan olmayan bütün siyasi liderlerden açık ara daha çok beğenildiğini gösteriyor.
Ayrımcılık
Demografi ve siyasi tercihler bahsinde değişime işaret eden Barometre, Kürt kimliğine sahip çıkmada olduğu gibi ayrımcılık bahsinde de sürekliliğe, değişmezlik haline işaret ediyor. Bulgular, Kürtlerin büyük kısmının ayrımcılığa uğradığını, ‘diğerleriyle’ eşit ve ülkeye ait hissetmediğini ve gelecekten ümitsiz olduğunu gösteriyor. Barometre bulgularına göre, her 10 Kürdün 6’sı Kürt olduğu için ayrımcılığa uğradığı kanaatinde. Öte yandan, Kürt kimliğine kuvvetle sahip çıkanlarla Kürt kimliği zayıf olanların ayrımcılık ‘algısı’ arasında büyük bir fark var. İlk gruptakilerin yüzde 75’i, ikinci gruptakilerin yüzde 29’u ayrımcılığa uğradığını düşünüyor. Bu farkın Kürt kimliğinin kuvvetli ya da zayıf olmasıyla ilgili bir algı farkından mı, yoksa ilk gruptakilerin ayrımcılığa uğrama ‘şansının’ daha fazla olmasından mı kaynaklandığı ayrıca çalışılması gereken bir soru.
Kürtlerde kendisini ülkeye ait hissetmeyenlerin oranı da çok yüksek. Her 10 Kürdün 4’ü kendisini ülkeye ait hissetmiyor. Devlet nazarında Kürtlerle ‘diğerlerinin’ eşit olmadığını düşünenler de neredeyse Kürtlerin yarıya yakını: Yüzde 48. Türkiye’nin Kürtler için yaşanılmaz bir yer olduğunu düşünenler de az değil: Yüzde 43. Buna mukabil Kürtlerin büyük kısmı kendisini Türkiyeli olarak görüyor. Kendisini Türkiyeli olarak görmeyenlerin oranı yüzde 26. Daha iyi bir çözümleme için detaylı ve niteliksel çalışmaların desteğine ihtiyaç var elbet ancak bu son durum Kürtlerin ‘buraya’ ait olma hisleriyle, buralı kalma arzuları arasında bir açı olduğuna işaret ediyor olsa gerek.
Popüler kültür, değerler vd. bahislerle ilgili bulgularını bir tarafa bırakacak olursam, Kürt Barometresi, başlarken de belirttiğim üzere, Kürtlerde bazı şeylerin değiştiğine, başka bazı şeylerinse aynı kaldığına işaret ediyor. Belli ki demografi ve siyasi tercihler değişip çeşitleniyor; buna mukabil Kürtlüğe aidiyet, Kürtlükle ilgili taleplere sadakat ve eşitsizlik ya da ayrımcılık durumunda ya da algısında önemli bir değişiklik olmuş değil. Diğer deyişle, Barometre, Kürt meselesi etrafındaki demografinin ve siyasetin değiştiğini ancak Kürt meselesinin aynen yerinde durduğuna işaret ediyor. 2015 sonrası kriminalizasyon ve tahakküm siyasetine ve Kürtlerin daha şehirli ve daha eğitimli bir nüfus olmasına rağmen Kürt meselesi bütün cüssesiyle olduğu yerde duruyor. Barometre’nin işaret ettiği bu. Demografi ve tercihler az ya da çok değişirken Kürt meselesi, Kürt meselesinin kaynağı olarak Kürtlerin Kürtlük aidiyeti aynen süregidiyor.
Bu durum Kürt meselesinin seyrini, daha özel olarak Kürt meselesinin temsil edilme hallerini, Kürt siyasetini nasıl etkiler sorusunun cevabına gelince… Değişenlere rağmen, Kürt meselesinin 1990’dan bugüne temsil edenler tarafından ve şimdiye kadar edildiği biçimiyle temsil edilmesinde bir büyük değişiklik olma ihtimali yakın vadede zayıf görünüyor. Gerek demografideki değişimin yavaşlığı ve tek başına köklü bir netice üretme gücünün olmayışı, gerek kriminalizasyon ve tahakküm siyasetinin kesintisiz devam ediyor oluşu, gerekse de Kürt meselesini bugün itibarıyla temsil edenlerin meşruiyetinin kuvvetli, alternatiflerinin meşruiyetininse zayıf oluşu, Kürt meselesinin temsil hallerinde büyük ve ani bir değişiklik beklemenin doğru olmadığına işaret ediyor. Belki şu olabilir: Kürt meselesinin bugündeki temsilcisi olarak Kürt hareketi ya da Kürt partisi demografide ve siyasi tercihlerde kendisini gösteren değişimleri önemseyip Kürt meselesini temsil etme biçimlerini uyarınca güncellemek yoluna gidebilir. Ama kuvvetli ihtimal bu da değil. Kuvvetli ihtimal şu: Kürt partisi bu neviden bir güncellemeye mecal ve imkân bulamaz ve siyasi tercihlerdeki çeşitlenmeyi izlemeye, bu çeşitlenmeye kayıtsız kalmaya devam eder.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
4.05.2025
8.04.2025
8.03.2025
4.02.2025
25.01.2025
11.01.2025
28.12.2024
13.12.2024