Mümtazer TÜRKÖNE
Validebağ Korusu, yürüyüş mekânlarımdan olduğu için çok yakından tanıdığım bir yer.
Tartışmada teknik olarak Belediye haklı. Cami yapılacak yer Koru’ya nazır, hemen kenarında, ancak dışında. Nitekim protestolar, “bu bir başlangıç, sonra Koru’ya da el atacaklar” diye işe koyuldular. Bu sefer yeşili savunanlar tahkimatı dışarıda kurmuş oldular. Kent rantına peşkeş çekilen onca yerden sonra, bu duyarlılığa kimse itiraz edemez. Protestocuların “minareye değil, minareyi çalıp kılıf hazırlayanlara karşıyız” sözü, durumu özetliyor. İstanbul, vandalların yağmaladığı bir şehre döndü. Eskiden taş üstünde taş bırakılmazdı; şimdi İstanbul’un her tonuna sahip olduğu yeşil örtüsü yağmalanıyor. Validebağ eylemi, Türkiye’nin her yerine yayılan siyasî çürümeye karşı yapılıyor. İstanbul yağmalandı, bu yağmayı yapanlara, kent rantı konusunda karar verenlere ve göz yumanlara kim, nasıl, hangi konuda güvensin?
Bir iktidar, halkının hakkına hukukuna sahip çıkamıyor; daha ötesi suyun başına oturup rant dağıtıyor. Validebağ’da belediyeyi haksız hale getiren mesele cami inşaatı değil, iktidarın toplumun genel çıkarını koruma yeteneğini kaybetmesi.
Barış Süreci, Türkiye için doğru bir adımdı. Bir-buçuk sene boyunca kan dökülmedi. Eleştirilerin çoğu haklı, Devlet Güneydoğu’yu PKK’ya teslim etti. Vatandaş hakkını hukukunu arayamadı. Devlet, devletliğinden oldu. Ancak iş müzakereye dökülünce, kimse kesin zafer bekleyemez. Yine de sonuçta kaybeden PKK oldu. 6-7 Ekim Kalkışması, PKK’nın devlete alternatif olamamasının işareti. Devlet olup adalet dağıtmanın öyle kolay olmadığı ortaya çıktı. Bugün süreç kesintiye uğrasa, PKK kaldığı yerden yola koyulsa yine kendisi zararlı çıkacak. Ancak devletin otoritesi, PKK yüzünden değil, kokusu her yeri saran siyasî çürüme yüzünden kayıpta. Bir-buçuk yılda halkın ödediği o kadar bedele karşı, sadece üç işçi kaçırıldı diye Cudi Dağı’na operasyona kalkışan Devlet’e kim güvenir? Devlet vatandaşını koruyamıyor; ancak yolsuzluğun, usulsüzlüğün en berbat ve en sistematik hali aynı bölgede ortaya çıkıyor. Dün PKK ile mücadeleyi kişisel hesaplarına geçirip kendi çıkarları için cinayet işleyenler gibi, bugün özel çıkar sağlamak ve halkı soymak için kullananlar, geride devlet adına ne bıraktılar? Güneydoğu’da devlet itibarını beş paralık edenlerin ne kadarı KCK’lı, ne kadarı soyguncu? Sorun çözmeye çalıştığı bölgede boğazına kadar yolsuzluğa batmış bir devlet gücüne kim itimat eder?
IŞİD meselesi, Türkiye’nin içini kemirerek giderek büyüyecek. IŞİD basit bir terör meselesi değil, Türkiye’nin bu topraklarda bin yıldır temsil ettiği dinî geleneği yerle bir ediyor. Türkiye bu meydan okuma ile baş edecek donanıma sahip değil. Ne devlet tekelindeki din eğitimi, ne de Diyanet’in “resmî” görüşü IŞİD’in saf ve basit Selefiliğinin cazibesine karşı bağışıklık sağlayacak durumda değil. Devletin, PKK’nın ve kurumlaşmış bütün inanç ve ideolojik toplulukların dışında kan deryasına uzanan yepyeni bir kanal kazılıyor. IŞİD militanlarını her milletten, ezilen ve dışlanan, sahipsiz ve pusulasız gençlerden devşiriyor. Bu topraklara özgü geleneği temsil eden İslâmcılığın, bu yalın ve vahşi Selefilik karşısında şansı ne kadar olabilir? Yolsuzluk bataklığı devlete çok ihtiyaç duyan toplum kesimleri nezdinde sadece meşrû otoriteyi değil, kimlik bunalımı yaşayan genç nesiller nezdinde yerli umutları da tüketti.
Devlet rantından sağlanan bol paranın, bu para ile finanse edilen medya gücünün, bu gücü oya tahvil ederek sandıktan sağlanan demokratik desteğin, devletin kanunlarının, kurallarının, kısaca bildiğimiz yol ve yöntemlerin ulaşamadığı bir alanda bambaşka bir dünya inşa ediliyor. Sosyal medyanın gücü denizin patlaması gibi iktidar medyasının sesini bastırıyor. Devletten yaptığınız yolsuzluğu, devlet iktidarını kullanarak akladığınız zaman yeni medya araçları bütün ipliğinizi pazarda tutmaya devam ediyor. Tepkileri yumuşatacak, mantıklı bir kalıba dökecek ideolojiler bile artık çare olamıyor; şiddet çağrıları siyasî çürümenin en kestirme alternatifine dönüşüyor.
Bizi bir arada tutan her şey çürüyüp dağılıyor.
Yazarlar
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.09.2025
21.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
5.09.2025
2.09.2025
1.09.2025
30.08.2025