Mümtazer TÜRKÖNE
Cemiyet işlerine kafa yoranlar ve biraz tecrübe kazananlar mümkün olmayacağını bilir.
Yine de partiler kendi tabanlarını cemaatleştirmeye çalışırlar; çünkü böylece mobil vurucu bir güç edinmek, militan bir kadro oluşturmak kolaylaşır. Cemaatler, iç denetimin sıkı işlediği, yoğun ve sıcak bir temasın olduğu, dayanışma ve yardımlaşma içinde hareket eden toplum yapılarıdır. Zannedildiği gibi sadece “dinî” amaçla oluşmazlar; cemaat yapılarının hâlâ varlığını sürdüren en kadim örneği köy topluluklarıdır. Modern hayat içinde fanatik futbol taraftar grupları, üniversite mezun dernekleri, internetteki hobi grupları, kaybolmuş cemaat yapılarının yeniden üretilmesinin farklı görünümleridir.
AK Parti, bir iktidar partisi sıfatıyla devlet gücünü seferber ederek kendi cemaatini oluşturmaya çalışıyor. TÜRGEV’in, bu çabanın gençlere hitap eden somut karşılığı olduğu yeteri kadar biliniyor. Bu vakfa yapılan bağışlarla, devletten rant dağıtımı arasındaki ilişkinin enine boyuna masaya yatırılacağı bir dönem kapıda bizi bekliyor. Bizi bugün ilgilendiren bu cemaatleşme çabasının Türkiye’ye maliyeti; çünkü bu çaba devlet iktidarının uzandığı her alanı kapsıyor.
Bir siyasî partinin cemaatleşmesi, totaliter bir yapı üretmesi demektir. Bu işi iktidar partisi yapınca devletin totaliter bir yapıya dönüşmesi kaçınılmaz olur. TÜRGEV’in kurulduğu (isim değişikliği ile Türkiye çapında faaliyete başladığı) 2012 yılı, galiba aynı zamanda bu cemaatleşme kararının alındığı tarih. Erdoğan, mevcut cemaatlere alternatif ve rakip olarak kendi cemaatini kurmaya karar vermiş. Ortak payda “dindarlık” olduğuna göre rakipler belli. Böyle bir kararı verirseniz iki şeyi aynı anda yapmaya başlarsınız. Devlet imkânları ile kendi cemaatinizi genişletmeye çalışırsınız; aynı şekilde rakip cemaatleri yine devlet imkânları ile yok etmeye girişirsiniz. İmam-hatip öğrenci sayısının (Erdoğan’ın iftiharla söylediğine göre) 15 kat artmasından, genel eğitime din eğitimi takviyesinden başlayarak, TÜRGEV’e yapılan yüklü bağışlara uzanan sistemli çaba bu cemaatleşme programının sadece bir boyutu. Aynı tarihte başlayan dershanelere açılan savaş ise diğer boyutu. Risale-i Nur’ların Bakanlar Kurulu kararı ile devletleştirilmesi, Bediüzzaman’ın itibarlı mirasının sivil cemaatlerden, parti cemaati eliyle kamulaştırılıp, gasp edilmesi anlamına geliyor. Cemaat yapılanmalarına benzer şekilde ideolojik yönlendirmelerin yapıldığı her yere, tıpkı Sovyet Komünist Partisi modelinde “siyasî komiserler” atanıyor. Medyaya egemen olan “Alo Fatih” modeli, bu siyasî komiserliğin uygulanmasından ibaret.
Bu sistematik teşebbüsler diktatörlüğe totaliter bir boyut getiriyor, otokratik değil hayatın bütün alanlarını kuşatan totaliter bir diktatörlük niyetini açığa vuruyor. Baştaki soruyu tekrarlayalım: Mümkün mü? Siyasî cemaate dönüşme, yani totaliterleşme eğilimi, küçük ve dar bir militan yapı ortaya çıkartabilir; ancak çoğunluk partisinin kitle partisi iddiasını kaybetmesine yol açar. Öbür taraftan Devlet eliyle yapılan her şey sevimsizdir, ya görev icabı, ya da güç ve zenginlik paylaşımı içindir; dayanışmaya değil rekabete yol açar. Siyasî partiden, hele iktidardakilerden cemaatler değil, güç ve iktidar peşinden ayrılmayan menfaat şebekeleri çıkar.
Dinî cemaatler, üstleri başları kömür karası içinde madenlerde elmas arıyorlar, tonlarca kömürü de sırtlarına yüklenip muhtaçlara ulaştırıyorlar. Buldukları elmasları sabırla törpüleyip paha biçilmez mücevherlere dönüştürüyorlar. Toplumu da seferber ettikleri dayanışma ve yardımlaşma duygusu ile ayakta tutuyorlar. İktidar partisi ise bir maden ruhsatı verip birini zengin ederken, küçük bir rüşvet karşılığı fakir-fukaraya bedava kömür dağıtıyor. Parti cemaatinin örgütlediği din eğitimi veren okullar, gökdelenlerin gölgesinde kaybolurken; cemaatler sadece “hizmet” veriyor. Birinde siyasetçinin kibri, diğerinde hizmet ehlinin tevazuu gençlere model oluşturuyor. Soruyu anlaşılır bir şekilde doğrudan soralım: Selefî radikalizmin “dayanılmaz cazibesi” kimi etkiler? TÜRGEV yurdunda yetişen partizan genci mi, yoksa hizmet halkalarında pişmiş delikanlıyı mı?
Erdoğan’ın kendi cemaati için diğer cemaatlere açtığı savaşı kim kazanacak? Erdoğan iktidarı kaybettiği an bu cemaat un-ufak olup dağılacak, diğerleri ise bin yıldır alıştıkları şekilde yollarına devam edecek.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
8.11.2025
7.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
26.10.2025
21.10.2025
19.10.2025
16.10.2025