Mümtazer TÜRKÖNE
Doğrusu “suskunluk sarmalı”; Alman siyaset bilimci Neumann’ın 1974’te ortaya attığı teorinin adı.
Bu teori, seçim döneminde çekingen ve suskun partililerin seçim yaklaştıkça nasıl parti değiştirdiklerini açıklıyor. Mülkiye’de, Fakülte Kurulu Salonu’nda master öğrencileriyle birlikte -sanıyorum 1984’te- Nermin Abadan hocanın nezaretinde doğrudan Neumann’dan dinlemiştim bu ilginç teoriyi. Merak edenler İletişim Yayınları arasında yer alan aynı isimli kitabı da bulup okuyabilirler. Neumann, Alman Hıristiyan Demokrat Parti’nin teorisyenlerinden biriydi ve bu teoriyi muhafazakâr seçmen kitleleri üzerindeki gözlemlere dayalı olarak geliştirmişti. “Suskunluk sarmalı” bir siyasî iletişim teorisi ve oldukça basit. Bulunduğu kamusal ortamlarda, çevresindekilerle ters düşmemek için düşüncelerini açıklamaktan çekinen seçmenler zamanla fikirlerinden de vazgeçiyorlar. Bu sonucu belirleyen insanın tartışmalı ortamlara dair en doğal tepkisi olan, hakim görüşe ters düşmeme eğilimi. Medya kanallarından ve gündelik hayattan gelen çapraz baskıya maruz kalan vasat seçmenler, önce görüşlerini saklıyor sonra zamanla “uyma” tepkisi gösterip değiştiriyorlar. Taraftarlarının sesi az çıkan, baskın görünmeyen, psikolojik hakimiyet kuramayan parti, kampanya döneminde oylarını hızla kaybediyor.
Teori, çoğunluk partisi mensuplarını içine çekip yok eden bir girdabı anlatıyor.
Bu teori, AK Parti seçmeninin bu seçimlerdeki durumunu bir nebze özetliyor. Medya üzerinde İktidar Partisi’nin hâlâ ezici bir üstünlüğü var, ancak sokaktaki görünürlüğü ve iddiası ve yüz yüze temaslardaki psikolojik üstünlüğü kaybolmuş durumda. Bu girdabın çekim gücünü azaltacak tek bariyer kitle iletişim araçları. Yüz yüze-sıcak iletişim ile medyanın soğuk yüzü nasıl dengelenecek? Topu topu her yüz kişiden beşinin etkilenmesi durumunda iktidar kompozisyonunu değiştirecek bir etkileşimden bahsediyoruz. Son seçime göre yüzde 5’lik bir seçmen kitlesinin yer değiştirmesi bütün sonuçları değiştireceğine göre, parti sadakati zayıf geniş kitleleri etkileyecek böylesine bir dinamik gözden kaçmamalı.
Her partinin zaman içinde oluşmuş kemik bir seçmen kitlesi vardır. Kitle partilerinde bu oran azalır ve parti sadakati düşer. Her kitle partisi ise aslında geniş bir koalisyondur. AK Parti, sayısal üstünlüğünü muhafaza etmekle beraber son seçimden bu yana dayandığı koalisyonu tasfiye etti. Dünün kanaat önderleri Gezi olayları ve Dershane tartışmasından bu yana AK Parti’nin tam karşısında artık. Liderlik ile taban arasında kitle iletişim araçları vasıtasıyla kurulan doğrudan bağ dışında, ara kadrolar ve partili seçkinlerin etkisi azaldı. Sahadaki hegemonyanın gerileyişinin en önemli sebebi işte bu durum. Medya aracılığıyla sürdürülen psikolojik üstünlüğün ise birçok zaafı var. Birincisi kontrol edilemeyen bir güç olarak sosyal medya güçlü bir muhalefet merkezine dönüştü. Geniş ölçekli tasfiyelerle, iktidara doğrudan veya dolaylı destek veren medya gücünün düzeyi ve inandırıcılığı çok düştü. Beceriksizce organize edilen sahte belge kampanyaları bu inandırıcılığı tamamen yok ediyor. Son olarak, suskunluk girdabına yakalanma riski taşıyan kitleler medyada üretilen mesajlardan çok yüz yüze temastan etkileniyor. Muhafazakâr partilere oy vermenin gerekçeleri, sadece gelenek ve dindarlıkla ilgili tercihlere değil, ekonomik ve sosyal olarak da muhafazakar değerlere dayanıyor. İstikrarın korunması gibi temel muhafazakar refleksler, uzun iktidar yıllarında AKP’nin geniş toplumsal kesimlere ulaşan sosyal yardım ağları ile besleniyor. Bu çıkar hesaplarının sağladığı bir moral üstünlük yok ve diğer partililerle karşılaşınca suskunluk girdabının devreye girmesi kaçınılmaz. AKP’liler pozisyonlarını göğüslerini gere gere savunamıyorlar: Yüz yüze karşılaşmalarda istikrar beklentisi terazinin bir kefesine, yolsuzluk-hırsızlık ve kamu kaynaklarının israfı diğer kefesine yerleşiyor. Erdoğan’ın yeni sarayının hayli kabarık masraflarını, endişe ile takip edilen ekonomik daralmaya karşı savunabilmek pek kolay değil.
Bu seçimde, savaş alanına hakim stratejik tepe AK Parti’nin elinde değil. Kalan 42 günde -şayet provokasyonlar devreye girmezse- Suskunluk Girdabı’nın çekim gücü sandığa son şeklini verecek gibi görünüyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025