Mümtazer TÜRKÖNE
Ali Bulaç “bitme” yerine “durdurma” kelimesini tercih ediyor ve “Türkiye İslâmcılığı tarihsel olarak 2002'de durduruldu” tespitinde bulunuyor. İktidar her muhalif ideolojiyi bitirir. İslâmcılık iktidara geldi ve bitti.
“Durma” ve “bitme” kelimeleri arasındaki fark, birincisinde vakit tamam olunca kaldığı yerden yoluna devam etmesi; ikincisinde ise yeniden başlaması veya ortaya yepyeni bir şeyin çıkması. Bir bekleme odasına alınmadığına veya dondurulmadığına göre iktidarda bir etkileşim yaşayarak dönüşmesi ve geride kalanın İslâmcılık olup olmadığına karar verilmesi lazım. Daha önemlisi, ekolojisi değişti, İslâmcılığın beşerî coğrafyası Arap Baharı'nı, darbeleri ve iç savaşları tecrübe etti, dünya tek ideolojik yörüngede değil kendi ekseninde dönmeyi sürdürdü. Peki İslâmcılık adına geriye ne kaldı ve neler değişti?
“Öldü mü, yaşıyor mu?” ikileminden daha kapsamlı ve verimli bir tartışmanın kokusu yükseliyor. Ali Bulaç'ın “sosyal”, “siyasî” ve “fikrî” İslâmcılık ayırımı bile, asıl peşine düştüğümüz iktidardaki yozlaşma, tükeniş ve rekabet hakkında karşılaştırma imkânı veriyor. İslâmcılığı tartışmak, toplumu boydan boya bölen bütün fay hatlarının kesiştiği dar alanda İslâm algısını, dinî ve mezhebî kutuplaşmaları, devletle din arasındaki ilişkiyi, demokrasinin yaşama ve gelişme imkânını, parti politikalarını, bölgesel çatışmaları ve dinamikleri, güvenlik endişelerini, medeniyet ve kültür meselelerini gözden geçirmek demek. Toplumdaki en canlı, samimî ve kapsamlı muhalefet damarı olan İslâmcılık, dinin ve dindarlığın sıcak sempati ağını mazlumiyet hissiyle arkasına alarak iktidara geldi, sonra yozlaştı ve tükendi. “Ne olmuş tükendiyse?” diye, durumu memnuniyetle karşılayanları bile endişeye sevk etmesi gereken bir soru var: “Şimdi biz, Selefî terörün cehennemine nasıl karşı koyacağız?” Ateş bahçenin duvarlarımıza geldi dayandı, bir medeniyet davası, bir fikir çilesi, bu topraklarda yoğrulmuş bir gelenek olmadan IŞİD'in vahşi nihilizmini nasıl durduracağız?
Hepimizi ilgilendiren daha aktüel bir sorun var. İktidar, İslâmcılığın farklı tonlarının hasbiliğini kirletmekle kalmadı, onları kendi çatısı altında alarak devletleştirdi. İlerde daha açık göreceğiz. AK Parti dindar insanların devletle olan sorunlarını çözmedi, sadece çözümünü kendi iktidar şartına bağladı. Din eğitimine devlet tekeli içinde daha fazla alan açılması, sivilleşmesinin veya özgürleşip-özerkleşmesinin bilinçli olarak engellenmesi, gerçekte devlet-din ilişkisi sorun alanlarını genişletmek demekti. Sivil alan daraltıldı, din alanı devletleştirildi. Öbür taraftan başta cemaatler olmak üzere dışarıda kalanlara da savaş açtı. Kendisine bağımlı hale getirdiği için AK Parti iktidardan uzaklaştığı an, kendini koruma refleksleri dumura uğramış, fazlaca yozlaşmış İslâmî grupların yaşama ve misyonlarını sürdürme şansı kalmadı. Ali Bulaç'ın “sosyal İslâm” dediği cemaatler ise bu enkazın arasından yükselecek olan yeni İslâmcılık ile uzunca bir süre ayrı dünyalarda yaşayacaklar. Aktüel sorun biraz farklı, İslâmcılık iddiasında bulunan bir iktidarı eleştirmeyi, düşmanların ekmeğine yağ sürmemek için erteleyenler, yıkıldıktan sonra ne yapacak? Propaganda zorluğu yüzünden uyku modunda kalmayı tercih eden terör gruplarını da bu muhalefete dahil ettiğiniz zaman, ortaya karanlık bir tablo çıkıyor.
İlerde IŞİD yerine başka isimlerle karşımıza çıkabilir, Selefî nihilizm İslâm coğrafyasının kalıcı sorunu. Müslümanların içinde yaşadıkları onur kırıcı şartlar altında “ne yapmalı?” sorusuna en kestirme, en yalın ve en kanlı yolu göstererek cevap veren bu ideoloji, bir girdap gibi pusulasını kaybetmiş, sığınacak bir yeri olmayanları içine çekip yok ediyor. Türkiye bu bela ile Sufî geleneği ve cemaatlerin sıcak kuşatıcılığı ile baş edebilir. Tehlike doğrudan siyasî İslâm'ın veya İslâmcılığın içinde yatıyor. Bu yüzden “İslâmcılık nasıl bitti?” sorusu, sadece İslâmcıları değil hepimizi ilgilendiriyor.
İslâmcılığı rakip başka bir ideoloji değil, tek bir kişi, Erdoğan bitirdi. Resmi devlet hiyerarşisi, kanunlar ve siyasî organizasyon dışında iktidarının ihtiyaçlarına uygun evsafta İslâmcı gayri resmî bir iktidar hiyerarşisi ve düzeneği oluşturdu. Şu fetvalarla, humuslarla ve biatlarla yürüyen alandan bahsediyorum. Devam edelim.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025