Murat AKSOY

İçe kapandıkça dış baskı artacak
5.02.2016
1085

 Almanya Parlamentosu’nun 1915’te Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu’da yaşayan Ermenilere yönelik uyguladığı tehciri ‘soykırım’ olarak kabul etmesi tartışılmaya devam ediyor.

Dünyada 25 ülkenin daha önce benzer kararları almış olduğu düşündüğünüzde; Almanya’nın aldığı kararın bu kadar tartışılmasını; son dönemde iki ülke arasındaki ilişkilerin yoğunluğunda aramak gerek.

Almanya Başbakanı Merkel’in son aylarda 5 kez Türkiye’ye gelmesi hatta Osmanlı öykünmesi ‘kitch’ koltuklarda ağırlanması belli ki, bu tasarının engellenmesine yetmedi.

Yetmesi de mümkün değildi.

3. ülkelerin kararları önemsiz

Almanya’nın da benzer kararı almış 25 ülkenin de bunda sonra benzer kararı almayı düşünen ülkelerin bilmesi gereken şudur: 1915 ve sonrasında yaşananların adının konulmasında da, yaşanan acıların sağaltılmasında da, Türkiye-Ermenistan arasında ilişkilerin düzelmesinde de 3. ülkelerin aldıkları kararların olumlu bir etkisinin olması mümkün değildir.

3. ülkelerin bugüne kadar yaptıkları ve yapacakları şey, konuyu, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda Türkiye’ye karşı kullanmaktır.

Eğer o ülkenin Türkiye’yle ilişkileri iyiyse geçiştirilen; kötü ya da gergin ise Türkiye’ye karşı baskı ya da pazarlık unsuru olarak kullanılmıştır. Bu, bundan sonra da böyle olacaktır.

Almanya’nın aldığı karar da tam budur.

Hayalci dış politikanın sonu

Son dönemde Türkiye’ye karşı Batı’dan (ABD ve AB Ülkeleri) çeşitli eleştiriler gelmektedir. Bu eleştirilerin temelinde Erdoğan/AKP iktidar blokunun, Arap Baharı’ndan sonra Batı ile ilişkilerini, ulus-devlet Türkiye olarak değil, İslam Dünyası lideri/temsilcisi olarak kurma, hatta meydan okuması vardır.

Geçmişte Arap sokağında gördüğü ilgiden bugünlerde Türkiye’de AKP’lilerin ‘ümmetin lideri’ sloganlarına dönüşen süreç, belli ki Erdoğan’da bu duygunun pekişmesine yol açmış görünüyor.

Bu siyasal yönelimin, bölge ve dünya siyasal gerçekliğine uygun olmamasının Erdoğan/AKP iktidar bloku için hiçbir önemi kalmadığı açıktır. Bu siyasal yönelim, siyasal bir ütopyadan çıkıp, dar bir grubun bireysel çıkarlarının korunmasının garantisi olarak görülmeye başlandı.

İçe kapanma ve kendini dünyadan izole etme hem ulusal hem de uluslararası alanda ‘dokunulmaz’ olmanın garantisi olarak görüldü.

Ancak küresel dünyanın bir parçası olarak Türkiye’nin, gerek ekonomik gerekse siyasal olarak bu sistemden çıkmasının maliyetinin sadece Türkiye için değil Batı için de yüksek olduğunun farkında olanlar; bu siyasal yönelimi önlemek için ellerindeki siyasal, hukuki ve ekonomik baskı araçlarını ve enstürmanları kullanmaya başladılar.

İşte ‘soykırım’ bu baskı aracı ve enstürmanlardan biridir.

Önümüzdeki günlerde bazı hukuki ve ekonomik enstürmanların devreye girmesi de mümkün olabilir. Örneğin ABD’de görülmekte olan Rıza Sarraf Davası’nda ortaya çıkan bilgi, belge ve ilişkiler ağı da bu baskı aracı ve enstürmanlardan bir başkası olarak karşımıza çıkabilir.

Kuşkusuz Erdoğan/AKP iktidar bloku, bu tür girişimleri, kendilerine yönelik dış güçlerin/lobilerin darbe girişimi olarak sunacak ve buna da AKP’liler inanacaktır. Çünkü onlara göre bu eleştirilere kaşı çıkmayan bizler; hain, düşman, terörist, paralelciyiz.

Gerçekten Batı’dan Türkiye’ye gelen haksız eleştirilere Türkiye olarak karşı çıkabilmenin yolu, içeride toplumsal barışı sağlamış bir toplum olmaktan geçmektedir. Bugün olmayan da budur.

Bunun içindir ki, sadece bu tür tasarılar, haksız eleştiriler karşısında değil, içeride yaşadığımız acılar bile bizi ortaklaştıramıyor.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar