Murat Sevinç
Muhalif yurttaş kesimleri umutsuzluk yaşıyor. Alışılagelen her şey ters yüz oldu. Kendilerine, olup biten ne varsa tersini söyleyen bir iktidarla karşı karşıyalar ve durmaksızın horlanmaktan yorgun düşmüş haldeler. Ayakta kalma çabası içinde, başka bir dünyanın mümkün olduğunu hissetseler de buna kafa yoracak halleri yok. Hali olanların da, niyeti.
Ancak genellikle etliye sütlüye pek karışmama yanlısı olup tepkisini sandıkta gösteren mutedil muhalif kesim, önceki dönemlerden farklı bir iktidar tavrıyla karşı karşıya bu kez ve bu yenilik, onları da dönüştürüyor gibi.
Bizimki gibi az gelişmiş demokraside ortalama bir muhalif (iktidar seçmeni olmayan), ekonomi iyi gittiği sürece hükümetin uygulamalarıyla ve onların anti-demokratik sonuçlarıyla pek ilgilenmiyor. Çünkü az gelişmiş demokrasi, aynı zamanda ‘yurttaş olamamış yığınlar’ demek. Yurttaşlık aidiyetinden habersiz biri, kendi çıkarı zedelenmediği sürece dönüp kimin canının yandığına bakmaz. Adalet, hukuk, demokrasi gibi ‘soyut’ kavramların bir değeri yoktur.
Hal böyleyken söz konusu ‘soyut’ kavramların, fırında satılan ekmeğin niteliğini dahi belirlediğini anlatmak gerekir; ancak aynı az gelişmişlik, anlatma potansiyeline sahip muhalif parti ve grupların kumaşını da dokuduğu için, böyle bir şey mümkün olamıyor.
Maddi sıkıntı çekmediği sürece dünya batsa umursamayacak, halihazırdaki iktidarın uygulamalarından ‘hazzetmeyen,’ fakat sinir bozukluğu dışında somut bir zarar görmemiş kesimler, belki de ilk kez iktidarın uygulamaları ve söyleminden bu ölçüde yoğun etkileniyor.
O etkinin önemli nedenlerinden biri hiç kuşkusuz yönetenlerin dili ve hali tavrı. Bu kadar aşağılanmak, milyonlarca insanın her Allah’ın günü hakaret işitmesi, bugüne kadarki iktidarların (ve dalkavukların) akıl edemediği bir yöntemdi, siyasal İslamcılara kısmet oldu! Gel gör ki, tanıklıktan yorgun düştüğümüz bu akıl almaz üslup, o umursamaz milyonları da daha politik bireyler haline dönüştürmeye başladı.
Örneğin, iktidarın anlamadığı (aslında muhalefetin de tam manasıyla anlamadığı!) ve anlama ihtimali olmayan Gezi eylemleri, başkaca şeylerin yanında, söz konusu üsluba duyulan büyük tepkinin de dışa vurulmasıydı. Hiçbir insan topluluğu gece gündüz horlanmaya tahammül edemez kuşkusuz.
15 Temmuz sonrası giderek yaygınlaşan ‘terörist’ ithamları da benzer bir etki yaratıyor belli ki. Bir süre öncesine dek Türkiye’nin normali, sosyalistlerin ve Kürtler’in terörist olmasıydı! Fakat ilk kez ortalama muhalif, insan zekasını yok sayan biçimde bu ithamla karşılaşıyor. Pazarda domates satandan, bir muhalefet partisine oy veren sıradan seçmene; ekonomik gelişmeleri yorumlayan muhalif iktisatçıdan, kazancını dövize yatıran yurttaşa dek, her an, herhangi bir iktidar yandaşı, siyasetçisi ya da yazarı tarafından terörist ilan edilmek mümkün.
Hal böyleyken, artık ‘tuzu kuru’ tabiriyle tanımlanan kesimler de, yavaş yavaş tedirginlik duymaya ve sıranın kendilerine de gelme ihtimalinden ürkmeye başladılar.
Tedirginliğin yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde, muhaliflerin aradığı çıkış yollarından biri, yeni lider arayışı oluyor. Nitekim 2001 krizinin yaşandığı dönemde de Türkiye ahalisi peşinden gidecek birilerini arayıp bulmuştu! Tarihte örneği çok bu durumun. Günümüz muhalifi de yeni ‘lider (ler)’ özlemi içinde. Kiminle konuşsanız, oy verdikleri partilerin genel başkan ve yönetimlerinden rahatsız ve gerçek bir muhalif ‘lider’ olmayışından şikâyetçi.
Oysa aynı insanlar, ‘Gezi’ günlerinde heyecanlanmış ve park forumlarına tanık olmuştu. Gezi’nin en önemli özelliği ve hoşluğu ‘lidersiz’ oluşuydu. Hâkim bir parti, örgüt, sendika vs. yoktu ortada, olmadı, olamadı. Yatay ilişkiler, hiyerarşiyi dışlayan ağlar kurulmasını sağladı. Milyonlarca yurttaş, belki de ilk kez yurttaş olduklarının bilincine vararak bir araya gelip parklarda oturdu, konuştu, dertleşti ve sohbet etti. Gezi forumları, geleceğin yönetim biçimlerinin heyecan verici bir fragmanı, ânıydı.
Nitekim sonrasında pek çok şehirde irili ufaklı yurttaş meclisleri toplanıp sevgili Ulaş Bayraktar’ın sözcükleriyle ‘hemhal’ ve ‘hemdert’ olmaya başladı.
Peki bu durumda, bu denli gelişmiş ve gelişmekte olan iletişim teknolojisiyle yüz yüzeyken, dünya hızla değişiyorken, bilişim devrimi aklı almaz bir dönüşüme yol açıyorken, neden yeni ‘liderler’ aranır?
Neden eşitlikçi ilişki biçimleri, hiyerarşinin olmadığı ortaklaşa idare gibi çok daha insani yollar varken, bizi peşinden sürükleme hevesiyle yanıp tutuşan yeni bir lidere, liderlere ihtiyacımız olsun?
Toplumsal ve siyasal kültür, yerleşik alışkanlıklar o kadar kolay ve hızlı değişmez kuşkusuz. Ancak eninde sonunda dönüşür. Zihinlerimizin bunu kabul edip uyum sağlaması kolay değil. Buna mukabil, yerleşik tüm alışkanlıklarımız bize işlevsiz görünecek bir zaman sonra.
Benim, yüzlerce yıl önceki siyasal-toplumsal ilişkilerin sonucu olan temsil ilişkilerine, o ilişkilerin sonucu olan temsilcilere ve liderlere ihtiyacım yok. Sizin de yok. İnanın yok!
Milletvekilleri olmadan ve yeni liderler bulmadan yaşayabilir, nefes alabilir ve yaşamımızın yönüne kendimiz karar verebiliriz. Hiyerarşiyi reddedebiliriz. Varılan gelişmişlik düzeyinin bize sunduğu olanaklar, bu tercihleri yapmamızı mümkün kılıyor.
Yeni liderler aramak yerine, lidersiz ve eşitlikçi yaşam imkânları üzerinde kafa yormakta büyük yarar var. Halihazırda pek çok yurttaşa çocuksu ve gülünç görünecek bu tarz öneriler, bir süre sonra günlük yaşamlarımızın ve siyasetin ana ilkeleri haline gelecek.
Sahip olacağımız her şey, hayal ettiklerimiz ve o hayalleri gerçekleştirmek için harcadığımız emek kadar olacak. Ne az ne çok…
Bir not: YÖK Başkanı, belli ki sorumluluktan kurtulma isteğinin sonucu olarak, buna mukabil tümüyle haklı bir biçimde, üniversitedeki tasfiyeyi ‘üniversite idarecilerinin’ yaptığını söylemiş. E biliyoruz zaten! Nesi sürpriz bunun, ilk günden bugüne aynı şeyi tekrar ediyoruz ya! O listeleri hazırlayanları, fakülte ve kampüslerdeki işbirlikçilerini, kimin kiminle hangi konuşmaları yaptığını, söylenen yalanları, diğer rektörleri arayıp “Yalnız kaldım, siz de atın” diyerek ısrar eden haysiyetsizleri vs. biliyoruz. Bu yüzden, yaklaşık üç yıl önceki bir yazımda, dönemin gereğinden fazla heyecanlı üniversite yöneticilerine, her gün Google’a girip en az bir kez ‘savcı Zekeriya Öz’ün fotoğrafına bakmalarını önermiştim. AYM’nin geçen ay verdiği (OHAL dönemi idarecilerinin cezai sorumluluğuna dair) ‘yorumlu ret’ kararının ardından, yargının kendisini daha serbest hissedeceği devrin gelmesini bekliyoruz yalnızca. Sabırla. Sabırla. Tahayyül dahi edemeyecekleri bir, sabırla.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025