Murat Sevinç
Halihazırda yürürlükte olan bir yasada yapılan değişikliklerle gündeme geldi bekçilik. Bekçilik kurumu farklı şekilleriyle Osmanlı’dan bugüne değin var. Değiştirilen yasa ise 1966 tarihli. Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu (14.07.1966-772). Yasa değişikliğinin gerekçesini buraya bırakıyorum, ilgilenecek olanlar için.
Gerekçenin yalnızca şu satırını aktarmakla yetineceğim: “Güvenlik hizmetleri, hizmet ihtiyacı duyan vatandaşların beklentileri yönünde şekillenmektedir. Ülkemizde halkın ihtiyaç duyduğu güvenlik hizmetleri kapsamında halka yakın, halkın problemlerini sahada çözecek yapıların etkinleştirilmesi gerekmektedir.”
Bu tür sade suya tirit klişe gerekçe cümlelerini başkaca yasa ya da anayasa değişikliklerinde de bulmak mümkün. İktidar/yasa koyucu, doğal olarak, şu ‘aşamada işimize geliyor’ demez. Halkın böyle bir ihtiyacı olduğu nasıl anlaşılır? Halkın mahallesinde bir güvenlik sorunu mu var? Eğer varsa niteliği nedir ve çözümünde bekçilerin rolü ne olabilir? Bekçi, polisten daha mı yakındır halka? Öyleyse neden? Yakınlık ile ne kastediliyor? Mahalle ahalisinden birileri mi bekçi olacak?
Çok soru yöneltilebilir kuşkusuz ve hemen hiçbirinin yasa önerenler tarafından yanıtlanmayacağına kuşku yok. Onlar halkın ihtiyaçlarını, elbette halkın kendisinden daha iyi bilme ve çözme yetisine sahip! Hal böyleyken yasa gerekçelerinin, yasaların lafzının ötesinde araştırma ve değerlendirilmesine gereksinim duyulur ki bu, yasa koyucunun/hukukun terminolojisi dışında aranmalıdır. Türkçesi, ‘bayram değil, seyran değil, bu bekçi meselesi nereden çıktı?’ sorusu yöneltilmelidir.
Dünyada ve Türkiye’de doğan/yaratılan güvenlik kaygısı, güvenlik kavramının dönüşümü, haliyle güvenlikçilerin değişimi, güvenliğin sağlanmasında özelleştirme eğilimi vesaire… Her biri ayrı bir tartışma ve çalışma konusu.
Türkiye’de farklı muhalif kesimler bir süredir bekçilere verilen yetkileri ve yeni bekçi tipini tartışıyor. Yeni bir silahlı güç oluşturulmaya çalışıldığı yönünde bir kaygı var. Konuya ilişkin bir kitap, bir söyleşi ve bir köşe yazısı, bana kalırsa çok önemli. Noémi Lévy-Aksu’nun “Osmanlı İstanbulu’nda Asayiş 1879-1909” (İletişim, 2017). Çalışmanın aslı Fransızca, çeviren Serra Akyüz ve yayına hazırlayan Ali Berktay. Çok iyi bir kitap, meraklısına öneririm. Söyleşi ise bu kitap üzerine İrfan Aktan’ın yazar Aksu ile 2 Şubat 2020 tarihinde Gazete Duvar’da yayınlandı. Biraz uzun gelebilir, üşenmeyin lütfen. Köşe yazısı yine Gazete Duvar’da Ali Duran Topuz’dan. 1 Şubat 2020 tarihli.
Ali Topuz, yazısına İçişleri Bakanı’nın Haziran 2018 tarihli konuşmasından bir alıntıyla başlıyor. Soylu şöyle demiş:
“Şehir güvenliğinde kıymetli Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu iradeyle beraber yepyeni bir anlayışa, aslında geleneğimizin bize emanet ettiği anlayışı yeniden ihya etmeye yönelik bir adım, imza attık. Bana bizzat söyledi. ‘Ben yatarken, sokakta bekçi düdüğünü duymak istiyorum. Vatandaşımız evinde yatarken huzur içerisinde sokakta birisinin onu beklediğini, huzurunun emin olduğunu duymasını istiyorum’ dedi. Bunu talimat kabul ettik ve çalışmalara başladık. Eskiden beri var olan bir kolluk gücümüzün kapasitesini arttırıp yeniden işlerlik kazandırıyoruz.”
Yasa gerekçesinde olduğu gibi bu sözlerde de yine bazı duygusal vurgular ve gelenekler ile ihya edilmek istenen ‘halka’ yönelik bir ‘sevda’ söz konusu. Tabii, “2018 Haziran’ına dek vatandaş evinde huzur içinde uyumuyor muydu?” gibi, içinde az da olsa mantık kırıntısı barındıran sorular sormak yersiz tahmin edilebileceği gibi. Yine de insan sormadan edemiyor: Neden şimdi?
Ali D. Topuz, ertesi günkü yazısında gerekçede söz edilen mahalleden söz ediyordu:
“Mahalle bahsinde az daha duralım: İktidarın, gökdelenlere ruhsat verirken ‘yatay mimari’yi lafta savunma, kentsel dönüşümü ‘mahalle’yi dağıtmak için kullanırken mahalle nostaljilerini meşrulaştırıcı nutuklar içinde kullanmayı sevme huyunu akla getirecek olursak, Bakan Soylu’nun bu nutkunun sadece girişimi meşrulaştırmaya yönelik söz üretme mecburiyetinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Fakat, yeni bekçiliğin yine de büyük ölçüde ‘mahalle’ esaslı çalışacağını söylemek mümkün. Büyük şehirlerdeki ana caddelerin, plazaların, yüksek katlı rezidansların, kendi güvenliğine sahip getto benzeri sitelerin yoğunlaştığı yerlerde bekçilik ister düdüklü olsun ister düdüksüz işlevsiz kalacak… Büyükşehirlerde bugünlerde soyut değil de somut mahalleler söz konusu olduğunda, iktidarlar açısından sevinç değil de kaygı kaynağı olan yerler akla geliyor ilk: Gazi Mahallesi gibi, 1 Mayıs Mahallesi gibi, Nurtepe, Gültepe, Tuzluçayır gibi…”
Noémi Lévy-Aksu ise İrfan Aktan ile söyleşide Osmanlı’dan bugüne bekçiliğin gelişimini anlatırken, 19. yüzyılda polisin bir güç olarak ortaya çıkışına, geçirdiği değişime, oradan bekçilik kurumuna, toplumun bekçilerle olumlu-olumsuz ilişkisine, devletin bekçiler üzerindeki sıkı kontrolünün Abdülhamit devrinden ziyade İttihat Terakki döneminde başladığına değiniyor. Yazar, bekçilere silah verilmesi fikrinin de İttihatçılara ait olduğunu vurguluyor. Bekçiliğin yeniden gündeme gelişini yorumlarken önemli tespitleri var. Burada bir iki satırı alıntılıyorum:
“ …mevcut iktidar mahalle dahil her türlü kavramsal veya somut alanı, denetim altında tutulması gereken bir hedef olarak algılıyor. Fakat muhtarların yüceltilmesiyle beraber iktidar, mahalleyi pozitif bir unsur olarak gördüğünü göstermek istiyor.
Neden?
Mahalle, muhtar üzerinden devletle, iktidarla beraber hareket ettiği, iktidarın politikalarına meşruiyet sağladığı sürece pozitif bir unsur. Öte yandan iktidarın söylemi, mahalleleri denetleme aracı olarak kullanılan bekçiler konusundaki meşruiyet yaratma kaygısına dayanmıyor. Uygulamaya bakıldığında da işaretler çok iyi değil. ‘Polis varken neden bekçi’ sorusuna buradan da bir yanıt verilebilir aslında: Devletin varlığını hayatın her alanında artırmak, hissettirmek, göstermek. Her yerde üniformalı görevli göstermek, ‘devlet var’ demektir. Peki o ‘üniformalı devlet’ niye var diye sorulursa iki iddia dile getirilir: ‘Devletin halkı koruması’ veya ‘devletin kendisini halktan koruması.’ Şu an Türkiye’de hangisinin öncelikli olduğunu söylemeye gerek yok…”
Herhalde sizler de AKP devleti açısından hangisinin öncelikli olduğunu tahmin edersiniz!
Lévi-Aksu’nun şu sonuç ve uyarısına da yürekten katılıyorum:
“Açıkçası ben bunun bir bekçilik tartışması olarak yürütülmesini çok yanlış buluyorum. Bir kere yapılan tartışma bekçi değil, polis tartışması. Sonuçta bekçilerin sadece ismi bekçi, yapıları ise yerel ve eğitimsiz polislik. Üstelik mevcut bekçiler üzerinden Osmanlı nostaljisine başvurmak, mukayese yapmak boşuna. Devlet bile artık bu bağlantıyı kurmaya çalışmıyor. Dolayısıyla bekçileri değil, devlet rejimini tartışmak lazım. Gerçek tartışma, şu anda bu ülkede polisin hedefleri, işkence ve zor kullanma konusundaki pratikleri üzerinden şekillenmeli. Kaldı ki iktidar bu yapının aktörlerini bekçi değil de ‘yerel polis’ veya ‘mahalle polisi’ olarak isimlendirseydi, o zaman sorun olmayacak mıydı?”
Bir süredir düşündüğüme tercüman olan satırlar. Bekçiliğin yeniden canlandırılması tek başına sorun değil, genel rejim anlayışının bir uzantısı olduğu ölçüde tehlikeli. Haliyle ‘tehlike’ olarak adlandırılıp ‘endişe’ yaratan canlandırma isteği, canlandıranın takati ile sınırlı.
Fakat söyleşinin sonlarındaki bir cümlenin gerçek yaşamdaki karşılığından pek emin olamadım: “Bekçiler konusunda da herkes, hedefin evlere hırsız girmemesini sağlamak olmadığını biliyor.”
Bilemiyorum. ‘Herkes’ derken, hakikaten ‘herkesin’ kastedilmediği tahmin ediyorum; zira kalabalık yurttaş kesimlerinin böyle düşünmediği kanısındayım.
Kenar mahallenin kendi halindeki muhafazakârı nasıl yaklaşıyordur bekçilere verilen yetkiler konusuna? Hem Lévi-Aksu’nun hem de Ali D. Topuz’un satırlarına, çözümlemelerine katılmakla birlikte daha yüzeysel bazı tahminler yapmanın sakıncalı olmayacağını umuyorum. Kenar mahalle yazıları, gözlem ve tahminlerden oluşuyor nihayetinde. Başkaca iddiası yok.
Topuz’un belirttiği gibi, huzurun sağlanacağı mahalle hangi mahalle? Fiziksel ve yöresel nitelikleri içeren bir soru bu. Aynı katta yaşayanların dahi birbirinden habersiz olduğu rezidanslar değil herhalde. Ya da, Sultanbeyli’deki, Arnavutköy’deki ya da Erzurum merkezdeki bir mahalle, ziyadesiyle huzurlu zaten! Örneğin Bayburt’ta Gezi eylemlerinde bir kişi bile sokağa çıkmamıştı. Belli ki tepeden tırnağa tüm mahalleleriyle bir huzur şehri. Buradaki mahalle ve huzurdan, Cumhur’a dahil olmayan ve bizatihi varlıkları huzursuzluk kaynağı olan yurttaş kesimlerinin yaşadığı yerlerin kastedildiği açık. Beli silahlı ve bol yetkili bekçilerin, 2000’lerin ortalarında; özellikle Gezi sonrasında sıklıkla gündeme getirilmesi ve büyük bir ihtiyaç olarak tanıtılması boşuna olmasa gerek. Erdoğan’ın yedi yıldır Gezi’ye değinmediği bir konuşması oldu mu? Konu ne olursa olsun söz mutlaka Gezi’ye geliyor.
Hal böyleyken, artık mahallelerde kahverengi kıyafetli ve yetkili genç insanların dolaşacak olmaları her mahalle için olmasa da bazı mahalleler için, evet ciddi bir sorun.
Bekçilik konusunun da, diğer sorunlarda olduğu gibi etkilenen ya da etkilenme ihtimali olan ‘azınlıktakiler’ tarafından konuşulup tartışılacağını tahmin etmek güç değil. Diğer mahalle, kendine doğrudan zarar vermeyen herhangi bir şeyle ‘soyutluk’ düzeyinde ilgilenmiyor. İlgilendikleri içinde de, devletin herhangi bir işlemine itiraz etmeyen, edemeyen, etmek istese de çekinen insanlardan söz ediyorum. Bu çekingenlikte, güvensizlik ve çıkarcılık da var kuşkusuz. İtirazın sonuçlarını kestirememe, yarın ne olacağından emin olamama ve işini yürütmek dururken, pişmiş aşa su katma. Ayrıca, torpille girdiği işi bir anda kaybetme ihtimali. Daha önce de yazmıştım; ‘tanıdık bulma’ eğilimi son derece doğal karşılanır o dünyada. Bir insanın eşe dosta, akrabaya ‘iyilik’ yapması ve onları kayırıp gözetmesi, yadırganan değil, memnuniyet veren bir davranıştır.
‘Devlet bekçi göndermişse mahalleye, bizi düşündüğünden.’ ‘Allah razı olsun, rahat uyuyoruz.’ ‘Sitelerde özel güvenlik yok mu, sokağımızda olmasının ne sakıncası var?’ ‘Suçu olmayan, rahat duran insan bekçiden neden rahatsız olsun?’ ‘Gece vakti ortada dolaşırsan, bekçi de kimlik sorar tabii.’
Bir de tabii bekçi sayısının kaç aileye ekmek götüreceğini düşünmeli. 30 bin olacağı söyleniyor. İşsiz on binlerce genç ekmek sahibi olacak. Yakınlarıyla birlikte kaç kişi eder ve kaç seçmen?! Ailelerinin durumdan memnun olduğunu, her gün ‘ekmek verene’ dua ettiklerini tahmin etmek güç değil. Tabii aynı aileler ve bekçiler, o işin sürekli olmasını da isteyeceklerdir. Yani, iktidar değiştiğinde işlerine devam etmeliler. Haliyle sadakatlerinin iktidara mı yoksa aslanın midesindeki işe mi olduğu, düşünülmeli! Ortalama yurttaşın eşsiz pragmatizmini küçümsemeyelim!
Diyeceğim, konu üzerine yazıp çizenler, söyleşenler çok değerli tespitler yaptı ve yapıyor. Çoğu zaman olduğu gibi, ‘yalnızca’ bizi ilgilendiren, kaygılandıran tespitler. Kadıköy’de, Beşiktaş’ta, Çankaya’da ve Ali D. Topuz’un farklı bağlamda adını andığı semtlerde yaşayan ahaliyi. Kenar mahalle muhafazakâr ahalisinin, milyonlarca yurttaşın ‘bekçi’ derdi ve gündemi yok. O cenahın ilgi alanına, ancak maaşlarını yurttaş öderse, kimi bekçiler yeniçeri kesilirse ya da içlerinden biri mahalleden bir ‘hanıma’ rahatsızlık verirse, girer. Düdük sesini duymaktan rahatsız olacaklarını, umursayacaklarını sanmıyorum. Devlete duacılar, özel güvenliği ayaklarına kadar ve ücretsiz getirdiği için.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025