Mustafa ARMAGAN
Merak etmeyin efendim. Birazdan sizin söyleyeceklerinizi ben de söyledim: Meğer ne kadar da safmışız!
Batı kültürü işte bu saflığımızı, daha doğrusu cehaletimizi fena halde istismar ediyor ve kendi kültürünün fersude değerlerini allayıp pullayıp ‘kakalıyor’ evlerimize, oradan da hafızalarımıza, dimağımıza, şuurumuza… Ne de olsa kalkan duvarı olmayan bir kültürüz, korumasız, tehlikelere açık…
Heidi’den söz ediyorum canım, hani şu çocukluk yıllarımızın yaramaz ve iyi kalpli, Alpler’in sevimli kızı Heidi’nin hayatının anlatıldığı çizgi filmden. TRT’de yıllar boyu saf saf izlemişliğimiz vardır.
Sahiden de filmde herkesin ayakkabısı varken kahramanımız Heidi kar kış demeden niçin hep çıplak ayakla dolaşırdı dağlarda? Çıplak ayaklı yaparak ona bir tür sevimlilik ve acıklılık efekti katmak istediklerini sanmıştım. Lakin kazın ayağı hiç de öyle değilmiş.
Sevim Akyürek’in “Evrensel Kültür” dergisinin şubat sayısında çıkan çarpıcı incelemesi Heidi’nin çıplak ayağında gizlenen çök önemli bir sırrın, daha doğrusu modern ayıbın perdesini açtığı için mutlaka okunmalı.
Ben burada size Akyürek’in yazısından bazı önemli satır başlarını aktaracağım. Arzu edenler, yazının tamamını şuradan da okuyabilirler
İki, Daha yavuz bir belge var mıdır ha
Gerçeği ararken parçalanmayı göze almış yüzlerden.
Böyle demiş şair Ece Ayhan. Yani gerçeği arayanlar yüzlerinin parçalanmasını da göze almalıdırlar. Saldıranlar eksik olmaz size. Bazen Sadi-i Şirazi’nin hikâyesindeki gibi köpekler salınır üzerinize, üstelik yerdeki taşlar da ‘bağlanır’ ve bu halde kendinizi korumanız istenir. Tarih alanına girip tabuları yıkmak istiyorum diye bana mesaj atan kardeşlerim, buna hazır mısınız? İyi düşünün.
Hem Batı’nın deli gömleğini yırtmak hem de Kemalizm’in yalan dağlarını Necip Fazıl’ın deyişiyle hohlaya hohlaya eritmek çetin iştir. Bilesiniz.
Bilesiniz ve Batı’nın bizi kültürel olarak da bölmek için elinden geleni ardına koymazken kendi kültürel parçalanmışlığını nasıl ‘parçalanmaz bir bütün’ gibi yutturduklarını göresiniz. Benim Ahmed-i Hani’m Türk sayılmayıp edebiyat ders kitaplarına sokulmazken bakın uyanık Fransızlar hangi milletlerden adam devşirmişler. (Ben demiyorum, “Sixty Milion Frenchmen Can’t Be Wrong”un yazarları Jean-Benoit Nadeau ve Julie Barlow diyor (Illinois, 2003, s. 8.)
Fransa’nın en büyük başbakanlarından Mazarin İtalyan, Marie Antoinette Avusturyalı, Napolyon Korsikalı (İtalyan), “Üç Silahşörler”in ünlü yazarı Alexander Dumas ise zenci-beyaz karışımı melezdir. Fransızlar birisine Fransız derken ırkına değil, paylaştıkları kültüre bakarlar. “Fransa’yı bin yılda Fransız toprağı yarattı” sözü bunu anlatır. Ama biz kendi toprak ve kültürümüzün paylaştıranı değil, bölücüsü olduk. Sonuç ortada!
Batılaşma giyotinlerine rağmen Batı kültüründen habersiziz. Ne Kül Kedisi masalının aslını biliyoruz ne de Hansel ve Gretel’in. Don Kişot’un İspanya Müslümanlarının son izlerinin derlemesi olduğunu. Lafontaine’in ‘Bal Arıları ve Eşek Arıları’ adlı masalında Osmanlı’nın adaletini nasıl övdüğünden ve Fransa’daki hantal adalet sisteminden şikâyet ettiğinden bihaber nesiller çöle sürüklendiklerinin farkındalar mı?

Heidi köle miydi?
Sevim Akyürek, bizi bu çölün içinde bir vahaya sürüklüyor adeta. Heidi üzerinden hiç bakmadığımız bir pencereyi aralıyor. Meğer sevimli Heidi’miz bir “Verdingkinder”miş. “Verdingkinder” de ne mi? “Sözleşmeli çocuk” diye çevirebilirmişiz Türkçeye. Yine de eksik gedik bir çeviri olacak bu. En iyisi yazara kulak vermek:
“Johanna Spyri, 53 yaşında yazdığı Heidi aracılığıyla, çıplak ayaklı çocuklar gerçeğinin üzerindeki toplumsal sır örtüsünün bir ucunu kaldırmıştır. Küçük kahramanı aracılığıyla, doğaya, insanlara, hayata Alpler’in öksüz kızının gözüyle bakarken, bütün Verdingkinder’lerin çocuk dünyalarına ve duygularına dikkat çekmeye çalışmıştır. Heidi, İsviçre’nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesidir ve onun çıplak ayakları bugün çocuklara karşı işlenmiş bir suçun yarattığı utancın üzerinde koşuyor. Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün “köle çocukları” diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi.”
Arkasını merak etmiyor değiliz: Çıplak ayakların sırrı neydi? Hatırlanmak istenmeyen o gerçek? Suç? Utanç? Uçurum? Hepsi, hepsi, hepsi…
Meğer İsviçre’de 1789 yılında 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalışması yasaklanmış. (İngiltere’de yaklaşık yarım asır daha çalışacaklar.) Buna mukabil çocuk sömürüsü için yeni bir kapı açılmış ve 40 yıl öncesine kadar devam eden bir başka çocuk emeği sömürüsünün kapısı açılmış:
“Devlete borcu bulunan ya da boşanan çiftlerin, fakir ailelerin çocukları, yetimler, ailesi cezaevinde olan ya da kendisi suç işleyen çocuklar, devlet ve kilise vasıtasıyla, çalıştırılmak üzere başka ailelerin yanına yerleştirilirdi. Ancak 1974 yılında yasayla kaldırılan bu uygulamada, papazların önderliğinde ailelerden toplanan çocuklar çiftliklere kiralık olarak verilir veya şehirlerde kurulan çocuk pazarlarında, dört yaşındaki çocuklar bile, ev ve çiftlik işlerinde çalıştırılmak için satışa çıkarılırdı. Bu andan itibaren, çocukları arayan, sorunlarını dinleyen, tecavüze uğradıklarında ya da işkence gördüklerinde sahip çıkan olmazdı. Çünkü toplumun gözünde onlar, suç işleyen, boşanan, fakir düşmüş ailelerinden ‘kurtarılmış’ çocuklardı!”
Ahırlarda hayvanlarla yaşayan bu aç ve zavallı çocukların durumunun kölelikten ne farkı vardı? Güya medeni Batı köleliği kaldırmış ama Avrupa’nın göbeğinde hem de 1974’e kadar çocuk köleliği kurumu devam etmiş ve daha da acısı, Johanna Spyri’nin gözümüze sokmak istediği bu gerçeğin farkına varacağımıza, Heidi’nin ayaklarının neden çıplak olduğunu sorgulayacağımıza çizgi filmin büyüsü karşısında uyumuşuz, uyutulmuşuz.

İki asırlık tabu yıkılıyor
İşin daha tuhaf tarafını söyleyeyim mi? İsviçre’de bu mevzuyu konuşmak tabuymuş birkaç yıl öncesine kadar. Köle çocuklardan hayatta olanlar sonunda patlamış, yaşadıkları utancı haykırmaya başlamışlar da İsviçre ve dünya bu ayıplarını öğrenme imkânını bulmuş. Düşünün, neler saklanabiliyor şu bilgi çağında bile!
1998 yılında yüzünün parçalanmasını göze alabilen birkaç tarihçi, bu tabuyu yıkmaya karar vermiş ve hayattaki Verdingkinderlere ulaşmak için kollarını sıvamışlar. 2009 yılında “Verdingkinder Reden” adlı sergiyle ilk defa bilimsel çalışmalara, konferanslara, canlı tanıklıklardan oluşan açık oturumlara konu edilmiş, sonra operaya ve ilk defa bir filme de uyarlanarak gündemde tutulmuş. Derken ürpertici ifşaatlar peş peşe gelir olmuş. İşte bir misal:
“Charles Probst 79 yaşında. Annesinin ‘çıplak ayaklı çocuk’ olarak yanında çalıştığı çiftçi tarafından tecavüze uğraması sonucu doğmuş. Başka bir bakıcı aileye verilmiş. Annesinin kaderi onun da geleceği olmuş. Yıllarca saat dörtte kalkarak ot biçmiş, ahırda yaşamış, yıllarca dişlerini fırçalayamamış, iç çamaşırı olmamış, hasta olduğunda doktora götürülmemiş. Cinsel istismara uğramış. Sabahları verilen kuru ekmeği soğuk suya batırarak yemek zorunda kalmış.”
Sergiyi izleyenlerden birinin ziyaretçi defterine yazdıkları çarpıcı:
“Bunlar bizim özgür ve zengin ülkemizde mi olmuş? Çok üzgünüm.”
Heidi’nin saf çehresini, elma gibi yanaklarını ve çıplak ayaklarını bu acı gerçeğin fonunda yeniden düşünün bakalım, ayakkabıları olan Peter’i, Clara’yı ve dedesini de. Çizgi filmin bütün efsunu kaçacak ne yazık ki. Kaçan aslında Batı’nın efsunudur, bilesiniz.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017