Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Yazmıştım ama bu fikri biraz daha işlemenin gerekli olduğunu düşünüyorum, Bu yüzden “amasız fakatsız demokrasi” dedim. Yakın zamana kadar herkes gibi ben de barış olmadan demokrasi gelmez düşüncesindeydim, şimdi farklı düşünüyorum. Barışı önemsemediğimden değil, aksine çok önemsediğim için.
Barış mı demokrasi mi gibi saçma bir ikilem kurmuyorum. Elbette barış yoksa demokrasi de yok. Ama karşımızdaki sorun “Barış nasıl kazanılır” sorusudur. Böyle sorulduğunda iş değişiyor. Savaştan siyasal ve/veya parasal rant elde edenlerin hükmü geçiyorsa barış gelmez. Otuz yıldır gelmediği gibi. Barış mı demokrasi mi diye sormak saçma bir ikilem olur ama “savaş mı demokrasi mi” ikilemi hiç de saçma değildir. Bugün böyle bir ikilemle yüz yüzeyiz ve hızla oraya doğru kayıyoruz. Devletin Kuzey Irak’a bir kara harekâtı hazırladığını gösteren emareler çoğaldı, eli kulağındadır. PKK’den gelecek yeni bir şiddet kara harekâtının düğmesine basacak. (Ahh gençlerimiz...)
Böyle bir harekâtın sonuçlarının ne olacağını bir yana koyalım, her yanda güller açmayacak elbet, acil soru, artık gemi azıya almış olan mahşerin atlılarının nasıl dizginlenebileceğidir. “Artık PKK’yi yok edelim” histerisi giderek barış isteyenleri de hedefi içine almaya başladı. Yani topyekûn bir çatışma, hesaplaşma havası yayılıyor. Yarın bizim gibileri için “susturun bunları, terörün değirmenine su taşıyorlar” denecek. Deniyor da. Öte yanda da aynı şey oluyor. Barış çağrıları PKK basınında da sansürleniyor. Eğer halk savaşına endekslendiyse her şey, barış isteyenler elbette hoşa gitmeyecektir.
Sözün değeri yoksa
Kürtler içinden yükselen “şiddet eylemlerine son ver” çağrılarına PKK; “operasyonlara son ver” çağrılarına devlet kulak tıkayacaksa buradaki meselemiz elbette demokrasiyle ilgilidir. Yani sözün değeriyle...
Başbakan Erdoğan “sözün sonuna geldik” demişti. Başbakan’ın kastının bu olduğunu söylemiyorum ama kastı bu olmasa da bu mantık kaçınılmaz sonuçlar doğurur. Zira, sözün sonu demokrasinin sonudur. Oysa denklem açıktır: Silahın yine silahla eleştirisi savaş; sözün yine sözle eleştirisi ise demokrasidir. Barış ancak silahın eleştirisinin yerine eleştirinin silahını geçirmekle kazanılabilir.
Bu ülkede sözün değeri yoksa, silahlar sussun diyen sesin de değeri olmaz. Silahın değerini belirleyen savaş piyasasıdır, sözün değerini belirleyen piyasa ise siyasettir. Siyaset meydanı farklılıklara, çeşitliliğe yani eleştiriye kapalıysa, yani serbest değilse sözün piyasa değerini siyaset tekelleri belirler. En büyük siyasi tekel ise devlettir, çünkü elinde silah tekeli, medya tekeli ve oy tekeli vardır. En önemlisi de oy tekelidir. Emtia pazarında nasıl “paran kadar konuşuyorsan” siyasi demokraside de, eğer o demokrasi oy çokluğu ile sınırlı kalıyorsa “oyun kadar konuş” derler insana. Diyorlar da.
Çoğunlukçu temsil yetmiyor
Ahmet Kardam’ın bir incelemesinden söz etmiştim, okuyup inceleyebildiyseniz görmüş olmalısınız, kutuplaşma siyaseti oy açısından bir sınıra dayanmış durumda. Bunu her iki tarafın da gördüğüne eminim. Kritik dengeyi oy çokluğuyla aşamayacağınızı görüyorsanız seçilecek yol da bellidir. Ya çoğulcu temsile dayalı demokrasi ya da B. İskender’in kılıçla düğüm çözme yöntemi.
Diktatörlükten değil hâlihazır bugünkü durumdan, yani siyasi demokrasinin olduğu ama yetmediği durumdan konuşuyoruz. “Yetmez ama evet” demiştik, referandumdan sonra bugün yetmezliği konuşabileceğimiz sonuçlar alındı. Alındığından kuşku duyanlar varsa Işık Koşaner’e ait olduğu söylenen konuşmaya baksınlar. Bu konuşma doğruysa bugüne dek sahip oldukları statülerin yani statükonun bozulmasından nasıl rahatsız olduklarını görüyoruz. Sayıştay denetimi getiren yetersiz değişiklikten bile rahatsız olmuşlar, OYAK’taki imtiyazların tırpanlanacağından da kaygılılar. “Evet”in getirdikleri gün gibi ortada ama aynı konuşma “yetmez”i de kanıtlıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi “İster değişsin ister değişmesin” durumdan vazife çıkarma misyonlarının devam edeceği söyleniyor bu konuşmada.
Yani... Yanisi açık. Devlet yeni (ama gerçekten yeni) bir sivil demokratik anayasa ile tepeden tırnağa yenilenmedikçe yani, Türk, Kürt hepimiz kendi geleceğimize siviller olarak kendimizin karar vereceği yani, sözümüzün değer kazanacağı bir demokrasiye varmadıkça barışı kazanmak –haydi imkânsız demeyelim yine de ama–, o derecede zordur.
Öyleyse demokrasiyi barışa değil, barışı demokrasiye endekslemeliyiz. Çatışma ortamına rağmen, değiştirilemez denen maddelerin olmadığı, “Yüce Türk milleti”, “Atatürk ilkeleri” diye başlamayan yeni bir anayasa yapma gücümüz varsa o güç barışı da kazanabilir.
Yoksa geriye mucize beklemek kalıyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012