Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
“Makul” sözcüğünü sevdiğimi fark ettim, “insanların makul olmaları gerektiği” gibi bir ahlaki önermeyi doğru bulduğum için değil, kimse makul olmak zorunda değil, tersine, insanlık “hazır olan” realitenin ya da verili aklın dışına çıkabildiği ölçüde, çıkabilenler eliyle ilerledi.
Demokratik siyaset açısından seviyorum bu sözcüğü. Çünkü makul ile doğru aynı anlama gelmiyor. Makul olan bize kesin doğru gibi gelmese de “kabul edilebilir” olanı ifade eder, dolayısıyla kesin doğruyu ya da moda deyimle kırmızı çizgileri devre dışı bırakır. Kendimiz için kabul edilebilirlik sınırlarını aramak kaçınılmaz olarak bir öteki tarafı gerektirir ki, gerçekte sizin doğrunuz olmayan bir başka doğru sizin muhakeme, beğeni, tercihler alanınıza girsin ve siz onların makul olup olmadığı üstüne düşünebilesiniz. Tek başımıza kalsak “bize göre doğru” olanı seçeriz, neden makul olanı arayalım?
Makul sözcüğü, hiç hazzetmediğim “uzlaşma” sözcüğü gibi gerisinde bir mecburiyet ima etmiyor, aksine benimseme, özümseme, içselleştirme kapasitesi çağrışımı var. Silah zoruyla, mecburiyetlerden bir konuda uzlaşabilirsiniz ama o uzlaşma size hiç de makul gelmez. İlk fırsatta onu yırtıp atmak istersiniz.
Makul kavramı ucu kapalı bir tanım değil gelişmeye açık bir anlam içeriğine de sahip. Ortam, koşullar değişir, düşünceleriniz gelişir ve dün makul gelmeyen şey daha sonra size makul gelebilir. Bu nedenle demokratik siyaset makul olanı bulabilmekte yatıyor, doğruyu bulmakta değil. Makul olanı bulabilmek ise tartışma ve müzakere ile mümkün olabilir.
Ancak kırmızı çizgiler çekilmemiş özgür bir tartışmayla.
Bu söylediklerimi bana düşündüren şey Kürtlerin “iki dillilik ve demokratik özerklik” üstüne süren ve Öcalan’ın son açıklamalarıyla “makulün” sınırlarına çekilen konudur. Burada makul olan, önümüze gelen önerinin yumuşatılması meselesi değil, Öcalan’ın öteki tarafı da dikkate almaya dönük gösterdiği hassasiyettir.
BDP, aylar önce “Demokratik Özerklik” meselesini ilk kez gündeme sunduğunda, “gerekirse tek taraflı ilân ederiz” demişti. O tarihte bu bakış açısını eleştirmiş, gerekirse tek yanlı da ilân edilebileceği söylenen özerklik “ne demokratik olur ne de özerk” diye yazmış ve aynı nedenle de tartışma imkânını da ortadan kaldırır, nitekim basında kimse tartışmıyor demiştim. Ben de bugüne dek hiç tartışmaya girmedim. Tek taraflı ilân edebilecekseniz o zaman diğer tarafın görüşlerine de ihtiyaç yoktu zaten.
DTK’nin geçtiğimiz günlerde konuyu tartışmaya yeniden getirmesine dek Demokratik Özerklik konusu gerçekten de tartışmaya konu olmadı, çünkü ne olduğu belli değildi. İzleyebildiğim kadarıyla ancak internet sitelerinde pek de verimli olmayan siyah-beyaz tartışmalara konu oldu. Diyarbakır’da yapılan son toplantılardan sonra bir tartışma başladıysa da mesele yine netliğe kavuşmaktan uzak kaldı.
Fakat bu arada başka şey oldu; hükümet, Genelkurmay, MGK tarafından tartışmayı kesecek kırmızı çizgiler açıklandı, mesele yine “bölücülük” eksenine kaydı. AKP, CHP, MHP ve basında bildik kalemler milliyetçi tepkiler verdiler.
Bu durumda tartışılan şey değil, tartışmanın kendisi problem haline geldi. “Makul olan” gitgide bizden uzaklaştı. Ortada olan ve ne olduğu da pek net olmayan demokratik özerkliği değil, demokratik özerklik “tartışmasını tartışmak” gerekti. Önerilen şey doğru ya da yanlış olsun her şey kırmızı çizgiler çekilmeden tartışılabilmeliydi. Oysa yeniden ısıtılan veya kaşınan “Kürtlerin gizli gündemi” spekülasyonu milliyetçilerce demokratik tartışmayı önleyecek biçimde gündeme getiriliyordu.
Abdullah Öcalan’ın son açıklaması bu milliyetçi kışkırtmaları önlemek açısından tam zamanında oldu. Açıklama “yarın da başka şeyler söyler” denemeyecek netlikte. Elbette söyleyebilir ama “ayrılmak istemiyoruz” mesajı çok nettir. İstenilen şey, yani Kürtlerin “statüsü” meselesi ve bağlı olarak demokratik özerklik konusu şimdi daha da somutlanabilir ve bizler de meseleyi daha iyi tartışabilir duruma gelebiliriz. Sanıyorum hükümet kanadı da şimdi bazı adımlar atacaktır.
Bir de kafa karıştıran “öz savunma” meselesi var.
Bu konuda bizlerin yorum yaparak tartışması yerine Kürtlerin kendileri, bununla neyi murat ettiklerini sokaktaki vatandaşın da anlayabileceği biçimde açıklamalıdırlar.
Kısacası, demokratik bir siyaset için makulün sınırlarını zorlayan makullerde buluşabilmeliyiz.
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012