RAGIP DURAN
Son dönemin sosyolojik, siyasal, kültürel tartışmalarda en sık kullanılan deyimlerinden biri Z kuşağı. Tarihçiler, sosyologlar, siyasal bilimcilerin yanı sıra reklamcılar, kamuoyu araştırmacıları da bu Z kuşağı ibaresini çok seviyor, sık kullanıyor.
Bu kuşağın tam olarak bütün nitelik ve özellikleri konusunda henüz herkes hemfikir değil. Hatta tanımı ve doğum tarihi konularında da farklı görüşler var. Çünkü sosyolojideki birçok kavram gibi, Z kuşağı da bir dizi gözlem ve analiz sonucunda inşa edilen bir kavram. Z kuşağının inşasında o kadar çok boyut, element, özellik var ki, konu üzerinde çalışan herkes yapıcı, oluşturucu unsurlardan herhangi birine ağırlık vererek, kurucu özelliklerin hiyerarşisinde sıra değiştirerek farklı sonuçlara varabiliyor.
Yaş yani doğum tarihi temelli kuşak yaratma girişimleri gerçekle yani siyasi, toplumsal, kültürel, ideolojik hayatla çoğu zaman çelişebiliyor, tutarsızlıklara yol açtığı gibi, kategorilendirme, özgünlükleri pas geçme, muğlaklaştırma gibi olumsuzlukları barındırıyor. En basit örnek olarak 1995-2005 yılları arasında doğan, New Yorklu bir milyarderin çocuğu ile Afganistan’da Kunar vadisinin bir köyünde doğan yoksul bir ailenin çocuğu, teorik olarak ikisi de Z kuşağı mensubu olmasına rağmen, aralarında neredeyse hiçbir ortak yan bulunmayabiliyor.
Bir sorun daha var: Bakıyorum bu Z kuşağı hakkında yazan, çizen, araştıran uzmanlara, hiçbiri Z kuşağına mensup değil. Medya ve akademia bize Z kuşağını, esas olarak o kuşaktan olmayan insanların perspektifinden tanıtıyor.
Kuşaklara asıl “marka”sını veren olgu, dünya çapındaki devasa toplumsal-siyasal dalgalar, olaylar olsa gerek. Zaten o zaman da doğum tarihi tayin edici kriter olmaktan çıkıyor. Örneğin Avrupa’da 2. Dünya Savaşını yaşamış insanlar, yaşları ne olursa olsun, birçok ortak özelliğe sahip. Zaten bazı uzmanlar da Z kuşağını tanımlamaya çalışırken en az 3 önemli/global olguya dikkat çekiyor: 11 Eylül 2001 New York’ta İkiz Kulelerin yıkılması, 2008 global mali-ekonomik kriz ve nihayet İnternet’in yaygınlaşması. Bu kuşağa adını veren Z harfi, zaten birçok yerde kimi zaman alaycı hatta aşağılayıcı bir şekilde “Zoomer” olarak da telaffuz ediliyor.
68 kuşağı ya da bir başka deyişle “Baby Boomer” kuşağı, 2. Dünya Savaşının bitiminden hemen sonra doğdukları için değil Paris’te başlayıp bilahare dünya çapına yayılan isyancı gençlik hareketlerinin varlığı nedeniyle 68 kuşağı olarak adlandırıldı.
Sosyal bilimciler (Gazeteciler de!), mikro analizlerden hoşlanmayıp, genel tahlil ve sonuçları daha hoş, daha kolay buldukları için belki de bu kuşak sınıflandırmalarını ön plana çıkarıyor. Halkla İlişkiler ve reklamcıların derdi de tabi ki daha çok satmak, ürün ve hizmetleri parlatmak. Global neoliberal sistem de Z kuşağına önem veriyor, çünkü bu kesimin iyi üretici ve zengin tüketici olması lazım ki, düzenin mezar kazıcısı olmasın! Keza siyasetçilerin ve seçim anketçilerinin gözü de Z kuşağında. “Gelecek seçimde Z kuşağı ilk kez oy kullanacak…” filan. Yani onlar da bu kesime “olası müşteri” gözüyle bakıyor.
Batı’da Z kuşağı hakkında irili ufaklı çok sayıda araştırma ve yayın var. Bunların arasında galiba en kapsamlısı Amerikan Pew Araştırma Merkezinin çalışması.
“Z kuşağı şahane, geleceğimiz onlardır, yaşasın!” yaklaşımı ne kadar temelsiz ise “Abi iş yok bu yeni gençlerde, siyasetle ilgilenmiyorlar ve çok cahiller…” şeklindeki yorumlar da geçersiz.
İşin geneline girip dağılmaktansa araştırmanın Türkiye ile ilgili kısımlarına yoğunlaşalım:
Varkey Vakfının 2016 yılında 15-21 yaş grubunda yaptığı “Dini inancın önemi” başlıklı ankette, Türkiye, 20 ülke arasında dini inancın önemli olduğunu düşünen (?) 5. ülke. Araştırmada Nijerya 1., Endonezya 2., İsrail 3., Hindistan 4. konumda. Bu listede Japonya ve Almanya en son sırada. Yani dini inanca en az önem veren ülkeler.
Aynı vakfın aynı tarihte aynı yaş grubunda yaptığı, “Güvenli ve yasal kürtajı destekleyenler” konulu anketinde, Türkiye 18 ülke arasında 15. konumda. Listenin başında Fransa, İngiltere ve Kanada var. Türkiye’den sonra Arjantin, Brezilya ve Nijerya geliyor.
“Aynı cinsiyetten insanların evlenmeleri” konusunda yine 18 ülke arasında Türkiye sondan ikinci. Nijerya, Türkiye ve G.Kore bu tür evliliklere çok muhalif. Almanya, Kanada, Avustralya ve İngiltere ise taraftar.
“Yabancı işçilerin iyi koşullarda bu memlekette çalışma ve yaşamalarına destek” konusunda Türkiye, 20 ülke sıralamasında 15. durumda. Yabancı işçi sevmeyen diğer ülkeler G.Kore, İsrail, Rusya ve Nijerya.
Net Mutluluk Endeksinde Türkiye, 20 ülke arasında sondan 3. konumda. Diğer mutsuz ülkeler Japonya ve G.Kore. Mutlu olduğunu söyleyenlerin kalabalık olduğu ilk üç ülke ise Endonezya, Nijerya ve Hindistan!
Net Mutluluk Endeksinden çok Kendini Kandırma anketinin sonuçlarına benziyor bu sıralama.
Bu kamuoyu araştırmaları toplumsal gerçekliğin ancak bir cephesini/cenahını göstermekle birlikte aynı kriter ve yöntemlerle aynı yaş grubunda yapıldığı için esas olarak net sonuçları açısından değil kıyaslamaya olanak sağladığı için önemli.
Benim bu anketlerden yüzeysel düzeyde çıkardığım ilk iki sonuç şunlar: Türkiye, dünya ortalamasının çok gerisinde. Türkiye’deki Z kuşağı, global Z kuşağının birçok değerini hiç de paylaşmıyor.
Bizde Cumhurbaşkanı Erdoğan mesela, ABD Başkanı Trump’la (Ya da Putin, Bolsonaro, Duterte, Orban’la) sayısız ortak özelliğe sahip ama, Türkiyeli Z kuşağı mensubu bir genç, ABD’de Siyahlara yönelik ırkçılığı protesto etmek için sokaklara çıkıp köleci- sömürgeci liderlerin heykellerini deviren gençle çok az ortak özelliğe sahip. Geziciler hariç!
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları






















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.03.2021
11.03.2021
2.03.2021
12.02.2021
25.01.2021
18.01.2021
15.01.2021
11.01.2021
4.01.2021
31.12.2020