Şahin ALPAY

Hizmet niye kalıcıdır?
21.02.2015
1428

 Hatırlatmak gerekirse: Sosyal bilimlerin 19. ve erken 20. yüzyılda yaşayan kurucu babalarının hepsi modernleşmeyle birlikte toplumların dinden uzaklaşacağı, dinin yerini bilimin alacağı görüşünü paylaştılar.

Geçen yüzyılın sonlarından başlayarak, sosyal bilimciler bu teorinin gerçeklerle bağdaşmadığını, bugün dünyanın eğer daha fazla değilse, her zamanki kadar dindar olduğunu gördüler. Kimileri laikleşme teorisini kurtarma çabasına girişti; kimileri ise modernleşmenin niçin dinden uzaklaşmayla sonuçlanmadığının sosyal bilimsel açıklamasına yöneldi.

İkinciler bağlamında yakınlarda dikkatime gelen analizlerden biri, Jesse Graham ve Jonathan Haidt adlarında, ABD’nin tanınmış Virginia Üniversitesi’nden iki sosyal bilimcinin “Beyond beliefs: Religions bind individuals into moral communities” başlıklı makaleleri oldu. (Personality and Social Psychology Review, Vol. 14: 1, 2010, s. 140 – 150.) Bu makalede yazarlar araştırma bulguları temelinde (kendi ifadeleriyle) “üç muamma”yı, yani çoğu insanların niçin dindar olduğunu, dindarların niçin diğerlerinden daha mutlu insanlar olduklarını ve niçin diğerlerine nazaran daha hayırsever olduklarını açıklıyor. Bulgular şöyle özetlenebilir:

Kimilerinin (hemen her yerde kökten laiklerin) ileri sürdükleri, dindarlığın Tanrı’ya ya da peygambere inanca dayandığını, dini inançların bilimsel olarak geçersizliğinin gösterilmesi halinde insanların bu inançlardan vazgeçebilecekleri iddiası geçerli değildir. İnsanların çoğu dindardır, çünkü dini inançlar insanları manevi - ahlaki topluluklarla bütünleştirir.

Dindarlar diğerlerinden daha mutludur. Dini inançların insanları maruz kaldıkları tehditlere ve belirsizliklere karşı koruduğu görüşünde gerçeklik payı vardır. Ama dindarlar arasında mutluluk, korunma duygusundan değil, esas olarak bir dini topluluğun parçası olmanın sağladığı birlik ruhu ve dayanışmadan kaynaklanır. Dindarlıkla hayır işlerinde bulunma arasında eğitim, yaş, cinsiyet, gelir ve siyasi tercihlere bakılmaksızın güçlü bir ilişki vardır. Ortak ideallere sahip olmanın, dindarların niye diğerlerine nazaran daha hayırsever olduklarının en güçlü açıklayıcısı olduğu görülmektedir.

Yukarıda aktardığım bilimsel bulgular Fethullah Gülen Hocaefendi’nin telkinleriyle oluşan inanç – temelli bir sivil toplum hareketi olan Hizmet’in nasıl olup da binlerce gönüllüyü uzak diyarlarda fedakârca çalışmaya sevk edebildiğini; gönüllülerin katkılarından oluşan mali kaynak yaratma yeteneğini anlamakta güçlük çekenlere yardımcı olabilir.

Nasıl olur da Hizmet çok sayıda gence okuyup meslek edinmelerini sağlayan burslar verebilmiş, Türkiye’nin her yerinde ve 160 dolayında ülkede okullar açabilmiştir? Nasıl olur da “Kimse Yok mu” Derneği yurdun her yerine ve üç kıtaya insani yardım ulaştırabilmiştir? Nasıl olur da Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yurtiçinde ve dışında bunca konferans, toplantı düzenlemiştir? Nasıl olur da Zaman’ın milyona yakın parası ödenmiş abonesi vardır? Nasıl olur da Hizmet’e gönül verenler AKP iktidarının batırmak istediği katılım bankası Bank Asya’ya mallarını mülklerini satarak sahip çıkmış, paralarını yatırmak için uzun kuyruklar oluşturmuştur? Ve nasıl olur da Hizmet, 1980 ve 1997 askeri darbelerinin baskılarına, kovuşturmalarına rağmen ayakta kaldığı gibi, giderek güçlenmek imkânı bulmuştur?

Harcında elbette ki dini inanışlar, Hocaefendi’nin Müslümanlıkla modernliği bağdaştıran İslam yorumuna duyulan saygı var. Ama bu harç, sadece inançtan kaynaklanmıyor. Bu harçta Hizmet’in geliştirdiği manevi ve ahlaki değerlere bağlılık, sağladığı kişiler arası karşılıklı güven ve dayanışmanın da önemli payı var. İşte bu yüzden onu ortadan kaldırmaya çalışanlar ne yaparlarsa yapsınlar Hizmet kalıcıdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar