Şahin ALPAY

Sırt çeviren yanar!
4.02.2015
2142

 7 Haziran'dan yaklaşık dört hafta, TBMM başkanlığına AKP adayının seçilmesinden sonra siyasi manzara şöyle: Birlikte yüzde 60 oranında oy toplayan üç muhalefet partisinin, ağır yara alan hukuk devletini ihya etmek amacıyla, hiç değilse seçim tekrarlanana kadar yaşayacak bir hükümet kurmaları mümkün olmadı. Çünkü tek-kültürcü, asimilasyoncu politikalarda ısrar eden, partisi üzerinde mutlak bir otoritesi olan MHP lideri Devlet Bahçeli, PKK ile özdeşleştirdiği HDP ile hiçbir surette işbirliği yapmama, hatta aynı doğrultuda oy vermeme kararı aldı.

İbre AKP–CHP koalisyonuna meyletti. Bu ihtimali destekleyen etkenler şunlar: Bahçeli, anamuhalefet partisi rolünün MHP'ye büyük kazanç sağlayacağı hesabında. Kemal Kılıçdaroğlu, tekrarlanan seçim yenilgilerine rağmen koltuğunu korumanın yolu olarak iktidar ortaklığını görüyor. HDP Başkanı Selahattin Demirtaş da AKP–CHP koalisyonu istiyor, çünkü barış sürecinin devamının ancak böyle mümkün olacağını düşünüyor. İş çevreleri, ekonomik istikrar adına bu seçeneği destekliyor. Anlaşılan Dünya Bankası, ABD, belki AB bile bundan yana.

Peki AKP–CHP koalisyonu kurulabilir mi? Bunun önünde bazı ciddi engeller olduğu görülüyor. Baş engel, sürecin baş aktörlerinden biri, AKP'nin fiili başkanı olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başkan seçilip ülkeyi şirket (çiftliği) gibi yönetme arzusundan vazgeçmiş değil. Belki pedallara asılmazsa bisikletinin devrilmesinden çekiniyor. Bunun için oyun planı, 45 gün içinde hükümet kurdurmamak ve “tekrar” seçim kararı almak. Bunun için elinden geleni esirgemeyeceği anlaşılıyor. Kuvvetli bir ihtimal partisini “tekrar” seçime Ahmet Davutoğlu'ndan başka bir genel başkanla (benim favorilerim) Efkan Ala ya da Bekir Bozdağ ile götürmek.

Hukuken AKP genel başkanı ve başbakan Davutoğlu'nun oyun planı, bir koalisyon hükümeti kurarak hem koltuğunu korumak hem de Erdoğan'ın vesayetinden kurtulmak. AKP tabanı MHP ile, tavanı CHP ile koalisyon istiyor. MHP koalisyonu, yukarıda izah ettiğim nedenler yanında, Bahçeli'nin kırmızı çizgileri nedeniyle imkânsız gibi. Kılıçdaroğlu eğer (Davutoğlu'nu ziyadesiyle memnun eden) “rövanşizm yapmayacağız” beyanından hareketle “14 ilke”den yeterince taviz verirse, AKP–CHP koalisyonu kurulabilir görünüyor. Ne var ki, CHP içinde hatırı sayılır sayıda milletvekilinin, partiyi Erdoğan'ın payandası haline getirecek böyle bir koalisyona olumlu bakmadıkları biliniyor. Burada da hesaba katılması gereken bir engel var. (Bu arada anlayamadığım: Kılıçdaroğlu, TBMM başkanlığı için niye Baykal'da ısrar etti de İhsanoğlu'na destek vermedi? Gerçekte daha da iyi olurdu.)

HDP'nin oyun planı açık. PKK'dan (daha somutu Kandil'den) yükselen “AKP ile koalisyona girmeme konusunda bu kadar kategorik olmayın” imalarına rağmen, belki emanet oylara ihanet etmemek için AKP ile koalisyon yapmayacağını, ama AKP–CHP koalisyonuna destek vereceğini ilan etti. Ne var ki Kılıçdaroğlu'nun vereceği tavizlerin niteliği, HDP'yi de AKP–CHP koalisyonuna destekten ziyade muhalefete yöneltebilir. Evet, bugün itibarıyla gidiş, bir AKP–CHP koalisyonuna doğru. Ne var ki bu, yukarıda sayılan engeller nedeniyle mümkün olmayabilir; böyle bir koalisyon kurulsa bile kısa sürede çökebilir. Dolayısıyla ufukta erken–tekrar seçim göründüğü söylenebilir.

Bu ortamda demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve azınlıklara saygı ilkelerine bağlı aydınlara, fikir insanlarına düşen nedir? Hangi hükümet kurulursa kurulsun veya kurulamasın, her şart altında, hak ve özgürlükleri savunmak. Bütün partilere ve herkese şunu hatırlatmak: Hak ve özgürlüklere sırt çeviren yanar! Artık Türkiye'de hak ve özgürlüklere sahip çıkan kuşaklar sahnede.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar