Şahin ALPAY
Hatırlamakta yarar var: Adalet ve Kalkınma Partisi, “İslamcı gömleğini” çıkardığı, AB üyeliği hedefini programının merkezine oturttuğu; yurttaşların hak ve özgürlüklerini güven altına alacağını vaad ettiği için 2002’de yüzde 34 oyla iktidara geldi. İlk iki iktidar döneminde vaadlerini tuttu; ekonomi büyüdü, siyasal ve sosyal haklar genişledi, ülkenin itibarı arttı. Bunun için oy oranı 2011’de yüzde 50’ye kadar yükseldi.

Ne var ki sonrasında AKP iktidarı ters bir rotaya yöneldi. Dönemin başbakanı Erdoğan, kuvvetler ayrılığının ayağına dolandığını; yetkilerin elinde toplanmasını, bunun için “Türk usulü başkanlık” istediğini söylemeye başladı; giderek keyfi ve otoriter bir yönetim kuruldu. 2013 yazında Gezi Parkı protestoları aşırı güçle bastırıldı. AKP iktidarı 17 – 25 Aralık Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk iddialarına maruz kalınca, “paralel yapı” uydurmasıyla Hizmet Hareketi’ne karşı cadı avı başlatıldı; muhalifler “hain, casus, terörist” ilan edildi.
Ağustos 2014’te yüzde 52 oyla cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, tek-adam yönetimi kurmaya odaklandı. Baskı politikaları halktan tepki görmeye başlayınca 7 Haziran 2015’te yapılan seçimlerde AKP tek-başına iktidarı kaybetti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan PKK ile barış müzakerelerine dayalı “çözüm süreci”ne son verdi; yeniden askeri çözüme yöneldi; CHP ile koalisyona engel oldu ve erken seçim kararı aldırdı. Seçim kampanyasında başkanlık sistemi talebini rafa kaldırdı; geri plana çekildi; PKK’nın şiddeti tırmandırmasından da yararlanarak, seçmeni AKP’nin iktidarı kaybetmesi halinde güvenlik ve istikrarın bozulacağı iddiasıyla korkuttu. Böylece AKP 1 Kasım 2015’te yapılan acele seçimde yine yaklaşık yüzde 50 oyla yeniden tek-başına iktidar oldu.
AKP KİŞİ PARTİSİNE DÖNüştü
1 Kasım’dan sonra Erdoğan, anayasanın bekleme odasına alındığından, fiilen başkanlık sistemine geçildiğinden, sıranın anayasa değişikliği ile buna hukuki bir nitelik kazandırılmasına geldiğinden söz etmeye başladı. AKP’yi bir kişi partisi, Erdoğan partisi haline getirme projesine hız verdi. Bu yönde ilk adımı cumhurbaşkanlığı görevini henüz üstlenmeden kongreyi toplayarak, (temayül yoklamalarına göre yüzde 76 desteğe sahip) Abdullah Gül yerine (yüzde 1 destekli) Ahmet Davutoğlu’nun partinin başına geçmesini sağlayarak atmıştı. Kurucu kadroların büyük bölümü ya partiden uzaklaştırıldı ya da partide etkisiz hale getirildi. Büyük çoğunluğuyla parti yönetimi, bakanlıklar ve parlamento grubu siyasi kariyerlerini Erdoğan’a borçlu olan kimseler tarafından dolduruldu. Başbakan Davutoğlu’nun geçen hafta istifa etmek zorunda bırakılması, Erdoğan’ın AKP’yi mutlak hâkimiyeti altındaki bir “Erdoğan partisi” haline getirme projesinin tamamlanması olarak görülebilir. 22 Mayıs’ta toplanacak kongreyle partinin başına “silik, görevi kimden aldığını iyi bilen” bir başkan getirilecek.
Liberal demokrasinin geleceği…
Evet, AKP’nin “Erdoğan partisi” haline getirilmesi işi bitirildi, ancak Türkiye’yi bir “Erdoğan devleti” haline getirme konusunda daha gidilecek yol var. Sulh Ceza Hâkimlikleri projesiyle, HSYK’da yapılan değişikliklerle yargı bağımsızlığı kuşa çevrildi. Sırada Yargıtay ve Danıştay’da tasfiyeler ve buraların tümüyle yandaşlarla doldurulması var. Aynı muamele Anayasa Mahkemesi’ni de bekliyor olabilir. YÖK tamamen, medya büyük bölümüyle tek-adama bağlandı, ama TSK’nın, MİT’in, Dışişleri Bakanlığı’nın “başkomutan”a bağlanması henüz gerçekleşmedi. “Türk usulü başkanlık” getirecek yeni anayasa yapılması zor gözüktüğünden, şimdi B Planı’na yönelindiği, anayasada kısmi bir değişiklikle Erdoğan’ın “partili cumhurbaşkanı” haline getirilmeye çalışılacağı anlaşılıyor.
Türkiye’nin geldiği nokta bu. Kimilerine göre bu noktaya gelmesinde dünya konjonktürünün, liberal demokrasi aleyhine esmekte olan küresel rüzgârların da rolü var. Bu iddia ne ölçüde gerçekçi? “Dünya konjonktürü”ne dair bugüne kadar rastladığım en başarılı analiz, önde gelen siyaset bilimcilerimizden biri olan, Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ziya Öniş’e ait. Öniş “Democracy in Uncertain Times/Belirsizlikler Döneminde Demokrasi” (METU Studies in Development, No. 43, April 2016) başlıklı makalesinde şu ana eğilimlere dikkat çekiyor:
Liberal demokrasi gerek Kuzey (Batı), gerekse Güney ülkelerinde “duraksama” halinde. Batı’da ekonomik krizle birlikte gelen duraksama hem bu ülkelerdeki demokrasinin niteliğini sorgulanır hale getirdi, hem de Batı’nın rol modeli olma vasfına gölge düşürdü. Hindistan, Brezilya, Güney Afrika gibi Güney demokrasilerinde de eşitsizlikler demokrasinin geleceğini tehdit etmekte. Buna mukabil Çin ve Rusya kapitalizmin ve kalkınmanın demokrasi olmadan da mümkün olabileceğini gösteriyor.
Liberal demokrasinin geleceği hakkındaki iyimser senaryonun başlıca şartları Batı’da ekonomik krizin aşılması, Güney’de demokrasilerin sağlamlaştırılması, ikisi arasındaki işbirliği ve ittifakın güçlendirilmesi, Rusya ve Çin’de de demokratikleşme yolunda adımlar atılması. Buna karşılık Batı’da büyüme sağlanamaz, Güney demokrasileri sorunlarını aşamaz, ikisi arasında güç birliği yapılamazsa karamsar senaryo ağır basabilir, Rusya ve özellikle Çin’in, demokrasinin seçimden ibaret olduğu ülkeler için rol modeli olma vasfı güçlenebilir. Öniş, Arap Baharı, Gezi Parkı, Sao Paulo gösterileri gibi halk hareketlerinin de liberal demokrasinin küresel geleceği açısından oynayabileceği role işaret etmeyi de ihmal etmiyor.
Peki, Türkiye önümüzdeki dönemde hangi yönde gidebilir? Öniş, bu sorunun cevabını yine yakınlarda yayımlanan “Turkey’s Two Elections: The AKP Vomes Back / Türkiye’de İki Seçim: AKP’nin Dönüşü” (Journal of Democracy, Vol. 27, No. 2, April 2016) başlıklı, Türkiye’deki güncel siyasi durumun mükemmel bir analizini içeren makalede ele alıyor. Özetle şunları söylüyor:
Batı modelinin cazibesini yitirmesinin yarattığı boşluğu milliyetçi-popülist liderler doldurmakta. Bunların başlıcaları, Rusya’da Vladimir Putin, Hindistan’da Narendra Modi, Macaristan’da Viktor Orban ve Türkiye’de Tayyip Erdoğan. Bugün Türkiye’nin hem 7 Haziran, hem de 1 Kasım seçimlerinin gösterdiği yönde ilerleme potansiyeli var. Ağır bir ekonomik krizle karşılaşılmadıkça AKP’nin oy desteğini kaybetmesi zor görünüyor. Dindar-muhafazakâr seçmen kazanımlarını AKP iktidarına bağlıyor. Erdoğan da seçmenleri muhalefetin kazanması halinde bu kazanımların kaybedilebileceğiyle tehdit ediyor. Buna karşılık AKP iktidarı istikrar ve düzen vaadiyle yeniden ele geçirdi. Süren kutuplaşma ve artan şiddet ortamında istikrarı korumak güçleşiyor.
TÜRKİYE BATI’DAN VAZGEÇEMEZ
Batı’nın demokratikleşme yönündeki telkinlerinin Türkiye’deki rejimin geleceği üzerinde fazla etkili olması beklenemez. Demokratikleşmenin canlanması için inisiyatifin içeriden gelmesi gerekecek. Bu da sivil toplumun mobilize olma arzu ve yeteneği yanında muhalefet partilerinin kendilerini yenileyerek ciddi alternatif haline gelmelerine bağlı. Öniş bu bağlamda, AKP içindeki görece özgürlükçü unsurların nasıl davranacaklarının önemine, barış sürecinin kaçınılmaz olarak canlandırılmasının demokratikleşmeye ivme kazandırabileceğine dikkat çekiyor.
Öniş’in büyük ölçüde katıldığım analizine şu noktaları eklemek isterim: Onun da altını çizdiği üzere, Türkiye AB üyeliğine odaklandığı sürece kalkınmanın üç boyutu olan ekonomik büyüme, siyasal katılım ve sosyal haklar alanlarının her birinde ilerledi; bundan vazgeçince her alanda geriledi. Erdoğan istese bile Batı’dan vazgeçemez; onun için Batı ile ilişkilerde yalpalıyor. AB Türkiye için çok önemli bir ekonomi çıtası. Bunun için AB ile mülteci akınının önlenmesi karşılığında katılım sürecinin canlandırılması pazarlığına girişti. Yabancı yatırımların yaklaşık yüzde 60’ı AB’den geliyor, ticaretin yüzde 40’i AB’yle yapılıyor. Liderlik yol gösterdiğinde halkın yüzde 70 – 75’inin AB üyeliğine destek verdiği unutulmamalı. NATO Türkiye için vazgeçilmez bir güvenlik çıpası. Bunun için uzlaşma arayışına girdiği İsrail’in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktı. Dünyayı anlamaya çalışırken Batı’nın bugün içinde bulunduğu sorunları aşacak demokratik mekanizmalara sahip olduğu da akılda tutulmalı.
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020