Selçuk UZUN
Gerçek adı Hasan Vasfi Kıztaşı. Ancak dönem dönem başka kimlikleriyle de bilinir. Aksaray Horhor semtinde oturduğu için Horhorlu Hasan, İttihatçılara göre Çerkes Hasan, soyadı yasasından sonra Hasan Amca ve Babıali´nin sevimli Hasan Amcası. Soyadının „Amca“ olması ise Ubıh´ların Amç´a“ sülalesinden bir Çerkes olmasından kaynaklanıyor. Babası Amç'a Receb, 1864 Büyük Çerkes sürgününde Anadolu´ya, Trabzon´a geliyor, Osmanlı Ordusu´na er olarak katılıyor, Karadağ, Plevne ve Girit savaşlarına katıldıktan sonra Yüzbaşı rütbesine kadar yükseliyor. Hasan Amca´nın babası ile ilgili söyledikleri şöyle: Ben Beşinci Ordu, Nizamiye Otuz beşinci Alay, Birinci Takım Kolağası Recep Ağa´nın oğluyum. Babam bana miras olarak üç madalya bıraktı: Karadağ, Plevne, Girit. Bundan başka kanlı bir kılıç, bir de parçalanmış kanlı bir kolağası ceketi. Nişanlar, kılıç ve kanlı ceket evde. Beratlarıyla birlikte bunlar benimdir. Anladınız değil mi, ben büyük evlad olduğum için, yasal olarak bu nişanları takmak yetkisindeyim. Yani bu, savaşa katılmış subayın yasal mirasçısıyım. Babam, bu savaşlarda aldığı takım takım yaralardan başka, Dürzi Dağı´nda yaptığı bir muharebede, altında hayatını verdiği al zemin üzerine beyaz ay-yıldızlı bayrağı, Kafkasya´dan getirmiş olduğunu söylemişlerdi bana. Kardeşim de, bir kardeşim, iki dayım, bir amcam Plevne´de, Şipka´da, Balkan Savaşı´nda yine o bayrak uğrunda ve altında kanlarını bu topraklarda dökmüşler. Evet, altmış-yetmiş yıl önce buraya gelmişiz. Altmış yılda yedi şehit vermişiz.“
Hasan Amca, Karadağ sınırında doğar. Adetten doğduğunda imam kulağına ezan okumakistemiş. Babası da “Oku imam efendi. Adı Hasan olsun, o da Çerkes Hasan Bey gibi padişah uğruna asılsın, kesilsin” demiş. Babası, 1878´in 15 Haziran´ında Abdülaziz´in intikamını almak için Serasker Hüseyin Avni Paşa´yı ve beş kişiyi öldüren ve Beyazıt meydanındaki dut ağacına asılan Çerkes Hasan´ı kastetmiş.
Hasan Amca´nın yakın dostu Burhan Felek onu şöyle anlatır: Meçhul bir yiğit, hürriyet davacısıdır. Ama gelmiş geçmiş, Türk ihtilalcilerinin en yüreklisi, en cefakeşi, en gururlusudur. Tıbbiyeli, ihtilalci, işsiz, suikastçi, kalebend, Bahriye Nezareti katiplerinden, Ermeni göçmenler müfettişi, bakkallık şirketi ortağı, terzi, boyacı, ressam, Türkçe öğretmeni, Türk ajanı ve gazeteci. Tam anlamıyla berduş olarak renkli, sesli, nakışlı, elemli, işkenceli, yoksul. Ama daima gururlu.
Hasan Amca, babası şehit düştüğünde küçükmüş, annesi ve iki kardeşi ile yaşıyormuş. Ortaokulu Fatih´te bitirince, babasının arkadaşı Serasker Rıza Paşa Fransız okuluna vermek istemiş ama o askeri okula gitmekte diretmiş. Kuleli´ye vermişler. Bu arada Kuleli´de yazdığı „Nizamiye Kapısı“ adlı kitabında Abdülhamit dönemindeki eğitim sistemini anlatmış. Daha sonra Pangaltı Harbiyesi´ne oradan da Askeri Tıbbiye´ye gönderilmiş. Askeri Tıbbiye'yi üçüncü sınıfta bırakıp İttihat ve Terakki saflarında politik mücadeleye atılmış. Burada Abdülhamit karşıtı harekete kendi deyimiyle „çok kin ve az bir bilgiyle“ katılmış. Fakat İttihatçıların vaat ettiklerinin tersine, baskı ve şiddete dayalı bir diktatörlük kurmaları üzerine, 1912´de muhalif subayların örgütlediği „Halaskar Zabitan“a (Kurtarıcı Subaylar) katılmış.
Hasan Amca, üç tarihi olayın da tanığıdır.
„Bir akşamüstü Divanyolu´ndan yukarı doğru çıkıyordum, önümde bir Paşa, onun arkasında bir Haremağası yavaş adımlarla ilerliyorlardı. Tam karşıdan pelerinli genç bir teğmen hızlı hızlı geldi, silahını çekip Paşa ile Haremağasını vurdu. Paşa cansız düşerken bacağından vurulan Haremağası acı içinde yerde kıvranıyordu. Bu sıra soluk soluğa bir bekçi geldi. Biraz evvel pelerinli bir teğmenin kendisine, ´Bir Paşa vurulmuş. Git bak´ dediğini söyledi.‘ O gün İsmail Mahir Paşa´nın cinayetine tanık olmuştu Hasan Amca. Daha sonra ise 5 Haziran 1909´da Serbesti gazetesinin yazarı Hasan Fehmi´nin Bahçekapı´da, 9 Haziran 1910´da Ahmet Samim´in Galata Köprüsü üstünde vurulup öldürülmelerine de tanık olacaktı.
Gazeteci Hasan Fehmi´nin cinayetini protesto edenler arasında o da vardı. “Hepimiz bahçeye fırlamıştık. Katile, hükümete lanetler yağıyordu. Bir ara çıkardığımız gürültüden kendimiz bile korktuk, kalabalık kaypakça dağılır gibi oldu. Fakat içimizden bir arkadaş omuzlar üstünde yükselerek, ´Kaçmayın gafiller! Bu görev milletin vicdanını ve idrakını temsil eden Darülfünun´a düşer. Bizler koca-karılar gibi bedduamızı yapıp evlerimize dağılamayız.´ dedi. Herkes olduğu yere mıhlanmıştı. Katili istemek üzere topluca Babıali´ye doğru yola çıkıldı. Burada ´Sadrazam gelsin´ diye bastırdık. Bir müddet sonra yetmişlik ihtiyar Hüseyin Hilmi Paşa geldi. Zoraki bir tebessümle kalabalığı selamladı. Aramızdan seçtiğimiz sözcü, Hasan Fehmi´nin Galata Köprüsü üzerinde vurulmasına dikkat çekildi. Çünkü köprünün iki başında 24 saat asker ve polisin nöbet tuttuğunu, yani cinayetin bunların gözü önünde işlendiğini söyledi. Ve nihayet katilin yakalanarak şiddetle cezalandırılmasını istedi. İhtiyar vezir yarım ağız ve titrek bir sesle, "Basın hürriyetine sıkılan bu kurşunun aslında beraberlik ve bütünlüğümüzü hedef aldığını" söyledi. Ve şöyle devam etti: “Katil eğer yakalanırsa, cezaların en şiddetlisiyle cezalandırılacaktır” derken, kalabalık arasından bir genç, dik bir sesle "Buraya edatı şart girmez Paşa!” diye bağırdı, “katil yakalanırsa ne demek?” Paşanın lafını ağzına tıkan bu genç hukuk öğrencisi, daha sonraki adıyla gazeteci Burhan Felek idi. Hasan Amca, İttihat ve Terakki´nin toplantısında bu olayı anlatır, üzüldüğünü ve bir daha tekerrür etmemesini söyler. “ Benim gibi bir Çerkes olan arkadaşım Yakup Cemil, konuşmama sert bir şekilde cevap verdi. Rejim oturuncaya kadar bu cinayetlerin şart olduğunu söyledi. Aramızda bir tartışma başladı. Bu sıra yanımda oturan bir arkadaş kulağıma eğilerek `Aman çekişmeyi kes. Artık o senin bildiğin Yakup Cemil değil`dedi.”
Çok sonraları Hasan Amca´nın yolu Sultan Mahmut Türbesi´ne düşer. Burada yatmakta olan Ahmet Samim´in mezarını ziyaret etmek ister ancak mezarlık defterine bakarak bulur. Ve acı acı söylendiği belirtilir: “ Bu adam şu memleket için canını verdi. Hani ınsanın şöyle bir tarifi vardır: Mazi ve istikbali halde yaşayan mahluk diye. İnsan buna inanmak için ya yazılarıyla Hasan Fehmi´yi yahut şuraya birkaç yüz metre mesafede olan Gazeteciler Cemiyeti´nin varlığını inkar edesi geliyor. Hem de vaktiyle katilini Sadrazamdan isteyen Burhan Felek´in senelerce başkanlığını ettiği Cemiyet.”
Hasan Amca´nın 1908´den sonra İttihatçılardan ayrılıp Prens Sabahattin çizgisinde politika yaptığı bilinmektedir. Selanik´e gidişi bir dönüm noktasıdır. Burada İmparatorluktan ayrılmak isteyen Sırp, Bulgar, Yunan çeteleri ile karşılaşır. Hasan Amca, burada İttihat ve Terakki´yi daha iyi tanır. İT`ye bağlı subayların hemen hemen her alana egemen olma çabaları, yasadışı davranışları. Ordu´da da terfiler, keyfi, nakli ve atamalardaki keyfilik. 1912 yılında Halaskar Zabitan´a katıldıktan sonra, deyim yerindeyse azılı bir İttihatçı düşmanı olur. Onun Mustafa Kemal ve İnönü ile CHP karşıtı olduğu da bilinmektedir.
Hasan Amca, bilindiği kadar İttihat ve Terakki hakkındaki görüşlerini az ve öz biçimde formüle etmiştir: İttihatçıları kastederek, „Bu okuduğunu anlamamış, kendi dilleriyle mektup yazmak iktidarında olmayan herifler, en akla gelmez çılgınlıkları yaptılar. Bunlar için istediğimiz nevi ve çapta lanetler okuyabiliriz. Ama kendi hissemize düşeni de ayırmak suretiyle. Diplomat, zabit, muharrir, münevver, hoca, derviş. Hiç değilse her aydının bu aşağılayıcı boyun eğmesi, bu büyük cinayetin ortak katili olmalarına ve bugün yaşadığımız büyük kargaşının sebep ve suçluları arasında sayılmalarına yer vermez mi ?” Ve buna ek olarak Hasan Amca “İttihatçılar ihanet ve yabancılık çeşnisi vermek için bir Çerkesliği taktılar” diyecektir.
Bu dönemde Hasan Amca Prens Sabahattin tarafında yer alır. Daha sonra içinde yer aldığı Halaskar Zabitan Grubu (Kurtarıcı Subaylar) Talat Paşa´yı ortadan kaldırmayı amaçlar. Suikastçıların içinde Hasan Amca da vardır. Ancak Prens Sabahattin adeta yalvarırcasına Hasan Amca´ya bu işi reddetmesini ister ve suikastten vazgeçilir. Balkan Savaşı patlak verir. Daha sonra Babıali Baskını olayı yaşanır. Bu arada Hasan Amca, azılı bir İttihatçı düşmanıdır. Kendisinin de içinde olduğu bir grup İttihat ve Terakki binasını kundaklamayı planlar. Hasan Amca ve Sait, binayı kundaklarlar ancak bina tulumbacılar tarafından söndürülür. Bu arada Halaskar Zabitan Grubu, zor kullanarak İT´den iktidarı almak ister. Bu nedenle planlar yapılır. Ancak bir bildirinin ele geçmesi sonucu tutuklamalar başlar. Yakalanması istenenler arasında Hasan Amca da vardır. İttihatçıların aradığı Saffet Bey, Horhor´da Hasan Amca´nın evinde saklanmaktadır. Bir gece kapının çalınması üzerine dışarı çıkan Saffet Bey sanarak kapıyı açınca, göğsüne bir tabanca dayanır. Tabancayı dayayan tanıdığı bir yüzbaşıdır. Hasan Amca „Taklib-i Hükümet“ sanığı olarak Cağaloğlu´ndaki Kolordu Kumandanlık Karargahına götürülür. İstanbul Muhafız Komutanı Cemal Paşa´dır. Sorguya alınır. Sorguda Cemal Paşa ve Polis Müdürü Azmi Bey de vardır. Cemal Paşa ilk günlerde çok sert ve sinirlidir. Ancak sonraki günlerde yumuşak bir tavır sergiler. Arkadaşı Sait´in ifadesini okuturlar ve durumun vahameti ortaya çıkar. Sait çok şey anlatmıştır. Hasan Amca o anı şöyle anlatır: “Benim söyleyecek bir şeyim yoktu. Sadece fena bir sonuca adaydım, artık bunu anlamıştım. Yavaş yavaş olacak olmuş diyenlerin sükun ve huzuruna kavuşuyordum. Artık iş olacağına varacaktı. Sıkıntılı sessizlik bir süre devam etti. Cemal Bey birdenbire döndü: Artık soruşturma sona ermek üzere. Yarın, öbür gün savaş divanına gireceksiniz. Memlekete faydalı olan insanları korumak vatan borcudur. Biri böyle, başkası öyle düşünür, yeter ki memlekete, millete karşı samimi olsun, dedi. Sonra masadan Sait´in dosyasını aldı. Sobaya doğru iki adım attı, çizmenin burnuyla sobanın kapağını açtı, dosyayı içeri attı. Dosyanın bir anda harlayarak alevlendiğini gördüm. Kapağı tekrar çizmesinin burnuyla çarptı ve kapattı.” Cemal Paşa, Sait´i yanına göndereceğini ve ifadelerine gereken düzeni vermesini söyler. Hasan Amca Bekirağa Bölüğü´ne gönderilir. Uzun süre yargılanmayı bekler. Nihayet karar günü gelir: Hasan Amca ömür boyu kalebentliğe mahkum olur. Dış kapıdaki Müfreze komutanı ile aralarında şöyle bir konuşma geçer: Binbaşı bir limonata ısmarlar ve geçmiş olsun der. Hasan Amca “Bu da oldu mu beyefendi, der. Hem ölünceye kadar bir kalede hepimize hüküm veriyorsunuz, hem de geçmiş olsun diyorsunuz. Binbaşı şöyle cevap verir: Hadi canım. Mesele ipten kurtulmak. Ondan sonrası beraat kararı demektir. Politikada mesele kelleyi kurtarmaktan ibaret.
Hasan Amca biraz dinlenmek için hastaneye yatmak aster, kendini hastanenin “Deli Koğuşu” nda bulur. Sonra Sultanahmet Hapishanesine gönderilir. Bu sıralarda Mahmut Şevket Paşa´ya suikast yapılır. İttihat ve Terakki duruma hakim olur ve 12 kişi idam edilir, ardından 200 muhalif Sinop cezaevine gönderilir. Hasan Amca ve diğer muhalifler de Bodrum Kalesi´ne gönderilir. Ancak daha sonraki gelişmeler sonucu „Taklib-i Hükümet“ mahkumları serbest kalır. Hasan Amca, Bahriye Nazırı Cemal Paşa´nın yanına katip olarak girer. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, Cemal Paşa ile tekrar Suriye´de karşılaşır. Suriye bozgunundan sonra Şam´da esir olur. Osmanlıların Suriye´yi terk etmesinden sonra İstanbul´a döner.
Bir müddet sonra Hasan Amca, politik çekişmelerden elini çeker, Kadıköy´de bir ev tutar ve kolej mezunu bir kadınla evlenir. Kurtuluş Savaşı sonucu İstanbul´dan yurtdışına kaçar. Bir düşmanlığa hedef olmaktan çekinir. Hani ne olur ne olmaz diye. Selanik´e gelir. Çerkes Ethem ile ilişki içersindedir. Selanik´te bir Yunanlı´nın Mustafa Kemal´e küfür etmesi sonucunda arbede çıkartır ve Yunanlılar onu Atina´ya yaya olarak gönderirler. Hasan Amca ne iş bulursa yapar. Boyacılık, berberlik, öğretmenlik, ressamlık vs. Bu arada Atina Büyükelçiliği´nin gizli kasasını boyarken, Büyükelçi Cevat Bey ile tanışır. Büyükelçi onun hakkında herşeyi öğrenir. 8 yıl Yunanistan´da yaşadıktan sonra Türkiye´ye dönmek ister. Türkiye´den olumlu yanıt gelir. Pasaportu alır ve Kapıkule´ye gelir. Önüne bir kağıt uzatılır. Şunu imzala, sonra buyrun geçin derler. Karısını boşadığı ve ilişkisinin kalmadığına ilişkin bir kağıttır bu. Bu olan biteni Burhan Felek anlatır. Hasan Vasfi, imzalamazsam diye sorar. Giremezsin derler. O da hiçbir şey söylemeden geri döner. Daha sonra Bulgaristan´dadır. Varna´da Türkçe öğretmenliği yapar. Daha sonra Burhan Felek ile mektuplaşmaya başlar. Türkiye´ye gelir. Burhan Felek onu Fuat Bulca ile tanıştırır. Bulgaristan´da Türk ordusunun istihbarat ajanı olur. İzlendiğini anlayınca, sessizce Türkiye´ye gelir. Ne zaman geldiği ise bilinmiyor. Hasan Amca, Babıali ile ilişkileri olan biridir. 1950´li yıllarda İstanbul´dadır. Güneş Gazetesi sahibi Falih Rıfkı Atay ile Suriye´de tanışmıştır, orada çalışır. Fikret Otyam şunları anlatır: İsmet Paşa´yı hiç sevmezdi. Sözünü sakınmayan Hasan Amca, Kanal Harekatında önemli rolü olan emekli general Ali Fuat Erden´den hoşlanmazdı. „Bunlar var ya, bunlar. Binlerce Anadolu evladını Süveyş´e bıraktılar, şimdi de hatırat yazıp öğünüyorlar“ derdi. Hasan Amca, Orhan Kemal ile rakı ve kebabına tavla oynardı.
Tarih Dünyası, Akşam gibi gazete ve dergilerde anı-tarih türünde yazıları yayımlanır. Nizamiye Kapısı (1958), Doğmayan Hürriyet (1958), Yarıda Kalan İhtilal (1960'da Vatan gazetesinde tefrika edilmiştir) adlı kitapları vardır. Hasan Amca, son yıllarını dostlarının evinde veya Dünya Gazetesi´nin yanındaki bir dostunun evinde geçirir. Geçim sıkıntısı çekmektedir. Aziz Nesin´e 18 Ocak 1961 tarihli mektubunda, ona yazıları gönderdiğini, biraz avans istediği yazılıdır. Sanırız Zübük dergisinde de yazmıştır.
Hasan Amca son günlerini Haydarpaşa Hastahanesinde geçirir.Burhan Felek´in deyişiyle aslan yürekli Çerkes Hasan, kalp yetersizliğinden ölür. Geride, eski bir çanta, iki küçük not defteri, 5 lira bakiyeli bir tasarruf cüzdanı, 2-3 kitap, bir kaç parça yazı bırakmıştır. Burhan Felek onu şöyle anlatır: Tam anlamıyla berduş olarak renkli, sesli, nakışlı, elemli, işkenceli, yoksul... ama daima gururlu yaşamış bir eski ihtilalciydi Hasan Amca.
Hasan Amca´nın yaşam hikayesinin, birçok sırla dolu olduğu ve bunları mezara beraberinde götürdüğü söylenir. Ancak yaşamının Birinci Dünya Savaşı dönemi ve bu döneme ait yaşadıkları ve yazdıkları, tarihi düşülen bir kayıt niteliğindedir. Şimdi bu olay/olayları özetleyerek aktarayım: Hasan Amca, Cemal Paşa tarafından tehcir edilen Halep´teki Ermenilere yardım için çağrılır. Hasan Amca´nın Halep'te yaşadıklarına dair anıları 1919 Haziran ayında Alemdar gazetesinde yayımlanır. Hasan Amca, bu anılarında, İttihatçıların, Ermenileri Suriye'ye imha amacıyla sürdüğünü açık açık anlatır. Ancak anıların yayımlanması yarım kalır ve Alemdar ani bir kararla anıları yayımlamayı durdurur. Aşağıdaki anılar Agos´un 24 Mart 2012 tarihli sayısından özetlenmiştir.
14 Ağustos 32'de Halep'te Ordu karargahına katılmak üzere Dördüncü Ordu Kumandanlığı'ndan emir almıştım. O günlerde memurların ticaret hayatına ilk adımlarına tesadüf ediliyordu. Ötede beride birtakım memurların suistimalleri, vagon alma yetkilerinin verilmesi yavaş yavaş kendini göstermiş, ambarlardan ufak tefek hırsızlıklarla, yoksulluktan bolluğa açılan yollar belirmeye başlamıştı.Halep'e bu tür işleri ve suistimalleri teftiş göreviyle çağırıldığımı tahmin etmiştim. En kuvvetli olarak bu ihtimalle İstanbul-Halep yolunu kat etmiş, 23 Ağustos 32'de Halep'e varmış ve Baron Oteli'nde Kumandan Paşa'yla buluşmuştum. Hoşbeşten ve İstanbul hakkında biraz konuştuktan sonra Ermeni işleriyle meşgul olmak üzere çağırıldığımı anladım. İttihat ve Terakki hükümetinin bu millet hakkındaki, ilk duyduğumda inanmadığım ve abartıldığını düşündüğüm karar ve icraatı, artık duyulmuştu. Hem bu sebep hem de böyle bir görevi tasavvur etmediğim için bu emir ve teklif beni biraz şaşırtmış, korkutmuştu. Otelden, Halep'te ikâmet eden ablamın evine giderken, evvelce pek de inanmak istemediğim, çoğunlukla Ermeni dostlarımın olaylar hakkındaki endişe ve şikâyetlerini abarttığını düşündüğüm bu kanlı tablo, zihnimde bir mutlak gerçek gibi canlanmıştı. (...) Cemal Paşa'ya Karargah Salonu'nda tesadüf ettim. Yanında uzun boylu, zayıf simalı, bıyıkları gururla dik bükülmüş, giyim tarzından orduyla eski bir ilişkisi olduğu anlaşılan bir zat vardı. Ermeni işine senden evvel Hüseyin Kazım, Kamil Beyleri tayin etmiştim... Bence bu meselenin önemi ciddi. Onun için seni çağırdım, dedi. Yanındaki zatı işaret ederek: Emirlerimi, bu bey vasıtasıyla alacak, tekliflerini de onun aracılığıyla ileteceksin! Gerçi Cemal Paşa´nın Ermeni göçmenlerini Suriye'de henüz yaşattığını görüyordum. (...)Cemal Paşa gözlerimden endişemi keşfediyor gibi görünüyordu. Yaklaşmamı işaret ederek: Şimdi sen Havran´a gideceksin. Orada takriben 20-30 bin Ermeni muhaciri bulacaksın. Biliyorsun ki orası zanaat sahibi insanları geçindirecek bir yer değildir. Ermenilerin çoğu meslek sahibi. Ama orada sefalet içindedirler. Bunlardan, evvela dul ve yetimleri toplar, buraya gönderirsin. Burada dul ve yetimhaneler tesis edilecek, onlar orada himaye edilecek, sonra aileleri akrabalarından ayırmayarak sanatlarını bir oran dahilinde bulundurmak suretiyle Beyrut ve Suriye‘nin muhtelif liva ve kaza merkezlerine sevk edeceksin. Onlara orada sermaye, dükkan ve ev tedarik edeceksin. Bunları çalışmaya sevk edeceksin. Geçimlerini ve hayatlarını kazanmayı temin edeceksin... Şimdilik görevin Havran'dan bu aileleri düzenli olarak kışa ve yağmurlara kadar buralara sevk etmektir. Sonra bizzat gidip toplumsal durumlarını düzeltecek ve hayatlarını temin edeceksin...“ (...)O zaman Ermeni muhacirler işini idare ve takip eden heyete Heyet-i Mahsusa ismi verilmiş. Merkezde bu işi İttihat ve Terakki Şam Murahhası Neşet Bey idare edecek. Ben, Heyet-i Mahsusa Havran Murahhası oluyorum. (...) Bir taraftan hastane ve eczanenin noksanlarını tamamlayarak bir taraftan da sevkiyat için mesaiye başlamıştım. Evvela dul ve yetimleri Şam'a sevk edeceğime göre, Havran'ın muhtelif köy, vadi ve karyelerine atılan bu biçareleri toplamak lazım geliyordu. Köylerden Ermeni muhtarlarını çağırdım. Birer defter hazırlamalarını tembih ettim. Gelen defterlere ve mesafelere göre İstasyon Kumandanı‘nın vereceği vagonları hesaplayarak sevkiyatın projesini hazırladım. Maksadım, köylerden gelecek muhacirleri orada yirmi dört saatten fazla bekletmemiş olmak ve biriktirerek sefaletlerini şiddetlendirmemekti. 2-3 günlük mesai ile bunu temin ettim. İlk köyü davet ettim. Sevkiyat başlamıştı. Buradan trene binmek için lazım gelen talimatı memurlara vererek dul ve yetimleri bizzat toplamak, hem de durumu bizzat görmek için Cebl'e hareket ettim. Bu dağlar, yaratılış tarihinden beri bu derece vahim sefalet taşımamış, görmemiştir. Dört gün devam eden bu seyahat, bana insan denilen mahlukun ne derece yırtıcı, ne derecelere kadar dayanıklı olduğunu o kadar katı gösterdi ki, korktum, insan soyuna mensup olmaktan utandım. Mide ve ihtiyaç ıstırabı, insan doğasında ne iğrenç tabiatlar doğuruyor. Hemcinsinin, ot, leş, kendi evladını yediğini görmekten, işitmekten insanlık ne hisseder? Bu duyguyu ve tesiri hangi kelimelerle izah eder! Benim gibi adem evlatlarının, mecalsiz adımlarla yürümeye çalışarak, hayvanlar gibi ot yediklerini, bir eşek leşini yırtıcı hayvanlar gibi, birbiriyle kavga ederek parçaladıklarını, bağırsaklarını paylaşmak için birbirinin boğazına sarıldıklarını gördüm. Bu leşin paylaşımı için benim dilimde konuştuklarını işittim. İnsanın bütün havası dönüyor, gözleri gördüğüne, kulakları işittiğine inanmak istemiyor... Fotoğraf makinesi ile yanlarına yaklaştığım zaman ehemmiyyet bile vermediler. İçlerinden biri bile dönüp bakmamıştı. İnsanların en yüksek gayelerine, en yüksek heyecanlarına lanet ederek buradan uzaklaştım. (...)Bundan sonra karyelerde, hemen bütün muhacirlerden yüzde 30-40 telefat vardı. Tifus, humma, malarya da aynı şiddet ve vahametteydi. İlacın olmadığı yerde hastalıkların vahim sonuçları arasında fark kalmıyor gibi. Kinin ilacının olmadığı yerde en basit malaryanın vebadan ne farkı olabilirdi. Dul ve yetimleri toplatarak hazırlanıyor ve incelemeyi sonraya bırakarak ilerıye harekete devam ediyordum. Civar karyelerden çocukları ve dulları güzergahıma tesadüf edecek köylere göndermek üzere muhacirlerden tayin ettiğim görevlileri de etrafa gönderiyordum. Kefrence'nin bir saat ilerisinde, Hazra Köyü‘ne vardım. Burada, muhacir ve yerli beş yüz nüfustan dört yüz on yedi vefat vardı. Köyün dar aralıklarında koltuk değneklerine dayanmış canlı mevtalar sağa sola sallanarak yürüyorlardı. O gece kırda yatmayı tercih etmiştim. Kalamadım. Bitlerin boğduğu bir çocuğu burada gördüm. Tırnakların diplerinden itibaren masumun bütün vücudunu istila eden bu murdar milyarlarca mahluk, cenazesinin üzerini bir iğne batırılacak yer bırakmamak şartıyla örtmüştü. Bir çınar ağacının gövdesine yaslanarak, sabahı yapmağa çalıştım. Bir türlü gözlerimi kapayamıyordum. (...) Dört yüz kişilik yetim ve dul kadın kafilesi Dera'ya doğru mecalsiz yol aldılar. Hayvanla bir gecede Dera'ya avdet ettim ve ertesi gün gelecek olan kafilenin Şam‘a sevkini ikmal ettim. 16 saat ata binmek beni yormuştu. İstırahat için çadırıma çekildim. Masamda amirimden gelen iki telgraf buldum. „Oradaki muhacirinden en fakir olanları evvela, hali müsait olanları ikinci, biraz daha müsait olanları da üçüncü... bu suretle tasnif ederek sevkiyata başlayınız. Dul ve yetimleri sevk ediniz. İkinci bir emre kadar diğerlerinin sevkiyatını tehir ediniz!(...)“ Yoldan ruhen, bedenen yorulmuş bir halde bu zıt cümleler içeren telgrafı okudum ve cevap olarak: „Sevkiyatın idare şeklinin ancak burada bulunan muhacirlerin vaziyetine göre tayin edilebileceğini, bunların fakir, âlâ, biraz daha âlâ, suretiyle bir bitki uzmanı gibi tasnifi mümkün olamayacağını ve alınacak vagonlara nisbetle mesafe ve coğrafi vaziyete göre yapılacak bir proje dahilinde muhaciri sevk ederek sevkiyatı devamlı ve muntazam bir şekilde idare mümkün olabileceğini, özetle, bu vazifenin burada yerine getirilmesi benim sorumluluğuma bırakılmak lazım geleceğini ve esasen sevkleri için fazla beklemeyeceğimi ve sevkiyata başladığımı yazdım.“
Hasan Amca´nın Şam‘a eşlerinin yanına gönderdiği kadınlar nedeniyle iskan mıntıkası olmadığı için bir açığı yakalanmış ve emre aykırı davranmaması istenmiştir. Bunun üzerine Hasan Amca Cemal Paşa´ya gider. Merkez´de bulunan Neşet Bey´in yerine Şam Valisi Tahsin Bey görevlendirilir.
Mutasarrıflık Dairesi'nde üçümüz, ben, vali ve mutasarrıf oturduk. Konu Ermeni muhacirlerine gelmişti. Vali kısa ve soğuk bir ifade ile: "İşte dedi, Hasan Bey de bunlara müfettiş olarak ordu tarafından memur tayin edilmiştir. Artık bakarsınız, duruma göre, bu muhacir işini bitirirsiniz“ Ne garip talimat! Bundan ne anlam çıkarılabilir? İzah edeceğini düşünerek sustum. Bana dönerek: Hasan Bey! İşte Hükümet-i Mülkiye Reisi Bey ile birlikte çalışırsınız, cümlesini ilave etti.
Abdülkadir Bey, Merkez-i Umumi Katibi´dir. Hasan Amca tekrar Cemal Paşa´ya çıkar. Herkese kızan Cemal Paşa bir ordu emri çıkartır ve tek yetkili Hasan Amca olur.
Proje gereğı Erid kaza merkezinden gönderilen muhacirler çadırlarda tren bekliyorlardı. Bugüne kadar 270 yetmişailenin sevkleri yapılmıştı.O yöreden ayrıldığım zaman Hükümet-i Mülkiye'nin sevkiyatıtatil ettiğini gördüm. Sebebini anlamak amacıyla mutasarrıfa çıktım.Ölümden kurtarılmak istenen bu felaketzedelere yapılan haklıve insani bu harekete vatana ihanet diyenler ve idare edenleri de vatan haini sıfatıyla itham edenler vardı. Bunun farkındaydım. Fakat buna engel olabileceğini tahmin edememiştim.Hükümet-i Mülkiye'nin görev ve yetkisine tecavüz eden fuzuli bir adam durumunda kalmıştım.Anladım: Bu müddet zarfında boşdurulmamış, Dahiliye Nezareti’ne şifrelerle müracaat edilmiş, Beyrut, Suriye valileri nezdinde teşebbüste bulunmuştu.„Beyrut Valisi Azmi Bey esasen vilayet ahalisini beslemekten aciz bulunduğu halde göçmenlerin vilayeti dahiline sevklerini kabul etmiyor!“
Bu emir bütün Mülkiye amirlerine, mutasarrıf ve kaza kaymakamlarına gönderilmişti.Dahiliyye Nezareti de aynızamanda, eski bir “katil” emri tekrar vilayete göndermişti:„Dahiliye Nezâret Emri. Tehcir edilen Ermeni muhacirlerinin iskanıişi Hükümet-i Mülkiye‘ye aid görevlerdendir. Ordu Kumandanları‘nın bu işe müdahaleleri geçerli değildir. Bu nedenle, bir Ermeni muhacirinin bir kazadan diğer kazaya nakl edilebilmesi ancak Dahiliye Nezareti'nin emir ve izniyle mümkündür.“
Hasan Amca´nın Alemdar gazetesinde yayınlan anılarından bir bölümü bu kadar. Halep´te Ermenilerin ancak çalıştıkları taktirde hayatta kalabileceklerine inanan Hasan Amca, dokuma tezgahları ayarlayıp, ücret olarak ta birer somun asker tayını vererek onların hayatta kalabilmelerini sağlamıştır. Ancak Hasan Amca´nın bu çabaları Dahiliye Nezareti tarafından gönderilen emirle kesilmiştir. Bu arada 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa´da devre dışı bırakılmıştır.
Hasan Amca, bu yıllarda ordusuyla Suriye´den çekilmekte olan Mustafa Kemal ile Halep´te karşılaşır. Mustafa Kemal sert bir sesle ona „” Ordunun arkasında bu kadar çok Ermeni beslemek tehlikeli değil mi" diye sorar. Hasan Amca da “ Onu Paşa biraderinizle görüşürsünüz" karşılığını verince aralarında soğuk bir rüzgar eser.
Hasan Amca ayrıca, İstanbul Divan-ı Harb Mahkemelerinde tanıklık yaparak Şam Valisi Tahsin (Uzer)´in, Şam Yetimhanesi´nde 150 Ermeni yetimin açlıktan ölmesinin sorumlusu olduğunu söylemiş ve bunu kanıtlamak için de 11 şahidin adını vermiştir.
Yazımı Çerkes Hasan Amca´ya son bir görev ile bitirmek istiyorum:
15 Mart 1961 günü Hasan Amca´nın Kadıköy´deki cenaze törenine Ermeniler de katılır. Ermeni Patriği Karekin Haçaduryan yüksek sesle şunları söyler: “Ona minnet borçluyuz. Savaşta açlık ve sefaletten bizi kurtaran odur. O olmasaydı, biz de olmazdık.”
Çerkes Hasan Amca’nınmezarı başında saygıyla eğiliyorum.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2013
12.05.2013
1.02.2013
9.01.2013
14.12.2012
17.10.2012
24.08.2012
25.05.2012
9.05.2012