Ümit Akçay
Geçtiğimiz hafta, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) hükümete gönderdiği mektupta, ‘asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi’ önerisini getirmesi, ekonomi gündeminin en önemli gelişmesiydi. Merkez Bankası bu önerisiyle Temmuz’da bir asgari ücret artışı yapılmaması gerektiğini ve 2024 sonuna kadar mevcut ücret seviyesinin korunması gerektiğini savunmuş. Enflasyonu ancak bu şekilde düşürebileceğini ileri sürmüş. Esasında bu yeni bir fikir değil, gerek Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, gerekse çeşitli sermaye kuruluşları benzer öneriyi uzun süredir dile getiriyorlar.
Sadece onlar değil, geçtiğimiz sonbaharda Goldman Sachs ve Moody’s gibi uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının yaptıkları değerlendirmelerde, asgari ücret artışının 12 ay sonra beklenen enflasyondan daha yüksek olmaması gerekliliği vurgulanmıştı. Benzer bir vurgu IMF’nin değerlendirmelerinde de vardı. Bu, reel ücretlerin düşürülmesi yani ücret baskılanması demek. Bir başka ifadeyle, hayat pahalılığı krizinin yükünün çalışanlara yıkılması anlamına geliyor.
Kısacası asgari ücret konusu, enflasyonla mücadelenin yükünün hangi toplumsal kesim üzerine kalacağı konusunda bir mücadele alanına dönmüş durumda. Yani sınıf mücadelesinin odağında güncel olarak asgari ücret mücadelesi var.
MERKEZ BANKASI ÜCRET ARTIŞLARINA NEDEN KARŞI?
TCMB’nin para politikası çerçevesi iki temel unsura dayanıyor. Bunlardan ilki TL’nin reel olarak değerlenmesi, ikincisi de reel ücretlerin baskılanması. İlk unsuru daha önceki yazılarda ele aldığım için ikinci unsura eğilmek istiyorum. TCMB, reel ücretlerin baskılanmasını enflasyonla mücadelenin bir parçası olarak görüyor. Peki bu tutumun arkasında ne var? TCMB’nin bu tutumu, takip ettiği ortodoks ekonomi inancının bir yansımasıdır. Ve bu inanç, enflasyonun büyük ölçüde talep kaynaklı olduğu görüşüne dayanır.
Bu yaklaşımın en iki temel sorunu var. İlki enflasyonu yaratan dinamikler içinde fiyatlama davranışlarını görmezden gelmek, yani firmaların süper kârlarının enflasyona yaptığı katkıyı gözardı etmek. İkincisi, enflasyonun kaynağı olduğu düşünülen talebi, alt kırılımları yapılmadan toplu olarak ele almak. Şöyle açıklayayım; 2021 sonrasında geniş toplum kesimlerinin reel ücretleri baskılandı ve emeğin milli gelirden aldığı pay geriledi. Ancak bu dönemden, yani yüksek enflasyon döneminden kârlı çıkan kesimler var. Üstelik bu kesimler, şu anda talebi sınırlamak için uygulanan faiz artışlarından en çok faydalanan kesimler. Bu çelişkiyi en güzel gösteren örneklerden biri tüketim malları ithalatının hala canlı olması. İthal otomobil ve elektronik eşya talebini canlı tutanların asgari ücretliler ya da emekliler olmadığı aşikar. Ancak Merkez Bankası, asgari ücret artışlarını sınırlayarak bu talebi baskılamaya çalışıyor!
Yani ekonomi yönetiminin temel çelişkisi, toplumun en zengin yüzde 10’luk kesiminin yarattığı talebi, zaten reel ücretleri muazzam oranda erimiş geniş toplum kesimlerinin alım güçlerini daha da aşındırarak kontrol etmeye çalışmaktır. Elbette bu basit bir teknik hata değil. İktidarın ve onun Merkez Bankası’nın sınıf mücadelesinde zenginlerin çıkarlarını temsil etmesinden kaynaklanıyor. Daha somut olarak TCMB’ye hakim olan bu dar-ideolojik bakış, başta asgari ücret olmak üzere, genel olarak ücret artışlarını hedefe koyuyor.
SEÇİMLERDEN KALAN
Asgari ücret tartışmasını seçim sonuçlarından bağımsız düşünmeyelim. Şöyle bir bağlantı var. 31 Mart’tan bu yana CHP’nin seçim zaferinin nedenleri tartışılıyor. Ancak genellikle 'bugünkü koşullar geçen yıl da vardı, neden o zaman iktidar kazandı, şimdi muhalefet' sorusuyla yapılan tartışmalar, seçim sonuçlarını anlamlandırabilmek için yanlış bir başlangıç noktasını oluşturuyor. 2023 ile 2024 koşullarının aynı olduğu tespiti, yani maddi koşullarla ilgili hatalı bir varsayımla başlayan tartışma, hatalı bir şekilde kuruluyor ve hatalı sonuçlara varıyor.
Örneğin siyasetin apolitikleştirilmesi diyebileceğimiz, aday odaklı kampanyalar ve siyasi iletişim tekniklerinin başarılı kullanılıp kullanılmadığı gibi alanlara sıkıştırılan tartışma, belki bu alanda çalışan uzmanlar açısından iştah kabartıcı olabilir. Ancak doğru tartışma, 2023’ten 2024’e değişen neydi diye başlamalı.
Önceki gün yayınlanan Kriz Notları programında, Ali Rıza Güngen ile birlikte bu farkları tartıştık. O nedenle tekrara düşmeden ve bu haftaki konumuz bağlamında şu hususun altını çizmek istiyorum: AKP’ye kaybettiren genel olarak ‘ekonomi’ değildi, özel olarak ‘kemer sıkma’ tercihiydi. Benzer şekilde CHP’ye kazandıran bu kemer sıkma programına karşı yerellerde sosyal yardımlar ve destek mekanizmalarını öne çıkaran bir kampanya yürütmesiydi. Yoksa 2023’te de belirginleşen büyük ekonomik sorunlar ve buna bağlı olarak gelişen tepkiler vardı. Ancak Altılı Masa’nın ekonomi programı ve siyasi yaklaşımı bu kesimlerle buluşmasını engellemişti.
ENFLASYONLA MÜCADELE EDİLMESİN Mİ?
Konumuza dönemin. Kemer sıkma programını eleştirince en çok karşılaştığım tepkilerden biri, ‘enflasyonla mücadele edilmesin mi’ şeklinde oluyor. Sorun enflasyonla mücadele değil. Elbette enflasyon en çok geliri enflasyon oranında artmayan kesimleri olumsuz etkiliyor. Ancak belki de enflasyondan daha kötüsü, enflasyonla mücadelenin yükünün enflasyondan en çok olumsuz etkilenen kesimler üzerine yıkılmış olması.
Kemer sıkma politikasının Şimşek programında olduğu gibi halkın üzerine yıkılması zorunlu değildi. Bu bir sınıfsal tercih. Firmalar süper karlar elde ederken kurumlar vergisini indiren, hatta tahakkuk eden kurumlar vergisinin bile önemli bir kısmını toplamayan, ancak emekliye geldiğinde verecek paramız yok diyen ya da asgari ücreti sabit tutmaya kalkan bir yönetimden bahsediyoruz.
Bunlardan söz edince, ‘ne yani Nurettin Nebati dönemindeki politikaları mı savunuyorsun’ şekilde tepkiler de gelebiliyor. Şunu netleştirelim: Nebati ile Şimşek programları birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır. Her ikisi de halkın refahına katkısı olmayan ve işlemeyen iki sermaye programıdır. Nebati programının alternatifini Şimşek programı gibi görürseniz tartışma kilitleniyor. Oysa enflasyonu düşürmenin olası tek yolu, tüm yükü halka yüklemek değildir.
SİYASİ TUTUM ALMAK GEREKİYOR
Planlı tarım politikası ile kontrol altına alınan gıda fiyatları, sosyal konut projeleri ile barınma krizinin çözümü, servet vergisi ile elde edilen gelirin yeniden dağıtımı, firmaların fiyatlama davranışlarını etkileyecek düzenlemeler ile enflasyonla mücadelenin yükünün halkın üzerinden alınması ve en önemlisi kurgulanacak yeni sanayi politikasıyla döviz bağımlılığının azaltılması ilk sıralanabilecek örnekler. Hem de bunlar sistem içi öneriler, piyasa sisteminin ötesine geçecek programı falan konuşmuyoruz.
Toparlayayım; bundan sonra muhalefetin önündeki en büyük engel, muhalefette görünüp Şimşek politikalarına destek verenlerdir. Somut olarak Merkez Bankası’nın bu önerisinin boşa çıkarılması, milyonlarca insanın gündelik yaşam mücadelesi açısından kritik önemdedir. Dolayısıyla konu teknik değil, ekonomi politiktir. Türkiye İşçi Partisi başkanı Erkan Baş’ın önceki gün yaptığı sosyal medya paylaşımını, bu konuda atılmış önemli bir adım olarak görüyorum. Diğer partilerin de toplumun geniş kesimlerini etkileyen bu hayati konu hakkında pozisyonlarını netleştirmeleri gerekiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025
31.01.2025
23.01.2025
16.01.2025
9.01.2025
2.01.2025