Vedat Bilgin

Ekonominin gücü nereden geliyor?
29.11.2017
798

 Türk ekonomisine yönelik operasyon arayışlarının, kriz beklentilerinin arkası kesilmiyor fakat her defasında hayal kırıklığına uğrasalar da, onların vazgeçmediklerini görmek şaşırtıcı olmuyor. Peki, ekonominin bu beklentileri boşa çıkartan dinamizmi nereden geliyor?

Daha önce üzerinde durduğumuz gibi ‘reel sektör’ bir ekonominin ‘üretim gücünü’ oluşturan esas yapıdır, dolayısıyla ekonominin makro büyüklüklerine bakarak ekonomideki temel eğilimleri tespit etmek en gerçekçi yaklaşımlardan biridir. Bu açıdan, büyüme oranları, büyümenin kalitesini göstermesi bakımından ihracatın büyümeye etkisi, sanayi sektörünün büyümeyi sürükleyici bir nitelikte olup olmaması, dahası büyümenin istihdam yaratıp yaratmaması gibi birçok faktörü göz önünde bulundurmak, iktisadi değerlendirmeyi bunlara göre yapmak lazımdır.

İmkânlar

Türk ekonomisinin yaklaşık 15 senelik bir dönemde yıllık ortalama %5,7 oranında büyümesi, bir istikrarın yakalandığını göstermektedir. İstikrar içinde büyümenin şüphesiz ekonomik olduğu kadar ve ekonomik olamayan sebeplerinden bahsedilebilir.

“Ekonomik sebepler arasında en fazla üzerinde durulması gerektiğini düşündüğüm husus piyasa mekanizmasıdır. Piyasa mekanizmasından bahsedilirken ne kastedilmektedir? İlk akla gelen, kuralsızlık yani ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ türünden ilkel liberal ideolojinin piyasa anlayışıdır ki buradan kaçınılmaz olarak ‘tekel ekonomisine’ geçilir ki o zaman geriye ‘piyasa-miyasa’ kalmaz. Bir başkası, bizde de uzun yıllar hâkim olan ‘emir komuta ekonomisidir’, burada devlet ve kendi gölgesinde gelişen ‘devletçi kapitalistlerin’ denetiminde bulunan ‘güdümlü piyasa’ söz konusudur.”

Bugün, her şeye rağmen Türk ekonomisinin dinamizmini oluşturan, güç kaynaklarından biri olan ise ‘rekabetçi piyasa mekanizmasıdır’. 15 yıldır devam eden büyümenin de, 2008 krizinden en az etkilenen bir ekonomi olmanın da, şu anda dünyanın en yüksek büyüme oranına sahip üçüncü ekonomisi olmanın arkasında da bu mekanizmanın önemli bir rolü bulunmaktadır. İşin sırrı Türkiye’nin ‘emir-komuta ekonomisinden’ ‘rekabetçi piyasa ekonomisine’ geçmesindedir. Bunun sağladığı ve fazla üzerinde durulmayan yönlerinden biri, küçük ve orta ölçekli girişimcilerin rekabete açık bu yapı içinde gelişme fırsatı bulmaları ve küçük birikimlerin üretim sürecine katılımının önünü açmış olmasıdır.

Zorluklar

“İktisadi olmayan sebeplerin başında ise, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde katettiği mesafe daha doğrusu kurumsal yapının demokratik esaslarda yeniden düzenlenmesi vardır. Hatırlayınız o eski 27 Mayısçı militarist anlayışın düzenlediği yapı içinde, devletin bütün kurumsal hiyerarşisi Meclis’i ve seçilmiş Cumhuriyet Hükümetlerini yani demokratik süreçleri etkisiz kılacak bir biçimde örgütlenmişti.”

Demokratikleşme sürecinin yarattığı etkilerden biri dışarıdan gelen yatırımlara, sabit sermaye girişimlerine güven hissi vermesi ise, bir diğeri de küçük girişimcilerin ekonomik süreçlere katılımının önünü açması, üreticilerin olduğu kadar tüketicilerin de belirsizlik yerine geleceği öngörerek hareket etmeleridir.

Türk ekonomisinin artık belli bir denge içinde hareket etmesinin, iç ve dış dalgalanmalara karşı dayanıklı olmasının sebeplerini yaşadığı yapısal dönüşümlerde aramak gerekir. Sorun yok mudur? Elbette başta ‘cari açık’ olmak üzere birçok sorundan bahsedilebilir. Bilhassa doğal kaynak zengini olmayan Türkiye’nin dış kaynağa olan ihtiyacını karşılamak durumunda bulunduğu, yatırımlar için dış finansman yönetimini özenli bir biçimde yönetmesini gerektiği açıktır. Ekonomideki büyüme dinamizmi ve dış açığın yönetilmesi ise iktisat politikasının sonucudur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar