Yüksel TAŞKIN

Yüksel TAŞKIN
Yüksel TAŞKIN
Tüm Yazıları
Seçimlere doğru HDP
1809

 HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, partilerinin 1 Kasım seçim bildirgesini kamuoyuyla paylaştılar.

Vaatler, 7 Haziran seçimleri öncesi açıklanan Büyük İnsanlık Seçim Bildirgesi’yle büyük ölçüde örtüşüyor. Ama iki seçim arasındaki iklim ciddi ölçüde değişti. Bu değişimin de en büyük nedeni, HDP’nin beklenmeyen başarısı ve bundan duyulan hazımsızlık.

Birileri düz ovada siyaset güzellemesi yaparlarken anlaşılan HDP’ye yüzde 5’ler civarında bir “kontenjan” ayırmış. Ana toplum mühendisliği şişede durduğu gibi durmuyor. Kendi kurduğunuz veya kendiniz kurmuş gibi savunduğunuz barajın altında kalabiliyorsunuz bazen.

Bildirge’nin içeriğine çok giremeyeceğim. Özyönetim talebi altında birleştirilebilecek vaatler, kadınlara yönelik radikal ve çok çeşitli vaatler ve “seni diktatör yaptırmayacağız” mesajı en fazla aklımda kalanlar.

Bu yazıda daha çok Yüksekdağ ve Demirtaş’ın giriş konuşmalarındaki bazı vurguları değerlendirmek istiyorum.

HDP’lilerin mücadele azimleri azalmamış ama bir burukluk var üstlerinde. Geçen seçimde zekice çıkışlarıyla suya atılan bir taşın etrafında oluşan anafor misali, dalga dalga mesaj olmuş yağmışlardı. Bu defa yine akıl dolu çıkışlar yapıyorlar ama etki katsayısı eskisi kadar güçlü değil. Veya şimdilik güçlü değil?

Neden peki? Öncelikle bu durumun oy azalışına tekabül etmeyeceği tahminimi paylaşayım. Çünkü son süreçte yaşananların asıl faturası AK Parti’ye çıkarılacak. Yine de çok sayıda HDP’li, PKK’nın silahlara sarılmasından dolayı buruk.

Barışı, radikal demokratik yenilenmeyi savunan bir partinin yüzde 13,4 oy aldıktan sonra bu duruma düşürülmemesi gerekiyordu.

Şimdi açıkça soruyorum: Çatışmasızlık ortamında HDP barış mesajını daha rahatlıkla iletemez miydi? Böyle bir ortamın parti oylarını yüzde 15’in üzerine taşıması dahi mümkün olabilirdi.

Kılıçla yaşayanlar kılıçla ölmek” mi istiyorlar yoksa yüzbinlerce insanın öldüğü bir iç savaş sonrasında barışmayı başarmak üzere olan Kolombiya’daki gibi, siyaset alanında yerlerini almayı mı?

Yüksekdağ’ın konuşmasının bir yerinde de bu burukluğu hissettiği anlaşılıyor: “İşte böyle başlamıştı her şey. Güzel başlamıştı, güzel devam etmişti. Siyasi iktidarın ve sarayın hırsı Türkiye’nin aydınlanan geleceğini karartmadan önce, savaş başlamadan önce, hırsızlıkların üstü kanla örtülmeden önce umut vardı, coşku vardı, neşe vardı. İnsana inanç, geleceğe inanç vardı…” Sanki yıllar öncesinden bahsediyor, Yüksekdağ.

Ama unutmamalıyız ki her savaşta en az iki taraf vardır.

Tam da bu nedenle konuşmaların en vurucu bölümü Demirtaş’a aitti bana göre:

Biz bugüne kadar halkların yararına her kim olumlu ne iş yaptıysa, taş üstüne kim taş koymayı başardıysa onlara ancak teşekkür edebiliriz. Ama yolun bundan sonrasına HDP ile devam edeceğiz… Siyasetle akılla barış yoluyla devam etmeliyiz. Gandhi’nin dediği gibi ‘Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız ve alkışlar önüne kansız elle çıkınız’.

Kamuoyunda bu son derece önemli ifadeler yeterince yankı buldu mu? “Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız ve alkışlar önüne kansız elle çıkınız.” Bundan daha güzel bir siyaset tanımı yapılabilir mi?

Bu ifadelerde neden HDP’nin önünün açılması gerektiği konusunda çok net ve ilkesel bir tutum var: “Savaşma siyaset yap!

Yine örtük olarak deniyor ki, HDP’nin bu denli güçlenmesinde geçmiş mücadelelerin de etkisi olmuştur. Ama artık bayrağı HDP’nin devralması gerekiyor.

HDP Demirtaş’ın sözlerine yansıyan tavrı her fırsatta savunmak, anlatmak zorundadır. İşte bu yapıldığında Demirtaş’ın “HDP olmazsa bu gemi batar” ifadeleri çok daha anlamlı hâle gelecektir.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar