Zülfü DİCLELİ
Yeni hareket
Diyebiliriz ki 1980’lerin sonunda sosyalizmin yıkılmasından sonra büyük bir uykuya yatmış gibi görünen sosyal protesto ve sosyal arayış eylemleri çok çeşitli şekillerde yeniden ortaya çıkmaya
başlıyor.
Bu hareketler yeni özellikler taşıyor: çok renkliler, tek bir kesimin, hareketin ya da ideolojin damgasını taşımıyorlar; belli merkezleri ya da liderleri yok; daha çok sosyal medya aracılığıyla
örgütleniyorlar ve çok esnek yapılara sahipler; yapıcı tutumlara giriyorlar, geniş hareketler olarak ortaya çıkıyorlar; küresel bir vicdanı ve ahlakı savunuyorlar. Mayıs 2011
Dünyayı değiştirmenin yeni tarzı
Bugün toplumu dönüştürme faaliyetini sadece iktidarı amaçlayan bir partinin etrafında düşünmek hiç bir şey yapmamakla eş anlamlıdır. Böyle bir şey bitmiştir. Bunun yerine, toplumu bugünden
dönüştürmeye başlamanın yollarını aramak, yani tabandan gelen sivil hareketlerle, temel toplum örgütleriyle, çeşitli platformlarla, bizzat halkın faaliyetleriyle, toplumsal aktörlerin faaliyetleriyle
bugünden toplumu değiştirmek için mücadele etmek mümkündür.
Şunu anlarsak birçok şeyi de anlayacağız; bütün beş yüz yıl boyunca bütün dönüşüm hareketleri, sol, sosyalist, komünist hareketlerin hepsi gazete etrafında örgütlenmiştir, gazete etrafında toplumu bilinçlendirmeye çalışmışlardır. Merkezi bir gazete, yani merkezde fikirler yazılır ve çıkan gazete hem partinin kadrolarını eğitir, hem de partinin kadrolarının elinde kitlelere gitmek için bir araç olarak kullanılır. Gider bir kişiye verir, onu örgütler ve eğitirsin. Yani yukarıdan aşağıya, temel aydınlanma
ve örgütlenme aracı gazete olmuştur. Bugün de gazete var ama görüyoruz ki giderek her gün merkezi medya, gazete ve televizyonların gücü azalıyor. Onun yerine bütün dünyada, hızla sosyal medya, internet denilen kanalla giderek yatay ilişki, temel bilgilenme, temel örgütlenme aracı haline geliyor. Demek ki bu imkânsızsa artık, merkezi her türlü faaliyetin de imkânsız olduğu ortaya çıkıyor. Yani biz merkezi bir proje veya fikir üreteceğiz, bunu topluma yayacağız ve toplumu aydınlatacağız.
Böyle bir şey yok artık. Bunun yerine yüzlerce, binlerce merkez olacak. Biz burada bir fikir, bir proje etrafında birleşebiliriz. Ama bizim gibi başka yerlerde, beş yüz tane ayrı merkezde, onlar da kendi aralarında, kendi fikirlerini ortaya çıkartabilirler. Bu şekilde bir dönüşüm, yani ucu açık bir şekilde dönüşümün çok renkli, çok aktörlü, merkezsiz, emir komutasız ortaya çıkacağı açıktır.
Tahrir meydanında bu yaşandı. Tabii ki ilk deneydi ve onun için uzun soluklu olamadı. Ama çağın dönüşümünün yollarını ortaya koyan, elle tutulur yeni bir tar1z oldu. Onun için yatay örgütlenen, esnek, değişken taban girişimleri şeklinde sosyal ağlar şeklinde devam edecek.
Şunu görebilmemiz lazım, eskiden her türlü iletişim ve her türlü hareket birden çoka doğru şeklindeydi. Bir merkez vardı ve o birden çoka doğru piramit şeklinde giderdi. Fabrikalar da o şekilde örgütleniyor, gazeteler de o şekilde çalışıyor, partiler de, devletler de, şirketler de öyle çalışıyordu. Şimdi ki olanak ise çoktan çoka. Yani çok sayıda insan, çok sayıda başka insana, çok sayıda merkez, çok sayıda başka merkeze kendi mesajlarını, ürünlerini, fikirlerini, örgütlenme önerilerini, tekliflerini
veya eleştirilerini iletebiliyor. Herkes internette bugün gazete çıkartabilir, televizyon yayını yapabilir, radyo yayını yapabilir, örgütlenebilir, şirket kurabilir. Böyle çok sayıda şeyler yapabilirler.
Böyle çoktan çoka olunca çok fikirlilik olacak demektir. Tek fikrin mutlak hâkimiyeti olmayacak demektir. Tek bir merkez olmayacak demektir. Onun için tek bir parti de olmayacaktır. Bunlar bitti artık.
Toplumu dönüştürmek hem kolektif, hem ayrı ayrı, hem toplu, hem bireysel hareketler şeklinde, bütün dünyanın değişim dinamiği bu şekilde olacaktır artık. Ve yavaş yavaş o merkezi
yapıların dünyadaki rolü azalacak yatay değişim hareketleri giderek artacaktır. Yani dünyayı değiştirme tarzımız değişmeye başlayacaktır. Mart 2012
AKP iktidarının her alanda kendi hegemonyasının kurmaya yönelmesiyle, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel muhalefetlerin bir araya gelme olanakları da artıyor. Çoğulcu ve katılımcı demokrasi mücadelesinin tabanı genişlerken, adil bir toplum için mücadelenin yeni biçimlerde gündeme gelmesi yaklaşıyor.
Türkiye’de ilk defa gerçek özgürlük mücadelesinin, amasız-fakatsız herkes için sınırsız özgürlük talebinin yükselmesi için koşullar oluşuyor.
Aslında bu bir modern kültür/geleneksel kültür savaşından çok bir zihniyet mücadelesidir ve sınır tanımayan zihniyet, gerçek ileri demokrasi ve özgürlük zihniyeti, insanların zihinlerine sınır koymaya çalışanlar karşısında er geç kazanacaktır.
Ama bunun için demokrasi mücadelesinin bu yeni aşamasının koşullarının çok iyi anlaşılması gerekir. Muhafazakâr iktidar modern kültüre ve modern yaşam kültürüne yönelik bir bastırma ve tasfiye mücadelesi sürdürüyor diye, İslam dinine ve geleneksel kültüre karşı mücadele yürütme tuzağına bu kez düşmemek gerekir.
Böyle yapıcı bir yaklaşımın içselleştirilmesi aslında üzerindeki ölü toprağını bir türlü silkeleyip atamayan CHP muhalefeti için de bir çıkış kapısı açabileceği gibi, çok çeşitli muhafazakâr kesimlerin de desteğini kazanabilir.
Gücünü ve etkisini akla uygun olanın ötesinde maksimize etme yönündeki çabalar tarihte her zaman sonunda mutlaka daha akıllı rakipleri tarafından, üstelik hiç beklemedikleri şekillerde, alt edilmişlerdir. Dev şirketler de, siyasi iktidarlar da, hegemonyalar da, ideolojiler de! Mayıs 2012
Sosyal Medya ve “Organik Kalabalıklar”
Şimdi, kendileri de bizzat sosyal ağlar şeklinde örgütlenen insanlar özgürlük ve demokrasi mücadelelerinde sosyal medyayı kullanmaya başlıyor; bu gelişme sosyal medyanın daha önce hiç sahip olmadığı yeni işlevsellikler üretmesini ve bunları kullanıcıların hizmetine sunmasını getiriyor ve bu da tekrar sosyal ağlarda örgütlenen insanların etkinliğini derinleştiriyor.
Böylece şunu saptayabiliriz: son gelişmeler sosyal ağların – fiziksel ve dijital olarak ağ şeklinde örgütlenmiş karşılıklı iletişim içindeki insanların – başlıca toplumsal değişim aktörü haline geldiğini iyice gözler önüne serdi. Sadece politik değil, ekonomik, kültürel, sosyal, her alanda toplumsal değişimin başlıca aktörü artık sosyal ağlardır (ekonominin dilinde konuşmayı tercih edenler buna sosyal sermaye diyorlar).
Sosyal medya insanlar arasında çoklu ve dolaysız iletişim imkânı yarattı. İnsanlar artık haber, bilgi, enformasyon, fikir ve görüş alabilmek için yukarıdan aşağı yayın yapan merkezlerin onlara vermeyi seçtiği şeyleri almaya mahkûm değil. Mobil sosyal medyayla her yerden istedikleri her yere ulaşıp doğrudan istedikleri gibi iletişim kurabiliyorlar. İletişim özgürleşiyor, dolaysızlaşıyor ve yaygınlaşarak demokratikleşiyor.
Sosyal ağ iletişimi kitle örgütlenmesine ve eylemlerine de yeni bir nitelik kazandırıyor. Kitle eylemleri, örgütlü ve bilinçli bir azınlığın yönlendirmesiyle alanlara çıkan tekdüze kalabalıklardan oluşmuyor artık; alanlardakiler giderek kendi içinde ve bütün çevreleriyle sürekli iletişim halinde olan, fikir değiş tokuşu yapan, birbirlerini “bilinçlendiren,” bir tür “organik” kalabalıklar haline geliyor.
O yüzden kolay kolay geri püskürtülemiyor, dağılıp dağılıp yeniden toparlanabiliyor ve de sonuç alıcı olabiliyor.
Bizim ülkemizde de sanıyorum bu tür gelişmeler ivme kazanacaktır.
Galiba zamanı geliyor; uzunca bir aradan sonra, insanlığın tüm cephelerde, yeni bilgi çağının sorunlarına uygun yeni talepler için – ve eskiler için de - ve yeni yollarla sesini yeniden yükseltmesinin zamanı. Haziran 2011
* "Yeniden Düşünürken /Zülfü Dicleli"
Optimis yayınları Haziran 2012
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Gazze’deki Uzun Savaş”
10.01.2024 - Fanatik düşünce, dış gruplara karşı bir kızgınlık anlatısına dayanır. Buna iki yoldan karşı çıkılabilir.
25.12.2023 - Eşiğe gitmeliyiz
21.08.2020 - İtiraz gene yükseliyor
5.06.2020 - Tarihin Büyük Sırrı
5.04.2020 - Günümüzde ilericiliğin ölçütü
21.01.2020 - Bildiğimiz Dünyanın Sonuna Yaklaşıyoruz
2.02.2019 - İsyanı Yeniden Düşünmek
21.11.2019 - “Güzellik benim için insanların onurudur”
19.10.2019 - İnsanlığın Dizleri Artık Tutmuyor
13.10.2019
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























berk taşkınar
çok saçma bişiy yani anlamsız anlam bozukluğu var bence ben slogan dedim sen ne diyon bana biraz gayret ama istedigim şey yok yanitek kelimeyle fısss yani slogan istedik slogan istemesek ne göstercen abiii yinede güzel abicimmmm sagol varol tenkyou abicim am yol al abicim kıyak adamsın aga