Erol KATIRCIOĞLU
1999 yılının eylül ayında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Uluslararası 3. İktisat Kongresi’nde, o zamanlar daha henüz Nobel İktisat Ödülü’nü almamış olan Amerikalı iktisatçıEdward C. Prescott ilginç bir konuşma yapmıştı. Konuşmanın başlığı “Türkiye Sanayi Liderlerini Yakalayacak mı” sorusuydu. Prescott bu soruya evet diyordu ama bir koşulu vardı. Adına “içeridekiler” (insiders) dediği grupların güçlerinin kırılması gerekiyordu. Diyordu ki:“‘İçeridekiler’; büyük ölçüde ‘verimsizliğin’ sorumlusu olan, iş yapma pratiklerini olduğu kadar, kendi hizmetlerinin fiyatlarını da kendileri belirleyen, aralarına kimleri alacaklarına kendileri karar verebilen ve en önemlisi de devlet tarafından dış rekabetten korunan kesimlerdi.”
Prescott böylece tanımladığı “içeridekiler”in etkinliklerinin kırılması hâlinde Türkiye’nin sanayi liderlerini yakalayabileceğini, aksi hâlde bunu yapamayacağını söylüyordu.
Prescott’un tanımladığı esasında o zamanların Koç ve Sabancı gibi gruplarıydı. Devletle iyi ilişkiler içinde, koruma dâhil çeşitli desteklerle desteklenmiş bu aile şirketlerinin varlıkları aslında ülkenin daha ileri bir hamle yapmasının önünde engel duruma gelmişlerdi. 1996’da “Gümrük Birliği Kararına” direnmiş ve fakat başarısız olmuşlar ve o tarihten itibaren de Prescott’un altını çizdiği “dış rekabete” maruz kalmak durumunda kalmışlardı.
Fakat Prescott’un bu konuşmayı yaptığı 1990’ların son günlerinde, 1980’lerin dışa açık ekonomi politikalarıyla değişimin başladığı Anadolu topraklarında yeni bir iktisadi aktörler dünyası, bu, devlet tarafından korunan “tekelci” “içeridekiler”e rakip olmaya başlamıştı bile. Kendi aralarında örgütlenmişler, dünyayı gezmişler ve yeni üretim ve pazar imkânları elde etmişlerdi. O nedenle de“Gümrük Birliği Kararı”na itiraz etmedikleri gibi bu kararın kendileri için yeni imkânlar anlamına geldiğini ve bu nedenle de desteklediklerini söylüyorlardı.
Her neyse hikâyenin bu kısmını daha önceleri de yazdığım için tekrarlamayayım ama bu yeni iktisadi aktörler dünyasının yarattığı yeni dalga, siyasette de karşılığını bularak Adalet ve Kalkınma Partisi’ni iktidara taşımıştı.
AKP’nin on yıl iktidarda kaldığı bugünün Türkiye’sinde Prescott’un sorusunu yeniden sormak gerekir mi acaba? Gerçekten de, bu on yılda “içeridekilerin” gücü kırılmış mıdır ve Türkiye sanayi liderlerini yakalayıp dünyanın sayılı sanayileşmiş ülkeleri arasında yer alabilecek midir?
“İçeridekilerin güçleri”nin kırıldığı konusunda doğrusu elimizde çok net veriler yok. Ama biliyoruz ki gerek yeni aktörlerin yarattığı “iç rekabetin”, gerekse Gümrük Birliği’nin sağladığı “dış rekabetin” oluşturduğu ekonomik ortam içeridekilerin eskisi gibi kendilerini rahat hissedebilecekleri bir ortam değil. Ama, ya “devlet” tarafından korunma kısmına ne demeli? Prescott’un yaptığı tanımın en önemli kısmı bu kesimlerin devlet tarafından korunmaları olduğuna göre şimdi bu durumun değiştiğini söylemek mümkün mü?
Bana öyle geliyor ki bu durum değişmedi. Yalnızca değişen, “laik” kimlikli bir devletle iyi geçinen ve koruma imkânları sağlayan eski rejimin sermaye grupları ile yeni rejimin yeni iktisadi aktörleri arasında bir uzlaşma ve işbirliği döneminin başlaması oldu.
Koç-Ülker kardeşliği bu yeni dönemin işaret fişeğidir. Artık devlet, eskisi gibi bir kimliğe ait sermaye grubuna destek olmak yerine, tam aksine bir hamle yapıp, “yeşil” denen sermaye gruplarıyla işbirliği yapan “laik” kesim gruplarına daha fazla destek olacak gibi.
Oysa Prescott, devletin desteklerini kaldırarak “içeridekiler”in güçlerinin kırılmasını değişimin önkoşulu olarak görüyordu. Şimdi olan ise yeni bir “içeridekiler” yaratmak değilse nedir ki?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025