Halil BERKTAY
Herhalde önce şunu belirtmeliyim : tabii AKP de pek öyle “temiz” dövüşmüyor, PKK ve yan örgütlerine karşı. İkili “hem hükümet, hem siyasal rakip” konumunu fırsat biliyor. Yerine göre derin devletin ardına saklanıyor; yüksek yargının (en son DTP örneğinde olduğu gibi) parti kapatma girişimlerini önleyecek hiçbir şey yapmıyor. BDP’yle görüşmüyor (ve böylece, Kandil’in ve İmralı’nın ekmeğine yağ sürüyor). En olmadık zamanda KCK tutuklamalarını başlatıyor. Polisin her türlü sertliği konusunda hep çifte standartlı davranıyor.
PKK’nın ve etrafındaki birleşik cephenin tutumu ise, maalesef bunun aynadaki aksi gibi. AKP’yi hükümet (veya yarı yarıya devlet) olduğu için değil, siyasal rakip olarak “baş düşman” ilân ediyor. Ve sonra mücadelesini AKP’nin hükümet/devlet kimliği üzerinden yürütüyor. Bu da, bir parti olarak AKP’ye Kürt sorununda yeniden adım atmasına elverişli herhangi bir manevra alanı bırakmamayı amaçlayan bir maksimalizm, bir azamîcilik şekline bürünüyor.
Birincisi, PKK Türkiye’nin bir bütün olarak demokratikleşmesi mücadelesine katılmıyor. Şu veya bu gerekçeyle bunun dışında kalıyor ya da (anayasa değişikliği referandumunda olduğu gibi) sırt çeviriyor. Ahmet Türk’ün “hayır demeyi halkımıza açıklayamayız” ifadesi, neyin doğru neyin yanlış olduğunu pekâlâ bildiklerini açıkça göstermişken, büyük ölçüde AKP ile rekabet mentalitesi yüzünden boykot çizgisini empoze ediyor (ve sonra da Akın Birdal, bu hatâda inadı “Hrant’ı yetmez ama evet diyen arkadaşları öldürdü” şirretliğine vardırabiliyor).
İkincisi, “Ergenekon” diye özetlediğimiz askerî vesayet rejimine karşı mücadeleyi pek umursamadıkları, olası seçim ittifaklarına bakışlarına da yansıyor. Tabii AKP ile ittifak aramayacaklar. Ama diğer uçta, CHP ile ittifak aramalarına ne demeli ? Aşikâr ki bu noktada PKK, “düşmanımın düşmanı dostumdur”un dışına çıkamıyor. AKP’ye karşı veya rakip olsun da ne olursa olsun ! Kılıçdaroğlu’nun bir kısım Ergenekon sanıklarına kucak açması dahi onları pek ilgilendirmiyor gibi. CHP’yle flörtün şöyle bir mantığı da var : “kendi” bölgelerinde CHP nâmevcut. Dolayısıyla (Kürt meselesinde bir bütün olarak ne kadar gerici olursa olsun) PKK için dar anlamda rakip değil. Tersine, güneydoğu dışında PKK, CHP’nin sırtına binip (piggyback riding türü) bedavacılık yapabilir. Ama bu da ilkesiz bir oportünizm değilse nedir (ya da ilkesiz oportünizm bu değilse nedir), merak ediyorum doğrusu.
Üçüncüsü, bazı politika veya en azından demeçleri, buram buram AKP’yle inatlaşma, boyölçüşme (confrontationism) kokuyor. Yakın geçmişte birileri (KCK tutuklamalarına karşı olsa gerek) “[biz de] bölgedeki AKP’lileri tutuklamaya başlayabiliriz” gibi bir şey söyledi, örneğin. Gerçi arkası gelmedi. Ama bunun ne kadar mantıksız bir meydan okuma olduğu üzerinde pek durulmadı. Hele “bayraklı ve öz savunmalı demokratik özerklik”le birlikte düşündüğümüzde, söz konusu özerkliğin bu sefer PKK’nın mutlak ve keyfî (istediğini tutuklayabilen) iktidarı anlamına geleceği yolundaki öngörüleri haklı çıkarmaz mı ? Bana kim, aksini açıklayabilir veya ispatlayabilir ?
Dördüncüsü, PKK çevresinin aslında bir dizi başka beyanı veya politikası da, bu ölçüde kapışmacı olmasa bile, herhangi bir uzlaşma olasılığını habire zora koşuyorlarmış izlenimini uyandırıyor. Kurtuluş Tayiz de yazdı (4 Mart): en kritik anda, üstelik önceki hamlelerinden sonuç almış değilken, birdenbire gündeme henüz zemini bile oluşmamış yepyeni unsurlar ekleyiveriyorlar. Bir dil tartışması başlatıyorlar, örneğin. Çok yerinde bir tartışma; ayrıca somut haklılık çerçevesi de hazır çünkü KCK dâvâsı sanıklarının Kürtçe ifade verme ve savunma yapma talepleri, mahkeme tarafından sürekli reddediliyor. Bu, vicdanları o kadar rahatsız eden bir uygulama ki, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Yardımcısı Arınç da, “AKP çizgisi”nin dışında sayılabilecek şeyler söylüyor, olumlu sinyaller veriyorlar.
Bu kadar müsait bir zeminde, bu konuya konsantre olunmaz, sürekli üzerine gidilmez mi ? Üstelik, Türk milliyetçisi basının “iki resmî dil istiyorlar” gibi saptırmalarını çürütmek gibi, daha yapılacak çok şey varken ! Fakat o da ne; daha tek dil/iki dil vâveylasının ilk dalgası doğru dürüst yatışmamışken, bu sefer DTK’nın “bayraklı, öz savunmalı ve hattâ köy komünlü demokratik özerklik” metni yüzünden kıyamet kopuyor (nasıl kopmasın ki; Öcalan bile gördü bunu) ve dikkatler oraya kayıveriyor. Ama kaos yetmemiş gibi, bunun da üzerine “Öcalan’a ev hapsi” talebi çıkageliyor.
Yarı şaka yarı ciddî, bunun tıbbî bir nedeni mi var, diye düşündüğüm oldu geçen aylarda. Kandil’de veya DTK veya BDP yönetiminde birileri, ADD veya DEB’den muzdarip olabilir mi örneğin ? Attention Deficiency Disorder diye bir sendrom var, biliyorsunuz; Türkçe karşılığı Dikkat Eksikliği Bozukluğu oluyor.
Vallahi, keşke o kadar basit ve masum olsa, diyeceğim geliyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024