Halil BERKTAY
Biz bize benzerizcilik yapmak istemiyorum ama, Türkiye’nin kolay kategorileştirilemeyen bazı özellikleri vardır gerçekten. “Millî Mücadele”miz veya “İstiklâl Harbi”miz, örneğin, ne tam Avrupa devrimleri gibi, ne de tam Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın bağımsızlık mücadeleleri gibidir. Bir “millî kurtuluş savaşı” değildir öncelikle. Bu terim doğru yerini, uzun süreli ve ülkede ciddi yapısal dönüşümler yaratan sömürgelik hallerinde bulur.
Sömürgeleşmeksizin, yeniden bağımsızlık; bölünmeksizin, yeniden birlik
Oysa malûm, Osmanlı İmparatorluğu hiç sömürge olmadı. Belirli bir devlet bağımsızlığını azalarak da olsa hep korudu ve dolayısıyla 1919-22, o mevcut bağımsızlığı korumak ve yeniden tanımlamak anlamında, eh, evet, bir “istiklâl” harbi sayılabilir. Tek boyutu bu olmasa da; sadece dışa karşı değil,ülke içindeki diğer milletlere karşı mücadeleyi de içeren anlamlarıyla Millî Mücadele deyimi, tarihî açıdan (beğenelim beğenmeyelim) daha gerçekçi olsa da.
Bugün yaşadığımız barış sürecinde de benzer bir tanımlama zorluğu söz konusu. Bana göre Türkiye, Millî Mücadele ve sonrasında çok da gönüllü olmayan bir birlik kurmuş ve ardından o birlik diğer “azınlık”lara da ama özellikle Kürtlere kan kusturmuşken; derken yaklaşık 30 yıl süreyle büyük ve ciddî bir Kürt isyanı baş göstermişken; özetle, ülke bölünmeye hayli yaklaşmışken ama bir türlü de bölünmemişken şimdi, umulur ki eskisinden farklı bir birliği yeniden tanımlayarak korumaya uğraşıyor.
“Yutmamak, teslim olmamak” ve “AB’ye onurumuzla girmek”
Apaçık görülüyor ki bunun da yığınla bedhahı ve inkârcısı, başarısızlık isteyeni, başarısızlığın pususunda bekleyeni var. Ama bir gerçekleşirse, yakın tarihin (1) Kemalist Devrimin kendisi ve (2) 1946-50 yıllarında çok-partili demokrasiye geçişle birlikte, ileride belki (3) 2010-2015 eşiği diye anılan üçüncü büyük dönüm noktası olacak.
Böyle anlarda benim aklım, nedense hep, o “savaşçı” ve “mükemmeliyetçi”lerin düşünmediği şeye başarısızlığın maliyetine kayıyor. Böyle bir tartışmayı 2002-2007 arasının demokratikleşme reformları sürecinde de yaşamıştık. O zaman bir “AB’ye girelim ama onurumuzla girelim” rüzgârı esmişti. Nelerin onursuzluk olduğunu bir türlü anlayamadığımız gibi, girmemenin (daha doğrusu, tam üyelik müzakereleri kapısını açamamanın) olası maliyeti üzerinde de pek durulmamıştı. Şimdi de Kürtlere yutmayın, teslim olmayın, ulus-devlet hedefinden vazgeçmeyin diyenler var. Sanırsınız ki barış olursa her şey aynı, hattâ daha bile kötü olacak; emperyalizm işte o zaman Ortadoğu’yu tamamen pençesine alacakmış. Bu umacıya karşı tercih etmemiz gereken iç savaşın bundan sonraki maliyetinin ne olabileceğini ise es geçiyorlar.
Tamamlanmış bölünme: Yugoslavya örneği
Oysa önümüzde hayli yakın bir örnek de var: Yugoslavya. Şüphesiz birçok bakımdan farklı. Orada çöküş, “Titoist” veya “Yugoslavist”lere karşı doğrudan doğruya merkezi Milosevic gibi azılı Sırp milliyetçilerinin ele geçirmesiyle başladı. Buna karşı, sonuçta herkes ayrı cumhuriyetini kurdu. Öyle veya böyle, bütün milliyetçi, savaşçı, azamîci, mükemmeliyetçi kafaların istediği oldu: bölünme süreci kesinleşti ve tamamlandı. Geriye, yıktığı hayatlar, dağıttığı aileler, çektirdiği tarifsiz insan acıları kaldı.
Geçmişte “Sırp milliyetçiliğinin aynasında Türk milliyetçiliği”ni de defalarca yazdım (bkz Weimar Türkiyesi, 69-84), felâketin o gün nasıl yaşandığını da (Saraybosna Çellisti, 21 Mayıs 2011). Şimdi,nasıl hatırlandığına değinmek niyetindeyim.
Şiddet çılgınlığını izleyen utanç ve anlama, hatırlama denemeleri
Türkiye, 6-7 Eylül 1955. Aynı yıllarda Kıbrıs. 1975-90 Lübnan. Bu gibi pogrom, katliam ve/ya iç savaşları yakından izleyen gözlemcilerin dikkat çektiği bir ortak yön var: büyük şiddet boşalımının “ertesi sabah”ı, kimsenin doğru dürüst birbirinin yüzüne bakamayışı; derin bir utanç duygusu; gözleri yerde dolaşma halleri. Ya hiç hatırlamak istemeyiş. Ya da, birkaç gün veya birkaç yıl geride kalan o dehşeti, orasından burasından yoklayıp, “bize ne oldu”ğunu ürkek ürkek anlamaya çalışma halleri.
Yugoslavya örneğinde, belki biraz hafif, şaka gibi gelecek ama, bu keder ve hayıflanmanın en çok hissedildiği alanlardan biri spor; daha somut olarak, eski kulüplerin ve millî takımların insanî dokusunun başına neler geldiği. Hasta hasta bu kadar yazabildim. Gelecek hafta devam edeceğim.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları





























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024