Halil BERKTAY
Ortaçağı “tarihsel-zaman dışı” saymanın, Aydınlanma’yı ise bu hatâyı düzeltip somut insanı “tarihsel-zaman” içinde yerli yerine oturtmuş göstermenin yanlışlığı üzerine son not : o çağda, kabaca 17. ve 18. yüzyıllarda, kimler Mutlak Aklın egemenliği adına tarihe karşı çıkıyor ve “irrasyonel” bir geçmişi hor görüyor; buna karşılık kimler o küçümsenen, aşağılanan geçmişi sahipleniyordu ?
Özetle, Akıl yanlıları ile Tarih yanlıları kimlerdi ? Ve niçin ?
İlginç bir şekilde, bu ayrım çizgisinin de Kilise, din ve manastırlar üzerinden geçtiğini görüyoruz.
İnsanlığın her büyük adımı, kısmen doğru, kısmen aceleci ve yanlış çıkarsamalara yol açar. Bilimsel Devrim (ya da Kopernik, Galile ve Descartes’ların “Yeni Bilim”i) muazzam bir olaydı. Öte yandan, bundan hemen “bilimci” veya “bilimperest” (scientistic) vargılara sıçrayan birçok Aydınlanma filozofuna göre, insanların geçmişten kalma inanışları (= din) bilimsel bilginin yokluğunda oluşturulmuş bir yığın uydurmadan ibaretti. Kaba materyalist, daha doğrusu kaba natüralist diyebileceğimiz bir yaklaşıma göre (örn. D’Holbach), ilkeller anlayamadıkları ve açıklayamadıkları doğa olayları karşısında bunları doğaüstü varlıklara izafe etmeye çalışmış; bu da din olgusunu doğurmuştu. Satır aralarında, bilim ilerledikçe dinin de (kendiliğinden) ortadan kalkacağı öngörüsü seziliyor, ama tabii o sırada telâffuz edilemiyordu.
Burada meselem, bu tahminin yanlışlığı ve yanlışlanmışlığı değil. Zamanında öyle bir yan önermesi vardı ki, konumuz açısından kritik önem taşıyor. İmanın temellerinin uydurma olduğu fikri, dine ilişkin başka her şeye de sahte ve uydurma diye bakmayı beraberinde getiriyordu. Örneğin Kilise tarihi, Papalık otoritesinin temellerinden, yani Aziz Petros’un İsa Mesih’in baş havarisi olarak Roma piskoposluğuna geldiği ve dolayısıyla bütün diğer piskoposlara öncelik taşıdığı iddiasından başlayıp, manastırların kuruluş beratlarına, fermanlarına, toprak hibeleri ve tapularına varıncaya dek (en hafif deyimiyle) şüpheli sayılıyordu. Tabii bazıları öyleydi de gerçekten. Örneğin “Konstantin’in Bağışı” (Constitutum Constantini) diye bilinen bir yazmaya göre, Doğu Roma İmparatoru Büyük Konstantin, cüzama yakalanmışken Papa I. Silvestrius tarafından iyileştirilmesi karşılığı, daha 4. yüzyılda Batı Roma İmparatorluğu’nu Roma Katolik Kilisesi’ne bağışlamıştı. Ne ki, büyük Rönesans hümanisti Lorenzo Valla’nın, 1439-40’ta kaleme aldığı bir kitapçıkta derin Latince bilgisine dayanarak gösterdiği gibi, her şeyden önce kullandığı dil ve sözcük hazinesi bakımından bu “belge” 8. yüzyıldan önce yazılmış olamazdı. Yani burada düpedüz bir sahtekârlık söz konusuydu (ve Valla’ya göre aynı şey, İsa Mesih’in, Edessa’nın (Urfa) Süryani Kralı V. Abgar(us)’a yolladığı iddia edilen mektup için de geçerliydi).
1440’ta elle çoğaltılarak dolaşıma giren ama derhal Kilise’nin tepkisini çekip 1517’ye kadar basılamayan, ondan sonra da daha çok Protestanlarca okunan bu broşür, modern metin ve kaynak eleştirisinin temellerini attı. Ama aynı zamanda, yukarıda söylediğim gibi, dine ve Kilise’ye karşı genel bir önyargının da çıkış noktası oldu. “O uydurmaysa, hepsi uydurmadır ! Keşiş ve rahibelerle dolu bütün bu manastırlar, zaten birer ahlâksızlık yuvası. Din de toptan aldatmacadan ibaret.” Bu tavır güçlendi ve dinin yanısıra, böyle saçma ve bâtıl inanışların yuvası, bir karanlıklar ülkesi olarak “akıl dışı” tarihi de hedef aldı.
Şimdi burası çok önemli : 17. yüzyılda bu taarruza karşı tarihe sarılan, dindarlar oldu. Jean Mabillon, örneğin, kendini tarikatının emrettiği bedenî çalışma ve çilekeşlikten çok Ortaçağ etütlerine adamış bir Benedikten keşişiydi. Benediktenler arasında da “Aziz Maur cemaati” olarak bilinen özel bir gruba mensuptu. Paris’teki St Germain-des-Prés Manastırı’nda toplanan Maurist âlimler için tarihi savunmak, bir bakıma saldırı altındaki imanlarını savunmak demekti. Mabillon, iki Benedikten manastırının mevcut en eski imtiyaz beratlarının sahte değil gerçek olduğunu ispatlamaya girişti. Yani bir bakıma, Valla’nınkine tam ters bir özlemden hareket etti –ve 1681’de ünlü De Re Diplomatica’sını yayınladı. Sadece pratik amacına ulaşmakla kalmadı; aynı zamanda çağdaş “diplomalar bilimi”nin ve paleografyanın gerçek kurucusu oldu.
Bu konuyu niçin bu kadar uzattım ? Çünkü 17. ve 18. yüzyılların Akıl yanlıları ile Tarih yanlıları arasındaki mücadele, Jön Türk Devrimi ve Kemalist Devrim’in ardından, iki dalga halinde Türkiye’de de tekrarlandı. Bu saflaşmada modernist Türk milliyetçiliği hep Akıldan yana tavır aldı. Bu, Tarihi rastgele kesip biçerek “rasyonelleştirme” çabalarını da beraberinde getirdi. Türk Tarih Tezi de tam budur işte. Aydınlanma’ya ters değil, yüzde yüz Aydınlanmacı bir tutumdur.
Daha da önemlisi, gelenek ile gelecek arasındaki, Nabi Yağcı’nın da aşmaya çalıştığı uçurum böyle oluştu. Şimdi bunun üstesinden gelmek, Aydınlanma’ya yanlış nedenlerle kredi açmamaya da bağlı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024