Halil BERKTAY
Bir yanda, Stalin’in Rokossovsky (ve diğer generalleri, ya da aydınlar) ile zalimane, alaycı ve mütehakkim ilişkisi. Diğer yanda, Abdullah Öcalan’ın kendi gerilla komutanlarıyla ilişkisi.
Karşılaştırdım ve arada bir fark olmadığını göstermeye çalıştım. Zira ikisinde de katmerli “haklı şiddet”lerin “içe” yansıması korkunç bir otoritarizme yol açıyor. Bu otoritarizm de gidip bir lider kültünde somutlanıyor.
Simonov’un sözleriyle, herkesin kaderini bu lider elinde tutuyor. Yaratan da, kahreden de o. 1944 yazında, Almanların Merkezî Ordu Grubunun imhasıyla sonuçlanan “Bagration Harekâtı” hazırlanırken, Rokossovsky “bir değil iki noktada yaralım” diye israr ettiğinde, elini Rokossovsky’nin omuzuna koyuyor ve herkes, apoletlerini sökecek mi diye bekliyor (ama ardından onay ve sırt sıvazlama geliyor). 52’de (dikkat edin : Zlobin suçlu mu suçsuz mu diye değil; suçlu olduğunu varsayarak, çünkü kudretini ancak öyle mutlaklaştırabilir) üç kere “affedelim mi, etmeyelim mi” diye sorarken, yazarın ya Gulag’a gönderileceğini, ya ödül alacağını herkes biliyor. 80 ve 90’larda Murat Karayılan, Mustafa Karasu ve Duran Kalkan’ları karşısına dizip tek ayak üzerinde durdurttuğunda, keza hepsi, her şeyi sineye çekip bağlılıklarını yeniden ispatlamaktan başka şansları olmadığının farkında. Ceza mı dağıtacak, paye mi ? Gücü, bunu kimsenin kestirememesinde yatıyor.
Böyle bir iktidar ve muktedir fetişizminin, örgüt (parti, ordu) ile sınırlı kalmayacağı açık. Liderin “çevresi”yle ilişkisi başka, “halkı”yla ilişkisi başka olamaz. Stalin’in bütün bir ülkeyi nasıl yönettiğini biliyoruz. Peki ya Öcalan ? 8 Mart’tan devamla, bir sonraki sorunun tam sırası : (4) “Haklı şiddet” o örgütün “benim” dediği tabana, uğrunda ayaklandığını iddia ettiği kitleye, kendi insanlarına nasıl yansır ?
Geçenlerde siyaset bilimci bir arkadaşımla konuşuyorduk; bazı olguları teşhis etmeye bazen tek bir şey, bir hareket, bir cümlecik, bir söylem parçacığı yetiyor. Diyelim bir siyasal akım veya örgüte bakıyorsunuz. Çok karmaşık gibi geliyor ilk başta. Bazı iyi yanları da var... mı acaba, diyorsunuz kendi kendinize. Derken öyle bir göstergeyle karşılaşıyorsunuz ki, bütün diğer gözlemleriniz sıfırlanıyor. Ne veya nereye ait olduğu tartışması bitiveriyor.
Geçmişte ben de çok yazdım; Kürt halkının çıkarları ile PKK’nın örgüt çıkarları özdeş değil. Tersine, aralarındaki çelişki giderek netleşiyor. Örneğin barış yapamama ve silâhlı mücadeleyi bitirememenin, Kürt halkının çıkarlarıyla ilgisi yok. Sırf PKK’nın kendi konumundan feragat edememesinden kaynaklanıyor. Bu yüzden, bölgede iktidar hem de Türk devleti tarafından kendisine tepsi içinde hediye edilmedikçe işi uzattı; daha kaç Kürt ve Türk genci ölürmüş hiç aldırmadan, 2011-12’nin felâket çizgisine girdi.
Peki, bu nereye kadar bilinçsiz, istemsiz bir hatâ; ne ölçüde köklü, teorisi kurulmuş bir davranış biçimi ? Tamamen ikincisi ve kanıtı da KCK Sözleşmesi’nde yatıyor. Bir kere daha belirteyim; benim KCK ile ilgim hukukî değil siyasî. KCK tutuklamalarına hep karşı çıktım. Ama bunun nasıl bir örgüt olduğunu anlama çabamı da sürdürüyorum.
Ortada KCK Sözleşmesi diye bir belge var. 4. maddesinin (b) bendinde devlet olmadığını öne sürüyor. “Sınırları esas almadığı”ndan hareketle, kendini “sistem” veya “örgütlenme” diye adlandırıyor. Ama başka her bakımdan aslında bal gibi devlet. Amblemi var. Bayrağı var. Yurttaşlığı ve yurttaşlarının “vergilerini ödeme yükümlülüğü” var. “Yurttaş olma ve yurttaşlıktan çıkarılma” yöntemleri var. Kendi hukuku ve ceza hukuku var. “KCK ilke ve amaçlarına ihanet” eden kişi, “halk özgürlük mahkemesi”nin kararı ve “Kongra-Gel’in [PKK] onayı” ile yurttaşlıktan çıkarılıyor (başka bir deyişle, yurttaşlığın karar mercii silâhlı örgüt). Bir tek teritoryalite eksik. Özetle, KCK, “kendi toprağı”na el koymaya hazırlanan bir devlet (çekirdeği) görünümünde. Sözleşme de bu embriyonik devletin anayasası oluyor.
Geçelim. İkinci Bölüm hak ve özgürlüklerle ilgili. Örneğin 7/a’da “Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır, bu hak ortadan kaldırılamaz, idam cezası uygulanamaz” ve 7/i’de “işkence insanlık suçudur” deniyor; bunları başka hak ve özgürlükler izliyor. Özgürlük, demokrasi, katılım, baskı ve sömürüye karşı olma, cinsel eşitlik; ne ararsanız var. İyi, güzel. Daha ne istiyorsunuz ?
Derken Üçüncü Bölüme geliyoruz : Genel Organlar. Madde 11, en tepedeki organı, en üstün ilkeyi düzenliyor :
KCK’nın “kurucusu ve önderi Abdullah Öcalan’dır. (...) felsefik, teorik ve stratejik kuramcısıdır. Her alanda bütün halkı temsil eden önderlik kurumudur. Kürdistan halkının özgür ve demokratik yaşamına ilişkin en temel politikaları gözetir ve temel konulardaki en son karar merciidir...”
Duralım ve düşünelim : tek başına bir kişi, sırf önder de değil; önderlik “kurumu”. Kürt halkı ve yaşamı üzerinde “son karar mercii”. Bütün temel karar ve politikaları oluşturuyor, gözetiyor, denetliyor, onaylıyor. Bir kere bunu dedikten sonra, istersen yüz “hak ve özgürlük” maddesi daha ekle; ne yazar ? Stalin dahi, herkesin kaderini elinde tuttuğunu ancak imâ ediyor. KCK Sözleşmesi ise bu hak ve yetkiyi açıkça, “kanunen” Öcalan’a veriyor. Bu sistem hangi çağ ve siyasal kültüre ait ? Nasıl bir ideolojinin tezahürü ? Adı ne ? Sosyalizm mi ? Demokrasi mi ?
Babamın çok sevdiği bir fıkra vardı. Lâz, dost meclisinde “hamsinin 99 çeşit yemeği olur” demiş. Atıyorsun, demişler, say da görelim. “Biirr,” demiş, “hamsi reçeli.” Dur, demişler, inandık; aklına ilk bu geliyorsa diğer 98’ini de bulursun elbet; başka örnek istemez gayri.
İşte onun gibi bir şey. Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları




























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024