Halil BERKTAY
Çok sevdiğim iki insandan birinin altı yıl önce, diğerinin geçen hafta ölümü, değerleri ve umutlarıyla birlikte bütün bir dönemin de gene ve bir kere daha kapanması anlamına geldi. İlk, Sovyetlerin çöküşüyle kapandı bu dönem; Mehmet Ali Aybar öldüğünde tekrar kapandı; Mihri Belli ve Nihat Sargın öldüğünde tekrar kapandı; o kuşakların ünlü-ünsüz her mensubu öldüğünde tekrar kapanıyor. Benim, bizim, bizlerin gençliğimiz de her seferinde biraz daha ölüp uzaklaşıyor onlarla birlikte. Ne ki, pek nostaljiyle ve idealize ederek baktığım da söylenemez o gençliğe. Hatırlamak, evet; sürekli güzellemek ve mutlaklaştırmak, hayır.
Bu da, yakında 1 Mayıs 77’den geçerek dönmeyi umduğum sosyalizm tartışmasına bağlanan bir iplik tabii. Oradaki pozisyonum belli; sosyalizm transandantal değil tarihsel bir kategori; başlı ve sonlu bir kategori ve böyle dediğim, böyle baktığım anda da ister istemez bitmiş, tükenmiş bir tarihsel kategori benim için. 150 yıl boyunca taşıdığı, tercüman olduğu (daha fazla demokrasi gibi, özgürlük ve sosyal adalet gibi) özlemler sürecekse, sosyalizm bayrağı altında değil, başka ad ve kılıklarla sürecek. Öte yandan, sosyalizmin üç büyük ideolojisinden biri olduğu 19. ve 20. yüzyıl tarihinde, maalesef bitmeyen şeyler de var, insanlığın büyük trajedilerden bir türlü ders çıkaramayan dar kafalı politikacıların dört elle sarıldığı. Bunlardan biri, ister Hıristiyan ister Müslüman, ya da ister Nazi ister Stalinist, her tür ataerkil muhafazakârlığın ve şimdi de Başbakan Erdoğan’ın gündeme getirdiği Sosyal Darwinist “büyük nüfus” takıntısı ile, uzantısında, erkek devletin ve erkek elitlerin kadın bedeni üzerinde hak iddiaları.
Ve bence, proto-faşizm gibi genel ideolojik arkaplanlar da dahil, temelinde korku yatıyor : birincisi, “millî öteki”lerimizin, (Fransızlar için) Almanların, (Almanlar için) Slavların, (Osmanlı Türk-Müslüman nüfusu için) Hıristiyanların, özellikle de Rum ve Ermenilerin, (bir zamanlar Sovyetler için) Türkî nüfus gruplarının, (Sırplar için) Arnavut Kosovalıların, (Han Çinliler için) Tibetlilerin veya Uygurların, (bugünkü TC için) Kürtlerin “biz”den daha hızlı çoğalacağı ve şu veya bu coğrafyada üstünlüğü ele geçireceği korkusu. İkincisi ise düpedüz bir erkek zaafı : kişilikli; kendi ayakları üzerinde duran; cinsel tercihlerini de özgürce yapabilen; modern hayatın akışı içinde, çeşitli ortamlarda farklı erkekler tanıyıp onlarla birlikte olma olanağını elde eden kadının, (erkeklerin sırf kendilerine alıkoymak istediği) bu hakkı istediği, dilediği gibi kullanması ihtimalinden dehşete kapılan patriyarkinin, imtiyazlı konumunu koruma kaygısı. Bunun için, gelsin bir yığın ahlâk vaazı; ne zaman kadın özgürlüğünün genişlemesi (ya da, daraltılmasına karşı tepkiler ve mücadele) söz konusu olsa, gelsin (5 Haziran’da Mehmet Şevket Eygi’nin Millî Gazete’de yaptığı gibi) “fuhşiyatla savaş” sancağının açılıp, kadını gerisin geri “aile ve annelik hapishanesi”ne tıkma çabası.
Çok yeni değil, kuşkusuz. İslâm âlemiyle de sınırlı değil; Avrupa’da, daha 19. yüzyılın ikinci yarısında, orta sınıfların kent yaşantısı bağlamında kadınlar kamusal alana adım atar atmaz, bu yeni ve güçlü kadın tipinin çok ileri gitmemesi için nasıl kontrol altında tutulacağı, ne gibi yeni söylemlerle “erkeği”nin yanından ayrılmamasının sağlanacağı arayışlarının da baş gösterdiğini görüyoruz. George Bernard Shaw’un Candida’sını alalım; nedir mesele ? Papaz James Morell’in mutlu evliliği sarsılıyor, çünkü ortaya tehlikeli bir rakip çıkmıştır ve karısı Candida birini seçecektir ya kocasını, ya da genç şair Eugene Marchbanks’i. Önce ödü patlar ama sonra rahatlar Morell, çünkü karısı tercihini gene ondan ve aile yuvasından yana kullanmış; “zayıflığı ve yalnızlığı”ndan başka sunacak bir şeyi olmayan o bohem delikanlıyla çekip gitmemiştir. Bir yönüyle, Kraliçe Victoria döneminin son derece sathî ve konvansiyonel “burjuva ahlâkı”na bir eleştiridir kuşkusuz. Kadının seçme hakkı tartışılamaz. Öte yandan Candida “olgun ve makul” bir tavır almış, aşırıya gitmemiştir. Bunun, “aile babası” erkeklerin derin cinsel yenilgi kaygılarını teskin edici yanını da görmek gerekir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu korku ve endişeler büsbütün artacak; eski toplumsal cinsiyet rollerinin altüst olması, özellikle yeni hizmet sektörlerinde kalabalıklaşan yeni kadın tiplerine karşı “cinsel Bolşevizm” suçlamasını da beraberinde getirecektir. 1920’lerin dar kalçalı, saçı topuzlugarçonne’larının, diyor Mark Mazower, bencil zevkleri uğruna milletin geleceğine boş vermişlikleri (kime ?) ürkütücü geliyordu. “Sigara içen, saçını kısa kestiren, pijamayla veya spor kıyafetlerle dolaşan, gitgide erkek arkadaşlarına benzeyen” bu androjenlerden, sorumlu bir annelik nasıl beklenebilirdi ?
İlginçtir; Türkiye’nin 1930’lardaki en radikal aydını olarak temayüz eden Nâzım Hikmet de aynı kafadaydı. Sovyet devrimini yaşamıştı; üstelik, bir erkek olarak hep sayısız kadına âşık oluyor ve sonra hep terk ediyordu (Pirâye ve Münevver’e varıncaya dek) ama gazete köşelerinde, ahlâkçı vaazlar vermekten de geri durmuyordu kadınlara karşı. “Kızım, sana söylüyorum, çok açık giyiniyorsun. Kızım, çok boyanıyor, modayı fazla izliyorsun.” Ya da : “Ne demek oluyormuş kadınların erkek gibi pantolon giymesi ? Oldu olacak, sakal ve bıyık da bıraksınlar bari.” Ya da : “Memleketimizde yabancı [= emperyalizm ?!] icadı iki tuhaf dernek veya akım vardır; biri hayvan sevenler, biri de feministler.” Dahası : “Çeşitli hayvanları mesleklere benzetmek mümkünse, ben feministleri en çok devekuşuna benzetirim.”
İnanmıyor musunuz, bu kadar kadın düşmanı olabileceğine ? O yıllardaki gazete yazılarını açıp okur, siz de görürsünüz.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları





























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024