Mümtazer TÜRKÖNE
Her biri birbirinden vahim. Ama en vahimi Başbakan’ın kendi geleceği. Sıralamayı somutlaştıralım.
Başbakan’ın bir mahkeme kararını belirlemek üzere Adalet Bakanı ile görüşmesi, hukukun asgari şartları için vahim bir tehdit. Daha vahimi, “bunların mahkûm olması lazım” diyerek ceza dağıtmaya kalkmak. “Kayıtlar montaj” itirazı ile skandalı bir nebze hafifletmek dururken Başbakan’ın bu konuşmayı doğrulaması ve müdahalesini haklı göstermeye kalkması artık “vahamet” deyiminin yetersiz kaldığı bir durum. Aynı şekilde sahip çıktığı “ihaleye fesat karıştırma” olayı ile birlikte düşünüldüğü zaman insanın aklına gelen tek açıklama var: Başbakan çıldırmış olmalı.
Hepimizin hukukunu ilgilendirmese, “çocuksu bir inat” der geçersiniz. Hani “camı kim kırdı?” sorusuna, olaya şahit olan ispiyoncuların susmayacağını bildiği için afacanın “ben kırdım” diye efelenerek sahip çıkması gibi. Ancak bu durum Başbakan’la ve her iki olayın mağdurlarıyla sınırlı bir devlet gücünün kullanıldığı hak-hukuk ihlalinden ibaret değil. Başbakan’ın her gün ağzından korkunç iddialar ve ithamlar çıkıyor. Muarızlarını ve muhaliflerini tehdit ediyor. Mahkeme kararı için talimat veren ve sonrasında “ne var ki, verdiysem ben verdim” edasıyla suç bastıran Başbakan’ın yönettiği ülkede tek tek her birimizin en temel hakları tehlike altında demektir. Aslında bu sahip çıkma şekli de bir tür tehdit değil mi? “Evet yaptım” demek “tabii yine yaparım” demek değil mi?
Durum yine de bu kadar basit değil. Başbakan “çıldırmış” değil, ama çok çaresiz durumda.
Başbakan, yolsuzluk yükü altında eziliyor. “Madem öyle, ben de küstüm bıraktım” da diyemez. “Hop bir dakika, önce şu yaptıklarının hesabını vereceksin!” diye, sıraya girecek epeyce yetkili kişi ve kurum olacak. Başbakan’ın miting meydanlarında konuşurken ve suç üstlenirken çok yüksek perdeden söylediklerinin arkasında işte bu açmaz var.
Sadece tek bir çıkış yolu var: Güç elinde iken kendisinden sonraki dönemi elinden geldiği kadar tanzim etmek. Nekbet döneminde kendini, güveneceği birilerine emanet etmek. Önce kendi kaderine boyun eğmesi lâzım.
Ölüm bir hakikat: Bütün canlılar ve biz fanilerle kaim her şey için de bu hakikat geçerli. Devirler biter, devirler başlar. Yeniye alışmak ve eskinin bir daha geri dönmeyeceğini kavramak zaman alır. Atatürk devri, İnönü devri, ikisi birlikte “Tek Parti dönemi”, Demokrat Parti, darbe, Demirel ve arkasından onun yanında Ecevit devirleri, Kenan Evren dönemi, Özal devri, Yılmaz’ın, Çiller’in, Erbakan’ın birlikte öne çıktığı 90’lara yerleşen 28 Şubat dönemi ve nihayet Erdoğan dönemi... Öncekiler nasıl sadece hatıralarda kaldıysa içinde yaşadığımız dönem de sona erecek. 17 Aralık bir zevalin başlangıcı. Gün yüzüne çıkanlardan sonra 16 Aralık’a geri dönmek ve hiçbir şey olmamış gibi Erdoğan dönemini uzatmak mümkün değil.
Süreç AK Parti için öğütme makinesi gibi işliyor. 30 Mart için başta % 60’a konan çıta, Başbakan’ın ağzından önce 2009 sonuçlarına ve nihayet “birinci parti”ye inmiş durumda. Seçim sandığını hepimiz ciddiye almalıyız. Sandığa 52 milyon yetişkin insanın verdiği hüküm girmiş olacak. Elde var bir: Seçim sonuçları Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığına izin vermeyecek. Oyları düşmüş ve elindeki sonucu da toplumu iki kutupta bıçak gibi bileyerek elde etmiş bir isim artık % 50’yi arkasında toplayamaz.
17 Aralık nasıl sonun başlangıcı ise 30 Mart da noktanın konduğu tarih olacak. Geriye bir devrin bittiğini ilan etmek kalacak. Sabırla ve dikkatle bastırılan her şey, o gün sandıklar kapandıktan sonra yaydan fırlamış ok gibi yol almaya başlayacak.
Durumu en iyi takdir eden o olmalı. Erdoğan, en üst perdeye yerleştirdiği davudî ses tonuyla ve orijinal lisanı ile bize kendi zevalini anlatıyor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025