Mümtazer TÜRKÖNE
Mizah silahı, kan döken terörü bile çökertecek kadar güçlü. IŞİD temsilcisine soruyorlar: "Neden Yahudilerle hiç uğraşmıyorsunuz?"
Cevap: "Onlara savaş açabilmemiz için önce Müslüman olmaları lazım." IŞİD, kan dökmeyi bir varoluş biçimine dönüştürürken, asıl tavizsiz stratejik savaşını diğer İslâmcı gruplara karşı yürütüyor. Allah'ın birliğine ve resullerine iman etmiş Müslümanlardan bile daha önce diğer radikal gruplara mensup İslâmcıları hedef alıyorlar. Aynı düşmanlık Nusra Cephesi, Taliban, El Kaide gibi diğer İslâmcı gruplar için de IŞİD'e karşı geçerli. Neden keskin ideolojik örgütler, en çok kendilerine benzeyen gruplara karşı düşmanlık besler? Sebebi şiddetin, ideolojinin vazgeçilmez yapıştırıcısı olması özelliğinde aramak gerekir. Ölümü göze alarak bir savaşın içine girenler ve karşısındaki insanın hayatını tereddüt etmeden sona erdirenlerin inancından, ideolojisinden, mensup olduğu grubun mutlak hakikati temsil etme yeteneğinden en küçük bir şüphe duymaması lâzım. Gerçeğe en yakın görünen eleştiriler benzer gruplardan geldiğine ve daha çok da kişiselleştiğine göre, o örgütün varlığını sürdürebilmesi için en acımasız şiddetin aynı familyadan gelen benzerlerine yönelmesi şarttır. Şaka değil, IŞİD kurduğu devlete toprak sağlamak için verdiği savaşın yanında diğer İslâmcı gruplara karşı çok kanlı bir şiddet uyguluyor; bol miktarda El Kaideci, Nusracı, Talibancı öldürüyor.
Şiddetin bu kadar rahat üretilebilmesinin demek ki vazgeçilmez bir şartı var: Yalın, basit bir ideoloji. Radikal İslâmcı gruplar -tıpkı Marksist örgütler gibi- birkaç cümleye sığacak bir ideolojik reçete oluşturuyor. Selefî nihilizminin, şiddet yorumları ürettikleri birkaç ayet ve hadisi tekrarlamaları ve bunları basit-anlaşılır ilkelerle mutlaklaştırıp, diğer yorumları "küfür" ilan etmeleri bu yüzden. Neden 19. yüzyılın bedevî Müslüman anlayışını temsil eden üç maddelik selefî yorumu, bugün üretilen şiddet ideolojisine referans oluşturuyor? Çünkü İslâm yorumundan bir hayat biçimi çıkmıyor, tersine hayatın kendisinden bir yorum üretiliyor. Acımasız bir şiddet üretenlerin ellerini yakıcı sıcaktan ve kandan koruyacak kadar sağlam bir eldivene ihtiyaçları var.
IŞİD ile AK Parti politikaları veya Erdoğan'ın İslâmcılığı arasında yakınlık kuranlar, şiddetin doğurduğu keskin farkı gözden kaçırıyor. Erdoğan İslâmcı mı? Kesinlikle öyle. Peki uzlaşmaz ve uyuşmaz fark nerede? Birinin şiddeti meşrulaştırmak için taktığı eldiven, berikinin elinde politikanın kirinin-pasının bulaşmasını engellemek için duruyor. Neticede her ikisi de eldiven, yani bir araçtan ibaret. Türkiye'de İslâmcılık devleti yedeğine aldı; ancak peşine taktığı devlet gemisinden transfer ettiği yakıtla, yani meşruiyetle yoluna devam etti. Bir korsan teknesinin, heybetli bir savaş gemisini yedeğinde götürmesini gözünüzde canlandırmayı deneyin.
Fark derin, ancak söz konusu İslâmcılık olunca mekanizma benzer şekilde işliyor. İslâmcılar ellerine geçirdikleri gücü, evleviyetle Müslümanları itaatlerine almak ve diğer İslamcı grupları yok etmek için kullanıyor. Ne diyebilirsiniz, adam İslâmcı ve devleti yönetiyor, Müslümanların bu güce karşı koymaları, diğer İslâmcıların eleştirmesine nasıl izin verir? İslâmcılık bir yanda devletin zirvesinde koruma zırhları arkasında görünmez oluyor; öbür tarafta kendi tercihi dışında bir inanç ve ideoloji türünün yaşamasına izin vermiyor.
13 yıl süren ve artık işlemeyen Erdoğan iktidarının özellikle son evresi, devlet yönetiminde ikili bir yapı oluşturdu. Bir tarafta partiler demokrasisi ve anayasal kurumlar hiyerarşisi içinde devletin rutin işleyişi sürdürüldü; öbür tarafta Hayrettin Karaman gibi ulemadan zevatın fetva merciinde yer aldığı, Şer'î bir yapının kuralları ve organizasyonu altında Türkiye dönüştürüldü. Dönüşümün bir İslâm devletine doğru olmadığını, bu ikili yapının sırf bir otokrasi üretmek üzere senkronize edildiğini kuvvetle vurgulayalım. Meselâ eğitimde devlet tekelindeki din eğitiminin genişlemesi, hiçbir aşamada parti veya formel siyasî kurumlarda kararlaştırılmadı; hep bu informel İslâmcı organizasyonda olgunlaştı ve paket halinde Meclis'e getirilip kanunlaştırıldı. 17/25 Aralık'ta deşifre edilen düzenin bu kadar kapsayıcı-kuşatıcı olması da, bağış-komisyon fetvasının üretildiği aynı organizasyonun eseri. Devam edelim.
Yazarlar
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025