Ahmet ALTAN
Askerlik
13.10.2010
1695
Bir toplum için en büyük tehlikelerden biri, “saçmalıkların” saçma olduğunu fark edemeyecek bir körlük içine hapsedilmesidir.
Böyle bir körlüğün sağlanabilmesi için de “saçmalıkların” üstü “kutsallık” şalıyla örtülür.
O yüzden en büyük saçmalıklar “kutsallıkların” altına gizlidir.
Biz çok uzunca bir zamandır “kutsallık” şalının altında kör bir halde yaşadık.
Nice anlamsızlığı “tartışılmaz” tabular olarak kabul ettik.
Şimdi bu şalın yırtıldığı, parçalandığı bir dönemdeyiz.
Kutsallıkların altından çıkan saçmalıklara dehşetle bakıyoruz.
En büyük tabularımızdan biri de askerlikti ve milyonlarca genç insan hayatını bu yüzden zedeledi.
Hepimizi alıp alıp askere götürdüler.
Bunu sorgulamayı da yasakladılar.
“Niye bizi askere götürüyorsunuz” diyemedik.
Başımızı eğip gittik.
Ben tam bir sene boyunca bir dağın başındaki bir kerpiç odada oturarak yaptım askerliğimi.
Benim orduya pek bir faydam olmadı, ordu benim hayatımdan bir buçuk yılı çaldı.
Buna gerek yoktu.
Şimdi genç insanlar kutsallık tabusunu yırttılar ve altından çıkan gerçeği gördüler.
Eskiden kimsenin söyleyemediği, söylemenin büyük bir “günah” sayıldığı, utanç olarak kabul edildiği cümleyi rahatlıkla söylüyorlar.
“Ben askere gitmek istemiyorum. Neden hayatımı tam kurduğum sırada askere gitmek zorundayım?”
Bunun manalı bir cevabı yok.
Çünkü ordu, askere aldığı gençlerin yaklaşık iki yüz bin tanesini zaten “askerlik dışı işlerde” kullanıyor, berberlik, şoförlük, aşçılık, marangozluk yaptırıyor.
Bir kısmını da Güneydoğu’ya gönderip, koruyamadığı karakollarda öldürtüyor.
Neşe Düzel’le konuşan Doç. Dr. Suavi Aydın’ın söylediği gibi gençleri askere almak ordu açısından “ideolojik” bir amaç taşıyor.
Ordu, “gizli iktidarını” askere aldığı milyonlarca genç üzerinden topluma yayıp sağlamlaştırmaya uğraşıyor.
Generallerin amaçlarını biliyoruz.
Peki, siyasilere ne oluyor?
Toplumun temsilcisi olan siyasetçiler, toplumun haklı taleplerini gerçekleştirmekle yükümlü değil mi?
Bugün neredeyse bütün toplum “zorunlu askerliğin” kaldırılmasını istiyor.
Kimse çocuğunu cephelerde öldürsünler istemiyor.
Toplumun bu isteğine sahip çıkan siyasi parti hangisi peki?
Öyle bir parti yok.
Referandumdan önce “bedelli” askerlik çıkaracağına televizyon programında söz veren Başbakan, referandumdan sonra “ben söz vermedim” dedi.
De ki söz vermedi.
Toplumla ordunun istekleri çatıştığında Başbakan ve diğer siyasiler, kimin temsilciliğini üstlenecek?
Halkın mı, generallerin mi?
Eğer generallerin temsilciliğini ve sözcülüğünü üstleneceklerse, halkın sözcülüğünü ve temsilciliğini kim yapacak?
Bizi temsil etsinler, isteklerimizi gerçekleştirsinler diye Ankara’ya gönderdiğimiz insanlar, başkente varınca taraf değiştireceklerse, biz kendimizi “ihanete uğramış” hissetmez miyiz?
Lale Kemal, geçen gün “bedelli askerlik” hazırlıkları yapıldığını yazdı, haberi de kuvvetli bir kaynağa dayanıyordu.
Başbakan “pişmemiş aşa su katmayın” dedi.
Ben, Lale Kemal’e inanıyorum, haberine de güveniyorum.
Benim anlayamadığım, “bu pişmemiş aş” neden halkın gözlerinden uzakta kotarılıyor, mesele bu halkın meselesi değil mi?
Bu aş, sadece “generallerle siyasetçilerin” kendi aralarındaki konuşmalar ve pazarlıklarla mı pişecek?
Bu halk, Ankara’daki başrol oyuncularına “figüranlık” mı edecek?
Bence askerlik meselesi açıkça tartışılmalı ve önce bedelli çıkartılıp arkasından da “zorunlu askerlik” tümden kaldırılmalı.
Ölen çocuklar bu halkın çocukları olduğuna göre, “son söz” de bu halkın olmalı.
Halktan habersiz pişen aşların “tadı” olmaz zira.
Çoğunlukla da “yanlış” pişirildiğinden halkın bünyesine dokunur.
Yorum Yap
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (2)
- Ümitliyim, çünkü…
26.05.2020 - Bir Cinayet, bir Cenaze
21.01.2020 - Bu akşam Pariste babam, Malraux ve ben şampanya içeceğiz
6.02.2019 - Biz söylemeyeceksek kim söyleyecek?
28.11.2019 - ÜÇ CAM KUTU
23.11.2019 - Kâğıttan flüt
11.11.2019 - Rüyalar ve milliyetçilik
21.03.2020 - Yargıdaki çöküntüyü tamir etmek elinizde!
25.09.2018 - Milliyetçilik ve Aydınlar
19.09.2018 - Şatodaki Çiçek
26.08.2018
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yücel NAMUSLU
Vatanını seven milletini de sever.Ülkemizin geleceği için çok çalışmalıyız.
mehmet pirhan
Mehmet Hocama katılıyorum,artık bindiğimiz dalı kestiğmizi görelim istiyorum.dal kırıldığında herkes,ama herkes:) yerde malesef