Ahmet ALTAN
Tam kavga patlamışken eski solcu arkadaşlarınla yemek yersen ne olur, o canım zeytinyağlılar tabağında öyle kalır, o harika yemeklerin hakkını veremediğin için Şadan kızıp söylenir.
O kadar uzun zaman, o kadar çok bağırıp çağırdık ki ancak tatlıya sıra geldiğinde biraz sakinleşebildik.
Galiba elli bin kişi falan bir meydanda toplanıp birbirimize bağırmamız gerekiyor birbirimizi anlayabilmemiz için, çünkü yazıyla ulaşmak o kadar kolay değil; bunu da “bizimkilerden” birininTaraf’ın genç bir yazarının yazısını tam anlamıyla yanlış anladığı, gazete getirilip yeniden okunarak ortaya çıkınca kavradım, “kızgınlıktan biraz önyargılı okumuşum” dedi.
Tabii ilk hedef Halil Berktay’dı.
İlk bağırış çağırışlar bu konuda çıktı.
Dedim ki, “Geçen gün Murat Belge’nin de yazdığı gibi bütün sol Ermeni konusunda sessiz dururken bu adam on iki yıl önce Neşe Düzel’e büyük bir cesaretle Ermeni soykırımını anlattı. Devlet ve ulusalcılar tarafından linç edilmeye kalktı, üniversiteden kovdurmak için ellerinden geleni yaptılar. Güler Sabancı ile Tosun Terzioğlu sağlam durmasa işsiz kalacaktı. Bugün bu kadar hararetle kızdığınız adama o zaman niye bu kadar hararetle sahip çıkmadınız?”
Berktay’ın çok bilgili ve donanımlı olduğunu kabul ediyorlardı ama onun solu “çok keskin vurgularla” eleştirdiğini söylüyorlardı.
Ben de, “Bir adam herkes susarken ‘Ermenileri öldürdük’ diye bağıracak kadar delice bir cesarete sahipse, herşeyi de biraz keskince yapar” dedim.
Berktay’dan sonra bizim genç yazarlara kızıyorlardı.
Onları “sol düşmanı” sanıyorlardı, üsluplarını sert, tavırlarını “hadsiz” buluyorlardı.
Ben de anlatmaya çalıştım.
“O çocuklar ‘sol’ dendiğinde sizi değil, bugün ‘eski solcu’ zırhına bürünerek ordu ve darbe yandaşlığı yapan, Kemalistlerle dudak dudağa yaşayan, Ergenekon karşısında kılını kıpırdatmayan şarlatanları görüyorlar. Neden solculuğu onlara bıraktınız, niye genç kuşaklara başka bir sol olduğunu göstermek için mücadele etmediniz?”
Bunları söyledim ama kendi hatalarımı da gördüm konuşurken.
Geçenlerde haklı olarak sitemkâr bir mail gönderen Hüseyin Ergün’ün şikâyet ettiği gibi, SODEP gibi çağdaş bir solculuğun mücadelesini veren partilere yeterince yer ayırmıyorduk.
Onlara daha dikkatli bakmamız gerekiyordu.
Ama o partilerin de on yıl boyunca “değişimin öncülüğünü” yapan AKP iktidara iyice yerleşip statükonun parçası haline gelirken bütün örgütüyle çalışması, sadece yöneticilerinin demeçleriyle değil bütün örgütüyle “biz buradayız” diye bağırması gerekiyordu.
Tabii bence bu konudaki asıl büyük hatam, çok acı çekmiş, büyük darbeler yemiş solun duygularını aklı önemsediğim kadar önemsememem oldu, karşımda oturan “Ben işkencelerden geçtim, izlerini hâlâ taşıyorum” dediğinde, onun yanındaki “1 Mayıs’ta kimin önce ateş ettiği devletin bize yaptıklarından daha mı önemli” derken sesi boğuklaştığında boğazım düğümlendi.
Onların neler çektiğini, bazılarının işkence sonrası neler hissettiğini, bütün gençliklerini, bütün hayatlarını ortaya koymalarının bedelini nasıl ödediklerini yakinen biliyorum.
“Sol” tartışması onların sadece akıllarıyla değil bütün ruhlarıyla, varlıklarıyla hissettikleri bir tartışma, kendi hayatlarına saldırılıyormuş gibi hissediyorlar.
Tartışırken bile çektikleri acıyı görmek, solun “şiirli” yanını da fazla unutmamak gerektiğini anlattı bana.
Ellerindeki tek hayatı cömertçe “sola ve bu ülkeye” bağışlamış insanlar bunlar, solu böyle fazla akılla ve “kuru” tartıştığımızda bütün geçmişlerine, hatıralarına, varoluş nedenlerine saldırıyormuşuz duygusuna kapılmalarını da anlamamak mümkün değil.
Solu, bütün hatalarıyla tartışmamız gerekiyor, bundan korkmamak, gocunmamak gerektiğine bütün yüreğimle inanıyorum.
Herkesin bir “karşılık bekleyerek” kavga ettiği bir ülkede, “hiçbir karşılık beklemeden”mücadele etmiş olanların yeniden kavgaya girebilmeleri, bir zamanlar birbirinin düşmanı olan güçlerin birlikte “statükoyu” oluşturduğu günümüzde ezilenlerin yanında savaşa katılabilmeleri için geçmişle yüzleşmeleri bir zaruret.
Son “1 Mayıs” tartışmaları aslında daha derin bir arınma ve yenilenme döneminin işaret fişeği bence.
Gerekli ve her açıdan derinleşerek de sürmeli.
Gerçek solcular hatıralarının derinliğinden çıkıp yeniden kavgaya katılmalı, “sol” kavramını sahtelerinin elinden kurtarmalı.
Ama “dostun attığı gülün yaraladığı” toprakların çocuklarıyız, Alain’in dediği gibi “dostça omzuna vurdum, altında yarası varmış”, o yarayı unutmak ve bunu onların yüzünde görmek de beni yaraladı.
“Yapıcılar türkü söylüyor
Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama
Bu iş biraz zor.
Yapıcıların yüreği
Bayram yeri gibi cıvıl cıvıl
Ama yapı yeri bayram yeri değil.
Yapı yeri toz toprak.
Çamur, kar.
Yapı yerinde ayağın burkulur
ellerin kanar.”
Yapı yeri burası, burada ayağın burkulur ellerin kanar ama türküyü de unutmamalı, hadi bakalım Tahir Bey tuttur bir türkü de söyleyelim, söyleyelim de tuğla üstüne bir tuğla daha koyalım.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018