Ali BAYRAMOĞLU
Dublin'de dün DPI heyeti olarak önemli bir karşılaşma yaşadık. Bertie Ahern'le bir yuvarlak masa etrafındaydık.
Peki Bertie Ahern kim?
1997-2008 arasında İrlanda Cumhuriyeti başbakanı olan Ahern 1998'de IRA, Birleşik Krallık ve İrlanda Cumhuriyeti arasında imzalanan Hayırlı Cuma anlaşmasının en önemli aktörlerinden birisiydi…
Çatışma çözümü ve çözüm sürecinde bulunduğu konum açısından bir deneyim hazinesine sahip olduğuna şüphe yok.
Nitekim yaptığı konuşmaya rahatlıkla, “İrlanda çatışma çözümünden çıkardığım dersler” başlığı atılabilirdi.
Böyle anlarda gazetecinin işi “aktarmak”, evrensel nitelikli sorun çözme teknik, deneyim ve öykülerini kim alırsa ona anlatmak… Ancak umarım İrlanda'daki bu sesi, seçim gürültüsüne rağmen özellikle bizdeki liderler duyarlar.
Zira Ahern'in anlattıkları önce kendisine, daha sonra onlara yönelik…
Ahern'in çatışma çözümünden çıkardığı dersleri şöyle sıralıyordu:
“Bir: Taraflar masaya iyi niyetlerinden, ani pozisyon değişikliklerinden hareketle oturmazlar. Onları masaya oturtan çatışmanın devam ettirilemez olduğunu düşünmeleridir. Bunu toplum da hisseder, aksi iddialar gerçekçi değildir.
İki: Çatışma ortamından barış koşullarına geçişin en önemli ve zor unsuru güven tesisidir. Beni zorlayan bir örnek vereyim. Biz katolikler için yılbaşı yemeği çok önemlidir. Bir yılbaşı öncesiydi. IRA benden bazı tutukluları 72 saat için serbest bırakmamı istedi. Her duyan 'Sakın ha, böyle bir şeye kalkışma, Adalet Bakanı bile direnir' diyordu. Kulaklarımı tıkadım ve izin belgesini imzaladım. Ama iki gece de uyuyamadım, ya geri dönmezlerse diye… Dönemeselerdi ben bugün burada olamazdım. Barış süreci büyük yara alırdı.. Riskleri almak zorundasınız. Güven böyle oluşuyor…”
Üç: Muhatabınızı doğru seçmeniz gerekir. Blair ve ben şiddete bulaşmış insanlarla konuşamayız deseydik, konuşacak kimse bulamazdık. Şiddete bulaşmış insanlarla konuşmak, onları temsilci olarak kabul etmek işin asıl ve zor kısmıdır.
Dört: Derin ayrılıkları çözmek istiyorsanız her koşulda devam eden diyalog tek yoldur. Bir gün Kuzey'e müzakerelere gittim. Şahinler olarak bilinen bir grupla toplantı vardı. Küçük bir odada 12 kişiydik. Ünlü bir eylemci şöyle demişti. 'Sayın başbakan burada kimseyi öldürmemiş tek kişi sizsiniz' Kendime doğru yerdemiyim diye sordum. Ama orada olmam gerekiyordu.
Beş: Silahlı örgütün yıllardır yaptığı şeyi durdurmak istiyorsanız, ona açık kapı bırakmalı, yeni bir imkan vermeli, bir strateji önermelisiniz. Ateşkes yapıyorlar, önemli olan bir daha asla şiddete geri dönmeyeceğiz diyecekleri bir alternatifi görmeleridir. Bunu göstermek liderlerin görevidir.
Altı: Barışı savunuyorsanız, kendinizi karşınızdakinin yerine koymalısınız. İnsanlar neden bir araca patlayıcı koyuyorlar, neden elde silah dolaşıyorlar, neden kendilerini feda ediyorlar? Bu sorulara onlar açısından bakıp cevap bulmalısınız. Onları motive eden şeyi bulmak için onların kafalarının içine girmelisiniz.
Yedi: Cesur olmak, siyasi tehlikeleri göze almak zorundasınız. Örneğin anlaşmadan sonra yaptığımız ilk iş aftı. Af edilenler arasında polis katilleri vardı. Ve kurban aileleri aftan rahatsızdı. Ama böyle yapmasaydık, her gün yaşanan katliamları engelleyebilir miydik? İrlanda'nın haber gündemi şöyleydi o zaman: 'İlk haber, işine giden bir adam vuruldu, ikinci haber, bir kahve bombalandı, üçüncü haber, bir polis noktasına saldırıldı.' Bu durum karşısında ya hiç bir şey yapmayacaksınız, devletin gücünü hatırlatıp, bunların hesabının sorulacağını söylecek ve ertesi sabah aynı haberleri okuyacaksınız. Ya da cesaretle risk alacaksınız. Biz aldık…”
Sekiz: Dış oyuncular önemlidir. ABD ve AB olmasaydı İrlanda sorunu çözülmezdi. Bu dünya yüzündeki tüm benzer sorunlar için geçerlidir. Çatışma çözümünde irade terkibi her yerde benzer: Güven, cesaret, risk üzerine oturuyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- İddianame: Görülmemiş bir seviye
13.11.2025 - Siyasetteki durgun-durağan tablo ile anlamı
8.11.2025 - Bahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken…
6.11.2025 - 31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti?
1.11.2025 - Kürt çözümüne neden olumlu bakmalı?
30.10.2025 - Kronik siyaset bunalımı…
25.10.2025 - Yeni dünya, yeni Türkiye
23.10.2025 - Erdoğan’ın tercihleri
28.09.2025 - Muhalefet farkında mı?
20.09.2025 - Gelenek ve hastalık: Kadına şiddet…
18.09.2025
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Erdal Gökmen
Ah Ahmet Ay ah. Adaletine, vicdanına güvenme hatasına düşmüş biri olarak pişmanlığımı ifade ediyorum. Gezi parkın karşısına teşkilatı koymaya çalışıyorsun. Esat gibi! O da mitingler ile meşruiyetini ilan etti ama siz kabul etmediniz. Bakın Taksime.. Herkes var. Hatta AKP seçmeni de.. Siz bir avuç AKPden ikbal bekleyen tip, Başbakanı da yanıltıyor ve bu tepkinin "bir avuç provokatör" tarafından tertiplendiği yalanını yayıyorsunuz. Yazık değil mi? Tüm saldırılara karşı silah kullanmayan, sadece TOMA önünde duran insanlara yapılan bu saldırıları, olen ve yaralılara rağmen desteklemeniz beni derinden yaralıyor. AKPden sanırım Milletvekili olmaya soyundunuz. Ne talihsiz bir dönem. Çünkü başka bir dönemi olmayacak bu zalim yönetimin. Sizler de korkarım önceki uygulamanın hesabını verecek kitle olacaksınız. Gerçekten körleşmenizi anlayamıyorum. Gazze için gözyaşı dökenlerin kendi halkı için zalimleşmesi anlaşılır değil. Anlaşılır da, hazmedilir değil. Belki vicdana davet eder diye yazacağım. Dersimli bir Zaza kardeşim ile yürüyorduk ve polis gaz bombaları ile saldırdı. Bebek arabalarında bebekler ve seçkin bir kitle vardı ve yolu bile kapatmıyordu insanlar. Zaza kardeşim kanser tedavisi görüyordu. Sizin gibi düşünen insanlar ne derece etkilenir bilmiyorum ama eşimde 3 stend var ve bayram havasında yürüyorduk biz. Sabah her yer kuş ölüsüydü. Ne yaptık biz Devlete? Allah aşkına söyle ne yaptık? Slah çeksek muteber olurduk değil mi? ama biz PKK gibi davranmayacağız. Sevgi ile yok edeceğiz şeytanı! Selam yok sana