Ali BAYRAMOĞLU
Gündemden konuşurken bir süredir olumsuz unsurları kaçınılmaz olarak arka arkaya diziyoruz.
Tahir Elçi'nin öldürülmesi, Rusya krizi, Güney Doğu'daki sokak savaşları, siyaset ikliminin yerini şiddet ve asayiş bulutlarına bırakması...
Koşullar böyle seyrediyor...
Olumlu kefe ağır basmıyor, ama orada duruyor.
Kasım seçimlerinin işaret ettiği en güçlü gerçek, siyaset-toplum bağının kuvveti, siyasi iktidara güven ve hükümet istikrarı olarak karşımızda...
Olumlu kefenin ilk unsuru şüphesiz bu.
Nitekim Türkiye adım adım 23 aylık kesintisiz seçim kampanyaları havasından çıkıyor. İç siyasi atışmalar ve kutuplaşmanın keskin kokusu azalıyor. 4 yıllık bir seçimsiz dönem var önümüzde.
AK Parti dengeleri açısından bakıldığında kurulan hükümet “makul” bir görüntü veriyor. Ekonomi politikalarında süreklilik, Davutoğlu'nun sık zikrettiği ve vadettiği reform paketleri bu kefeye ilave edilebilecek hususlar.
Olumlu kefeden söz edildiği anda karşımıza çıkan asıl soru şudur:
Türkiye Kürt sorunundan kurumsallaşma tartışmalarına, hukuk meselesinden anayasa yapımına, özgürlüklerden kamusal alanın çoğulculaşmasına kapı açan yeni reformist bir faslı başlatabilecek midir?
Bunun koşulları ve imkanları var mıdır?
Bu tür sorular karşısında olumluyu zorlamak gerekir.
Malum Türkiye'nin reformist dönemleri iç dinamikler ile dış rüzgarların el ele vermesiyle her zaman yakından ilgili olmuştur.
AK Parti iktidarının ilk dönemlerini hatırlayalım. 2004'te Kıbrıs'ın üyeliğiyle ilişkiler gerilse de, Türkiye-AB ilişkilerinde 2008-2009'a kadar uzanan evre siyasi hayat açısından belirleyici bir rol oynamıştır. AK Parti'nin eski düzen aktörlerine karşı verdiği mücadelede AB desteği hep yanında olacak, bunun meşruiyeti Türkiye içindeki değişimci ittifakı besleyecektir. Bu öyküde etkileşim sadece fiili ve politik değildir. Semboliktir, sosyalizasyon boyutu vardır. Zira yerel hassasiyetler ve yerli değerlerle, evrensel duyarlılık ve değerler arasında bir ilişkiye, iç içe geçmeye yol açar. Nitekim kimi yazar ve kanaat önderlerinin siyaset takıntısı ve günü mutlaklaştırma eğilimi bir kenara itilirse, görülecektir ki, Türkiye toplumsal düzeyde tüm kesimleriyle bu istikamette son derece önemli ve kalıcı bir yol almış, ciddi bir demokratikleşme öyküsü yaşamıştır.
Reformist dönem ihtimaline, yalnızlıktan aranma çabalarına açılan en gerçekçi kapı bugün yine Avrupa Birliği'dir.
Kıbrıs meselesi, kimi Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye uzak ve soğuk durması, Türkiye'nin iç siyasetindeki özgürlük ve otoriterlik tartışmaları bu ilişkileri bir süredir askıya aldı.
Ne var ki, ortaklıklar sadece değerler sistemi üzerinden olmuyor, stratejik konumlar, siyasi gerekler de belirleyici bir rol oynayabiliyor.
Nitekim göçmen ve IŞİD meselesinin AB'yi Türkiye'ye yeniden bakmaya ve yaklaşmaya ittiği ortada. Türkiye'yi Avrupa'dan uzak tutarak “sorunlu bölgelerle komşu olmayalım”, “İslam'a kapı açmayalım” tezlerinin iflası bu iki konu üzerinden açık biçimde yaşanıyor. Ve Türkiye yeniden içerideki, muhtemelen üye bir tampon olarak yeniden telakki edilmeye başlanıyor.
11 yıl sonra ilk toplanan liderler seviyesindeki AB-Türkiye zirvesinin anlamı da buydu.
Bu zirve yeni bir dönemin başlangıcı olabilir mi?
Evet...
Yakınlaşmada, göçmenlerin Avrupa sınırını aşmadan Türkiye'de tutulma imkanları, IŞİD'e karşı işbirliği konusunda Türkiye'den beklenenler belirleyici bir rol oynasa da, ilişkilerin buzdolabından çıkarılması, serbest dolaşım konusunda anlaşma, Sarkozy'nin bloke ettiği yeni bir müzakere faslının açılması Türkiye açısından önemlidir.
Bundan böyle Ankara'ya düşen, ki Davutoğlu bunu açık bir şekilde vurguluyor, hızlı ve etkin bir reformist dönemi başlatmak, aralanan bu kapıyı iyice açmaktadır. Kürt meselesi bunlar arasında özel bir yer tutmalıdır.
Umarız iç ve dış koşullar müsaade eder.
Ve her anlamda bir “geri dönüş” mümkün olur.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.12.2025
6.12.2025
4.12.2025
30.11.2025
27.11.2025
22.11.2025
20.11.2025
15.11.2025
13.11.2025
8.11.2025