Ali BAYRAMOĞLU
Kapalı toplumlar, muhalifi, seçkini dahil, kendi dertlerine düşer, ufka, parçası oldukları insanlık ailesinin durumuna bakmazlar. İklim ve çevre sorunları karşısında Türkiye’nin hali bunun açık örneğidir.
15 Mart 2019 günü bir vesileyle Paris’teydim. Paris, o gün adeta 1968’e geri dönmüş gibiydi. Yüz bini aşkın lise öğrencisi Pantheon’da, Sorbonne’un önünde toplanmış, ellerinde pankartlar ve sloganlarla yürüyordu. Okulu boykot etmiş, sokağa çıkmışlardı. Hem gençler, hem eylem nedeni etkileyiciydi. O gün sadece Paris’te değil, İsveçli çocuk çevre aktivisti Greta Thunberg‘in çağrısıyla, 139 ülkede, dünyanın 1700 kentinde, özellikle açık toplum diyarlarında benzer bir manzara yaşanıyordu. Milyonu aşkın çocuk “geleceğimizi çaldınız, yalan söylemeyin, bir şeyler yapın” diye haykırıyordu. 20 Eylül tarihinde bu eylemlerin bir yenisi yapıldı.
Ne çare?
Kısa bir süre önce, New York BM İklim Zirvesi’nde Greta Thunberg’un yaptığı “para, para ve ebedi büyüme diyerek gençliğimi çaldınız, Ama hala umut gençlerde diyorsunuz. Bu ne cüret?” sözlerine, Trump küstah bir tepki verdi. Genç kızın asperger hastalığını da ima ederek, “çok neşeli genç bir kıza benziyor, parlak ve güzel bir geleceği var, bunu görmek harika” diyen alaycı tweeti attı.
Ne var ki, Greta ertesi gün Montreal’a gidiyor, 500.000 kişinin katıldığı bir mitingde tekrar konuşuyordu. Bu genç kız isyanına çok değil, bir yıl önce 2018 yazında başlamıştı. “Sekiz yaşında iken iklimin değişmesine insanların sebep olduğunu anladığını ama siyasetçilerin gezegenimizi bambaşka bir yer haline dönüştürebilecek bu krizi konuşmayı reddetmesinin onu şok ettiğini” söylüyordu. Bir süre sonra dünyanın dört bir yanındaki öğrencilere çağrı yaptı, harekete geçmelerini istedi. Geçtiler. Geçen yıl kampanyaya dünyanın bir çok farklı yerinde milyonlarca öğrenci katıldı.
Bir tarafta Montreal’deki milyonlar, çocuklar ve temsil ettikleri gelecek var. Diğer tarafta çevre taleplerini alaya alan, çevreyi kirleten politikalarıyla, Amazon ormanları yakan kazanç güdüleriyle iktidar sahipleri ve temsil ettikleri imha hali var.
Sorun gerçekten büyük.
Dünya Meteoroloji Örgütü geçen yıl 2018 Küresel İklim Durumu raporunda, rekor düzeydeki sera gazı salınımının “giderek daha tehlikelileşen sıcaklık artışlarına” neden olduğunu belirtiyordu. Bu yıl açıkladığı verilere göre “2014-2019 arası beş yıl, kayıtlara geçen en sıcak dönem. Deniz seviyelerindeki yükseliş aynı dönemde önemli ölçüde hızlandı ve karbondioksit salımı yeni zirvelere ulaştı...”
Ozon tabakası deliniyor, kuraklık artıyor, doğal afetler tetikleniyor, yaşam türleri yok oluyor.
Özetle insanoğlu evini imha ediyor.
Bizim bu konuda reflekslerimiz doğal olarak zayıf. Kapalı toplumlar, muhalifi, seçkini dahil olmak üzere kendi dertlerine düşer, ufka, parçası oldukları insanlık ailesinin durumuna bakmazlar. Otoriter düzenler çocukların, gençlerin tepki göstermesinden hoşlanmaz, onları tehdit eder, baskı altına alırlar.
Türkiye’de bu konuda en güçlü sesi, çevre meselesinden siyasal ve sosyal düzene uzanan eleştiri ve tepkileriyle, eski nesilleri sorumlu tutmaları ve talepleriyle, 17 rap müzisyeni yaptıkları “Susamam” adı ortak parçayla çıkardı.
Devlet Bahçeli ise, parçaya “düzen” adına, Trump’kileri aratan şu tepkiyi veriyordu: “Bu şarkının paragraf paragraf ne amaçladığını biliyorum. Eğer o rapi yeni yetişen nesil bütünüyle parça parça kabul ederse her parçayı yönlendiren çevre, grup veya kişiler dış destek bulanlar Türkiye’yi karmakarışık hale getirirler. Rap adına Türkiye’de darbe yapmaya heveslenen insanlar türer. O rapi iyi okumak lazım. Yazacak başka şey mi bulamadılar. Haydi söylemede becerileri var, yazmadaki becerinin onlardan olduğu kanaatinde değilim. O kadar sosyolog, psikolog, sosyal ve ekonomik yönden birikimi olan insanlar o kavramları yan yana getiremez. Birileri hazırlamış vermiş. Sen de rap okuyorsun al oku demiş. Onlar çok tehlikeli şeyler. Bazıları sanat uğruna Türkiye’yi kurban etmeye çalışıyorlar. Onlara dikkat etmek lazım.”
Bu işin bir de AK Parti tarzı rahatlık yönü var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda İklim Zirvesi’nde öyle bir konuşma yaptı ki, söyledikleri gerçekten inanılmazdı.
Bölgenin bu konudaki en etkili ülkesi olduğumuzu söylüyor, yapılan metroları, tünelleri, büyüme politikalarını, ağır sanayi ürünlerini, çevre politikası ve sera gazı salınımını düşürme hamlesi olarak lanse ediyor, dikilen ağaç sayısını veriyor, millet bahçeleri yaptıklarını, afet risklerini azalttıklarını(!) anlatıyordu.
İyi ama, 2015’in Aralık ayında Paris’teki iklim zirvesinde 184 ülke artı Avrupa Birliği temsilcileri tarafından kabul edilen, insanlık tarihinin en geniş katılımlı mutabakat metni olan, 2016’da yürürlüğe giren iklim anlaşmasını imzalamayı reddeden 12 ülkeden birisi, Türkiye.
New York’ta Rusya’nın anlaşmayı imzalayacağını duyurmasıyla bu rakam 11’e indi. İmzalamayan diğer ülkeler ise Angola, Eritre, Güney Sudan, Irak, İran, Kırgızistan, Lübnan, Libya, Umman ve Yemen.
Bu iklim anlaşması, sera gazı emisyonunu 2030’a kadar 56 milyar ton düşürmeyi ve bu sayede küresel sıcaklık artışını yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutmayı amaçlıyor. Türkiye anlaşmaya imza atmak için gelişmekte olan ülkelere verilen fondan yararlanmayı şart koşuyor. Gelişmekte olan ülke desteği istiyor, ama dünyanın en çok enerji harcayan ilk 20 ülkesi arasında bulunuyor.
Erdoğan doğal gaz kullanımını yaygınlaştırmayı, (Demirel’in köylere elektrik getirmesi misali siyasetçiden çok zamanın eseri) bir kaçınılmazlığı, büyük bir başarı olarak anlatıyordu New York’ta. Ama kullanım ömrü sınırlı bir enerji projesi için 12 bin yıllık tarihi-kültürel mirası sulara gömen Ilısu Barajı bu hükümetin projesi. Kazdağları, Cerattepe gibi siyanür atıkları içeren, suları kirleten adımlar bu hükümet döneminin işleri. HES’ler, Anadolu’nun doğal dokusunu bozan, çaylarını kurutan politikalar ve betonlaşan şehirler, büyüme takıntısı, Akkuyu Nükleer santrali...
Gençler ve diğerleri, geçmiş ve gelecek…
Beka sorunu bu değil midir?
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
11.09.2025
6.09.2025
4.09.2025
30.08.2025
28.08.2025
23.08.2025
21.08.2025