Ali Türer
Bu ikiyüzlülük, S. P. Huntington’nun Sovyetlerin dağılması ardından ürettiği “Medeniyetler Çatışması” (1996) ile Batı’ya armağanıdır. Post modern süreç içinde giderek dünyada yaygınlaştı, yaygınlaşmaya da devam ediyor.
Savaşlarla, kapitalizmin iç çelişkileri ile yorgun düşmüş Batı’yı Huntington; Asya, Afrika hatta Amerika’da dini orijin temelinde yükselme eğilimine girecek daha genç kültürlerden gelecek tehdit ile korkutmasını bildi. “Medeniyetler çatışması” ile Yeni sağı Batı’nın tarihi “böl, kontrol et ve yönet” politikalarına geri çağırdı. Yeni sağ da bu sesi duydu.
Batı’da yönetim süreçlerini kontrol eden Yeni Sağ, Asya ve Afrika da yaşanan otoriterleşme eğilimlerini, katliamları, insan hakları ihlallerini, çatışmaları aslında bugün oldukça doğal karşılıyor. “Ha, öyle mi olmuş, vah vah” taziye ve yakınmalarına sakın kanmayın; “Yazarlar, gazeteciler Türkiye’de hapislere mi atılıyormuş, ne kötü” demelerine de aldanmayın. 40’lı yıllarda Nazım için, soğuk savaş döneminde; Aleksandr Soljenitsin, Baris Pasternak gibi yazarlar için Batı’da yapılan kampanyalar nerede? Türkiye’deki tutuklu gazeteciler, siyasi tutuklular için bu tür kampanyalar sizce bugün niçin yapılmıyor? Türkiye’de yaşanan otoriterleşme sürecine, tek adam yönetimi için yapılan ayıplı referanduma Batı tepkisi bu mu olmalıydı?
“Diğerleri mi, uyuz olsunlar da kaşıyacak tırnakları olmasın” Batı’da Yeni Sağın yaklaşımı tam da bu. Az sayıda dürüst demokratın, sosyalistin sesini ise zaten duyamıyoruz. Batı’da kurumları kontrol eden Yeni Sağın asıl kaygısı ya da korkusu, kendisine yönelik tehdidin kontrolden çıkma eğiliminde olması.
Yeni Sağ, Batı kültürü için diğerlerinin tehdit oluşturmasını aslında doğal, hatta son derecek gerekli buluyor. Çünkü birliğini, gücünü, enerjisini bu tehdide borçlu olduğunu biliyor.
Düne kadar görmezden gelinen Esad yönetimi, Suriye’de kimyasal silah kullandığı bahanesi ile neden bugün vuruluyor? IŞID varlığını aslında ABD ye borçlu değil miydi? PYD ve Irak Kürt yönetiminin bu kadar ABD desteği almalarının altında yatan ne?
Asya’da, Afrika’da Orta Doğuda ülkeler, gruplar, insanlar birbirini yesin, İran, Rusya enerjilerini buralarda tüketsin, yeter ki Yeni Sağın başı rahat olsun. Orta Doğu’da, Asya’da, Afrika’da demokrasi olmuş olmamış, bu yeni sağın umurunda değil.
“Biz ve Diğerleri” ikiyüzlülüğünün orijini böylesine güçlü olunca, bunun bizim gibi ülkelere taşınması, yansıması da elbette daha sert oluyor. Milliyetçilik, kökten dincilik, Radikal İslam dilediği gibi at oynatabilecekleri bir ortama, alana kavuşmuş oldular.
Bu koşullarda açıkçası, otoriterleşme yolunda hangi aktör başat, hangisi daha kullanışlı, hangisi figüran bunları ayırt etmek de çok kolay değil.
Şu “milli İrade” dışı kalan % 48.6’nın içinde, “biz ve diğerleri” kültünün çekim alanına girmemiş kitlenin sizce oranı nedir, % 10’u bulur mu?
Şimdi kalkıp örneğin, “Kerkük’te Irak Kürt devleti bayrağının çekilmesine karşı çıkmasına çıkıyorsunuz da, Diyarbakır’da, Hakkari’de niye Kürtlerin al yeşil renklerini görmeye dahi tahammülünüz yok”, diye sorsam; bana % 48.6’nın acaba kaçı “sen ne zırvalıyorsun be adam” tepkisi vermez?
AKP ve yandaşları otoriterleşme yolundaki engelleri bertaraf etmeye çalışırken CHP ne yaptı, örneğin mecliste dokunulmazlıkları kaldırma yolu ile HDP’yi siyaset dışı bırakmaya çalışılırken? Dokunulmazlıkların kaldırılması nedeni ile CHP, MHP milletvekillerinden hangisinin başına bir iş geldi? AKP meclise müdahaleyi o gün yapmasaydı 16 Nisanda milli iradenin “Hayır” olarak ortaya çıkma ihtimali güçlenir miydi yoksa azalır mı?
Her yenilgiden sonra CHP kanadında lideri sorgulamak alışkanlıktır. Halbuki belki “biz ve ötekilere” dayalı siyaset yapma alışkanlığını sorgulamaları lazım asıl.
CHP’nin dönüp AKP’ye “tek devleti anladım da şu tek millet ne anlama geliyor?” diye bir sorması gerekmez mi? Bu çağda Kürtlere dönüp hala “siz aslında Türksünüz” ya da “bu vatanın, bu bayrağın altında bir yeriniz yok” demenin bir anlamı var mı? Çağdaş devleti ortaya çıkaracak siyasi birliği örmenin yolu hala bu olabilir mi?
Çok kültürlülüğü, herkes için ana dilde eğitimi, farklı inançların birbirini incitmeden bir arada yaşamasını kabul etmeden bu topraklarda huzurlu bir gelecek mümkün mü? Bunu halletmeden hangi “Hayır” peşinde koşulur ki? Bugün AKP’ye hayır, yarın “Kürtlere Hayır”, peki sonra ne olacak? “Hayır” cephesinin, 2019 seçim sürecine birliğini koruyarak girebilme şansı var mı bu sorunu çözmeden?
Şiddet, birliği bozmanın en provokatif yoludur. O nedenle şiddet yolu ile AKP’ye hareket alanı yaratan PKK’ya elbette karşı çıkacaksınız. Ancak, kendi kültürel varoluşu ile eşitlik temelinde Türklerle birlikte yaşama duygusuna ve iradesine hala sahip çıkan Kürtlerle dostluk, mücadele arkadaşlığı kurabilecek bir siyaset kültürü geliştirmeniz gerekmiyor mu? CHP buna hazır mı, ya da ne zaman hazır olacak? CHP’nin kendine sorması gereken soru bence bu.
Kürt siyaseti de bunu nasıl kolaylaştırırım diye oturup kafa yormalı. Bunun da sağı ile solunu birbirinden ayırmaya karar vermekten geçtiğini artık görmeli, yer yer milliyetçiliği solculuk olarak pazarlamaya bir son vermeli.
Bunu yapmadan “biz ve ötekiler” ikiyüzlülüğü reddedilmiş olmaz. Sürdürülebilir bir “Hayır” cephesi geliştirilemez. Bunun için önce milliyetçi politikalardan, yeni sağın çekim alanından kurtulmak gerekir.
“Evet” cephesi ne istediğini biliyor. Diğerlerini kontrol edebilme gücünü de asıl buradan alıyor. Laik yaşam standardına, birlikte yaşama kültürüne, hukuka, çoğulculuğa, demokrasiye sahip çıkmak isteyenleri ötekileştirmesi “Evet” cephesinin varoluş sebebi.
Peki ya siz, ötekileştirilen Kürtler ve Türkler ve dahi ötekileştirilen inançlar; birlikte yaşama kültüründen beslenmeden, “biz ve ötekiler” psikolojisinden kurtulmadan “Hayır”ı sürdürülebilir kılabilir misiniz? 16 Nisan, sürdürülebilir “Hayır” için, gerçek bir doğuş olabilir mi?
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİREN24’üncü yıl - Farklar 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAdalet ile Ahlâk Arasındaki Kopmaz Bağ 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUYükselen milliyetçilik neye benziyor? 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMHP’nin devrimci etkisi 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERBedeli ücretliye ödetmek 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDevlet, itibarının zedelenmesi karşısında sessiz kalırsa… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Rojava Hep Gündem… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİndirimli TC vatandaşlığı… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçParantezler… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİAK Parti bu transferlerle güçlenir mi? 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKomisyonun zor tercihi ve yargının yolsuzluk çıkmazı 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNNiyet Hayır, Akıbet Hayır 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024